Takip Et
  • 13 Haziran 2017, Salı

Duanın gerçek anlamı üzerine

Sevgili Aydın Denge gazetesi okurları, size bugün şahsımdan üretilen bir yazı yazmayacağım. Ramazan ayı bereketinden olan ikinci dinsel içerikli bir yazı olacak. Bu yazıyı Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden sınıf arkadaşım Ayşe Ünal Aydın, ‘Dostlar Meclisi Grubu'ndan’ Whatsapp’tan yayınladı. Yazının öneminden dolayı şahsi sütunlarıma alıyorum. Yazının müellifi Prof. Dr. Bünyamin Erul’dur. Hocamız şu anda Din İşleri Yüksek Kurulu üyesidir. Yazıyı aynen aktarıyorum;

“Değerli kardeşlerim son yıllarda sanal medyada Hz. Peygamber'e şu kadar salavat getirilesi ve şu kadar Yasin Tebareke okunması hatta hatimler edilmesi şeklinde kampanyalar düzenlenmektedir.

İyi niyetli de olsa bu tür gayretler bizleri yanlış bir din anlayışına sürüklemektedir. Allah’a ve Resulüne olan sevgimiz, İslam davasına sahip çıkmamız bu tür gayretlerle değil, Yüce Kitabımızın hükümlerine ve sevgili peygamberimizin ahlakına sarılarak gerçekleşir. Allah’ın emir ve yasaklarına Resulün sünnetlerine uyarak gerçekleşir. Dava dinde kalan dua ile değil eyleme ve davranışa dönüşen çabalarla kazanılır.

SADECE OKUMAKLA ZAFER OLMAZ

Sahabe ve selef alimlerimiz fetihleri ve zaferleri oturdukları yerden yüzlerce binlerce dua ve salavat ile değil, bizzat mallarını ve canlarını ortaya koyarak kazandılar.

Sizi bu hususta asılsız çağrılara değil Allah ve Resulünün hayat veren gerçek yoluna hitabe ve sünnete davet ediyorum. Bizler Kur’an ve sünnetleri yaşadık da bu yetersiz mi kaldı. Ortalarda asırlardır yaşanan bir İslam var iken işimiz bu tür bidat ve hurafelere mi kaldı? Peygamberimiz hiçbir zaman oturdukları yerden teşbih çekerek veya sadece fetih süreleri okuyarak başarılı olmadı.

Bedir’de sahada Hendek’te mücadelede Mekke’de yollarda idi. Tabi ki bununla birlikte duada ediyordu. Yani önce fiiliyat ve yine Hz. Musa Firavuna karşı durduğu için Kızıldeniz kıyısındaydı. ABD, İsrail, Rusya savaşsın silah üretsin biz ise kılımızı kıpırdatmadan sadece okuyalım, böyle zafer olmaz! Allah’ın vaadi duayı fiiliyata dökemeyenlere değildir. Peki kim küfre karşı çıkacak kim vatanını koruyacak, kim şahadete koşmadan bu vatanı savunacak? Fatih İstanbul’u Fetih süresini okuyarak değil, Fetih suresiyle amel ederek fethetti.

Bizim oturduğumuz yerden okumamız ancak küfrün zaferi olur, lütfen bu tür asılsız kampanyalara itibar etmeyin”

***

Yazarın Notu: Gazetemizde bir hafta boyunca iki defa bir konuyla ilgili yazı yazdım. Alt düzeyde bir memuriyetten hareket edilerek AK Parti ve İslamcı toplumuna yapılan iftiralara cevap niteliğinde olan bir yazıydı. Hiç kimseye hakaret etmeden üst düzeyde seviyeli olarak kaleme alınan bir yazıydı. Bu yazılarıma karşılık karşı tarafta olan yazar bir yazı kaleme aldı. Baştan sona hakaretler içeren seviyesi düşük bir yazı idi. En az on adet hukuki ve ahlaki anlamda hakaret içeren bir yazı. Hemen söyleyeyim. Bununla ilgili olarak hemen harekete geçerek, cumhuriyet savcılığına başvurdum ardından da hukuk mahkemelerinde tazminat davaları açılmaktadır. Yazarlığı kişilere hakaret etme aracı gören bu tip insanlara Aydın Adliyesi'nin en güzel cevaba vereceğine inanıyorum. Atalarımız ne kadar güzel söylemiş ‘Kötü (Kem) söz sahibene aittir’ diye. Zaten kötü sözlerin kötü niyetli ve kötü karakterli insanalar söylemişlerdir tarih boyunca. Bunun son halkası da sayın müfteri yazar arkadaşımızdır, Allah hidayet nasip eylesin.

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.