Takip Et
  • 27 Aralık 2016, Salı

TBMM’ye düşen tarihi görev

Sevgili Aydın Denge gazetesi okurları, son 15 gün içerisinde Türkiye’miz 3 tane müessif (üzüntü) olaylarla karşılaştı. Bütün Türkiye üzüntüye gark oldu. Ülkemizdeki 80 milyon vatandaşımız, matem hayatı yaşamaya başladı. Matem hayatı yaşamaya devam mı edeceğiz? Bu bizim kaderimiz olamaz. Zira Cenab-ı Hak bize böyle bir kader yazmamıştım. Çünkü yüce Rabbimiz kulları için ‘Rahmetim gadabımı geçmiştir’ buyuruyor.

Yaşadığımız olayları anlatmadan, olayların sonuçlarını konuşma gereği hissettim. Zira sonuçları olaylardan daha feci olmaya başladığı için... Yaşadığımız olayları hepiniz biliyorsunuz;

1) Vodafone Arena katliamı

2) Kayseri Katliamı

3) Rus Büyükelçisi'nin katledilişi

Bu üç olay, üçü birbirinden vahim olaylardır. Bu üç olaya baktığınız zaman tereyağından kıl çeker gibi titizlikle hazırlanmış, servis edilmiş birer terör olayıdır. Her birine ayrı ayrı baktığımız zaman PKK ve FETÖ terör örgütlerinin tek başına yapabileceği bir iş olmadığı ortada. Hele Büyükelçi olayında o kadar açık ve aleni uluslararası gizli güçleri devletlerin işi olduğu belli ki insanların ağzı açık kaldı. Olay sonrası TV’lerde yapılan açık oturumlarda artık bu keyfiyet sadece AKP yanlısı siyasetçi gazeteci, akademisyenler tarafından değil bütün siyasal ve sosyal çevreler tarafından artık dile getirilmektedir. Bu açıdan şunu söylemeye çalışıyorum: Türkiye artık asırlar boyu tarihte ayakta kalmış, tehlikelerle boğuşmuş bu uzun zaman diliminde de dünya siyasi coğrafyasına altın harflerle yazılan bir imparatorluk destanı hediye etmiş bir milletiz. (Osmanlı İmparatorluğu)

Asırlardır tarih sahnesinde yer alan bu aziz milletimizin tarihten silmek amacıyla son 100 yılda yapılan hücumlara baktığımız zaman 1920’lerdeki Kurtuluş Savaşı'mızı görebiliriz. Bir de son 30 yılda batılılar tarafından başımıza bela olarak servis edilen PKK musibetini görebiliriz. Bu iki olaya baktığımız zaman şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Bütün bunları başımıza bela olarak servis eden Avrupa ve Amerika kıtası ülkeler, hep batı Avrupa’daki emperyalist ve sömürgeci ve ahlaki ilkelerini Allah’a isyan edercesine dış politikada kötü bir şekilde kullanan ülkeler olmuştur. Bunların isimlerini benden çok daha iyi bir şekilde sizler biliyorsunuz. O yüzden isimlerini saymaya gerek görmüyorum. Birden bunlara PKK belasından sonrasında öteki kıtadan dev bir ülke katıldı. Onun ismini de size söylüyorum ‘Amerika Birleşik Devletleri’. Çünkü 1920’li yıllarda ABD, İngiltere gibi güçlü bir ülke değildi. 1. ve 2. Dünya savaşlarının sonrasında dinozor gibi güçlü bir ülke oldu. Son 70, 80 yıldan beri bütün kötülükler bize bu ülkelerden geldi. O kadar enteresandır ki Türkiye’deki solcu hareketler, Marksist yapılanmalar dahi Sovyetler Birliği'nden değil, batı dünyasından bize hediyedir. Bu olay dahi her şeyi izah etmeye yeterlidir.

AÇIKÇA DESTEK VERİYORLAR

30 yıldan beri Türkiye, bu olaylara karşı ağır bir bedel ödemekte, Türkiye’miz bu musibetten kurtulmaya başladıktan sonra bunun işaretleri ortaya çıktıktan sonra ise batı ve Amerika acayip bir şekilde Türkiye’nin üzerinde gelmekte. PKK’ye batı dünyası açıktan desteğini verirken artık 2016’lı yıllarda bunu gizlemeye dahi gerek duymamaktadır. ABD bizim 800 kilometrelik sınırımızda artık çekinmeden PYD ve YPG gibi örgütlere desteğini aleni bir şekilde yapmakta, silahlarını vermekte ve bu silahlar sınırımızda Mehmetçiğe karşı kullanılırken ABD hiç utanmadan seyretmektedir. Bu açından baktığımızda Türkiye’nin üzerine topyekun gelmektedirler. Türkiye tarihinin en önemli safhasında geniş cepheli bir savaş hali yaşamaktadır. Bir stat çıkışında 46 tane gencecik polislerimiz şehit edilirken, Türkiye’de herkese büyük vazifeler düşmektedir. Gerek fert bazında gerekse büyük kurumlar açısından.

AVRUPA BİRLİĞİ ÇATIRDIYOR

Ben böyle bir ortamda en büyük vazifenin TBMM’ye düştüğüne inanıyorum. Artık meclisimiz, bu olaya el atmak zorundadır. Buna mecburdur. Türkiye her taraftan kuşatılmış bir ortamdayken TBMM buna seyirci kalamaz. O yüzden diyorum ki en kısa zamanda meclisimiz 50 maddelik bir asayiş savaş kanunlarını ve bununla ilgili cezai değişikliklerini yapmak zorundadır. Bu 50 maddenin sadece idam kısmı bir maddesini oluşturur. Genel bir bütünlük içerinde TBMM'nin bu kanunu çıkarması bana göre çok acil bir ihtiyaçtır. Bunların karşılığında Avrupa Birliği, Türkiye’yi buradan çıkaracaksa bizim için hiç önemli bir olay değildir. Biz tarihte Osmanlı İmparatorluğu gibi devasa bir medeniyeti Avrupa Birliği sayesinde kurmadık. Zaten AB son 10 yıldan beri varlık esprisini kaybetmeye, çatırdamaya başlamıştır. 20 yıl sonra Avrupa’da böyle bir örgütün yerinde yeller eseceğini düşünüyorum. Muhterem Cumhurbaşkanımız son 5 aydan beri yaptığı bütün konuşmalarda ‘Benim önüme idam kanunu gelirse imzalarım diyorsa bu TBMM’ye verilmiş ince bir estetik cevaptır. Bütün milletvekillerimizin bu konuyu kendi gruplarında konuşmaları, gündeme getirmeleri an doğru bir harekettir. Türkiye tarihinin en büyük kumpasıyla karşı karşıya geldiği bir dönemde artık asayiş kanunun çıkmasını 80 milyon vatan evladı büyük bir arzuyla beklemektedir. Bu beklentinin karşısında TBMM duyarsız kalamaz. Vatandaşlarımızın, milletvekillerine böyle bir baskı yapmasının ülkenin hayrına olacağı çok bellidir. Zaman kaybetmeyelim memleketimizin güvenlik güçleri ve masum sivilleri kalleşçe şehit olmasın, bu kanun en kısa zamanda TBMM’de çıkmasını yürekten arzuluyorum. Zira başka bir çaremiz kalmamıştır. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.