-Doktor bey bu hap var ya benim ağrılarıma çok iyi gelecekmiş. Her yerde bu haptan var! Gazetede, internette, TV reklamlarında. Tam 10 kutu aldım. Biraz pahalı ama ne yapacaksın! Çare bunda imiş. Ayrıca can sıkıntısına, kansere, basura, saç dökülmesine, yani her şeye iyi geliyormuş! Kullanayım değil mi?
Tıp biliminde bilgi üretimi nasıl olur? Kanıt nedir? Nasıl derecelendirilir?
Tıp "bilim midir yoksa sanat mıdır?" diye tartışılan bir dönemin ardından tüm dünyada "kanıta dayalı tıp" denen ve bugüne hakim olan bir süreç başlamıştır. İlk hekimlik uygulamaları, verilen bir ilacın denenerek, etkisinin görülmesi yani "deneme-yanılma yöntemi" ile başlamıştır. İlk fikirler böylece oluşmuş ve "bana göre bu işin doğrusu budur" sonucuna ulaşılmıştır. Zaman içinde insanların bir araya gelmesi ile fikirler çatışmaya başlamış, "benim fikrim doğrudur" düşüncesine" acaba?" süphesi eklenmiştir. Tek bir kişi yerine çok sayıda kişinin katıldığı "deneme grubu" oluşturulmuş, yanı sıra ilaç yerine onun benzerinin verildiği (şaşırtmak için) bir başka grup daha araştırılmıştır. Böylece şans eseri midir? sorusuna yanıt verilmek istenmiştir. İlaç alan kişinin iyileşme umudunun olması - almayanın ise "bana zaten ilaç bile verilmiyor ki" düşüncesinin önüne geçmek için bu ilaç gibi görünen ama içinde ilaç olmayan madde "plasebo" verilmiştir. İnsanın "sonuca ulaşmada her yolu mübah sayması" sonucu etkilemeye çalışması her zaman "bir eksiklik olarak" yine ortaya çıkmıştır. Bilerek ya da bilmeyerek yanlı davranılması, taraf tutması ile sonucun etkilenmemesi gereği vardır. Doğru sonuç için yeni basamak ya da basamaklar ortaya çıkmıştır. Bunlar körlük ve rastgele seçim yöntemleridir. Rastgele seçim ile gruplara giren insanların seçilmesinde taraf tutulmadığı gibi körlük yöntemi ile hem hekim ve hem de hasta hangi tedaviyi aldığını bilmez hale getirilmiştir. Hekim tedavi sonucunu değerlendirmede taraf tutamamakta, hasta da "psikolojik olarak" tedavi edildiğini düşünerek etkilenmemektedir. İşlem bununla da bitmemiştir. Hastaların gruplara rastgele alınması, bir tarafa ağır, diğer tarafa da hafif hastaların düşme olasılığını çözmemiş, bu durumda rastgele ama eşit hastalık derecesine göre dağıtmak ile çözülmüştür. Hasta sayısının da ilacın etki etme becerisine göre basitçe 500 ile 1000 arasında olması sonucu ortaya çıkmıştır. Sonuç olarak çok sayıda hasta kişi sistematik olarak seçilmiş, gruplara eşit dağıtılmış, hem doktoru ve hem de kendisi hangi tedaviyi aldığını bilmemiş, düzenli ve uzun süre ile takip edilmiş, kayıtları tutulmuş, inceleme sürecinin sonunda geldiği nokta da karmaşık matematiksel işlemler yolu ile çözümlenmiştir. Hatta çalışmada yanıt aranan soru daha çalışmanın başında kaydedilmiştir. "Kervan yolda düzelir" denmemiş, daha olayın başında düzeltilmiştir. Amaç "hedefte bir şaşma, bir çarpıtma" olmamasıdır. Malum insanoğlu hem beşerdir ve hem de şaşar. Sorunun yanıtı basit olur. Faydalı ya da faydasız!
Kanıt bahsettiğimiz bu çalışmalardan elde edilen "süzülmüş" bilgidir. Derecesi vardır. Birinci derece kanıt için birden fazla sayıda tarafsız ve hatasız yapılmış çalışma sonucu aynı şeyi söyler. Şüphe barındırmaz. İkinci derece kanıt çalışmaları birinci dereceye giremeyecek noksanlıklar içerir. Ancak çoğunlukla doğrudur. Üçüncü derece kanıt çalışmaları bir tarafta hastaların diğer tarafta kontrol olgularının bulunduğu düzendedir, körlük ya da rastgele seçim yoktur. Sıklıkla doğrudur. Dördüncü derece kanıt ise sadece tedavi edilmiş hastaların bilgilerini kullanır, kontrol grubu bile olmaz. Genellikle doğrudur. Beşinci derece kanıt sadece kişinin kendi gözlemini içerir ve "bana göre doğru budur" der.
"Ben deney hayvanı mıyım? Ben araştırmaya falan girmem" demek doğru mudur?
Kanıtları elde etmek için yapılan çalışmalar hastalar üzerinde yapılırlar. Amaç hastalarda etkili olup olmadığını bulmaktır. Hastalar sorar "bu hastalığın bir tedavisi yok mudur?" Hekim yanıt verir "hayır henüz etkili olduğu gösterilen bir tedaviye ait kanıta ulaşılamamıştır." Kanıt insandan elde edilmekte ve yine insan için kullanılmaktadır. Çalışmada insan olmaz ise, insana uygulanacak bir tedavi kanıtı da bulunamayacaktır.
"Yumurta - tavuk" örneğine benzer.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.