Takip Et
  • 12 Aralık 2017, Salı

Kudüs ve içimizdeki hainler

Sevgili Aydın Denge Gazetesi okurları, 10 günden beri Dünya, Kudüs’ü, Amerika’yı ve Trump’ı konuşuyor. Bir de bunların karşısında Türkiye Cumhurbaşkanı’nın haykırışını görüyor. 2 Milyar Müslümanın yaşadığı, onlarca İslam ülkelerinin, devlet ve hükümet başkanlarının ağzını bıçak açmıyor. İsrail’in dibinde, Mısır namıyla maruf bir ülke var. Demokrasinin ve insan haklarının ırzına geçilen ülke diye dünya kamuoyunda biliniyor. O ülkenin diktatörü Sisi’nin dahi ağzını bıçak açmıyor.

 

Şimdi size Kudüs’ü kısaca tanıtmak isterim. Asırlar boyu peygamberler şehri diye bilinir. Bu dönem içerisinde, Musa, İsa, İbrahim, İshak, Yakup, Davut, Süleyman, Yahya, Zekeriya peygamberlerin, doğup ve büyüdükleri hakkı tebliğ ettikleri coğrafya. Yani burası Allah’ın insanlara yol göstereceği, peygamber ve nebilerinin gönderdiği araziler topluluğu. Yani buraları ekonomik yerler değil. Yerin altından petrol ve doğalgazlar da fışkırmıyor. Ekonominin rafa kaldırıldığı her şeye din ve ideoloji ile bakılan yerler. İsrail oğullarının bu topraklardan çıkarılıp devletleri yok olduktan sonra dünyanın her tarafında yaşamaya başlayan ve lüks içerisinde yaşamak süren insanlar. Bu insanlar asırlar sonrasında, tekrar Filistin topraklarında Yahudi devletini kurmak için bu topraklara koşarak gidiyorlar. Büyük bir terör havası içerisinde hayat sürerek asırlar sonrasında devletlerini kurmaya çalışıyorlar. Ve burada son yüzyıl içinde İslam ülkelerinde hain devlet adamlarının hainliği sayesinde ancak başarıya ulaşabiliyorlar. Kendi üstünlükleriyle başarıyı yakalayamıyorlar. Sadece o topraklara gelerek nüfus çoğunluğunu elde etmek amacıyla ve hedefiyle tarihi vazifelerini yerine getirmeye çalışıyorlar.

 

İşte bugün 11 Aralık 2017 günü bu toprakların İngilizler marifetiyle Yahudilere teslim edilişinin 100. Yılı kutlamaları yapılıyor. Amerikan başkanı Siyonizm’in emrinde olan Trump ise 100. Yıla denk getirecek şekilde Amerikan elçiliğinin Kudüs’e taşınma belgesini nedeni şimdi daha iyi anlaşılıyor. İşte Dünya Siyonizm’inin yüzyıldan beri intikamını böyle alıyor. Şaşkın ve zavallı İslam ülkeleri ise kendi rezaletini seyrediyor.

 

Kudüs’ün tarihine biraz olsun dönmek istiyorum. 638’de peygamber efendimizin vefatından 6 yıl sonra Ömer Halife Kudüs’ü fethediyor. Fetih’ten sonra Kudüs halkına hitabesinde şunları söylüyor: “Ey Kudüs halkı, herkes kendi dinini yaşamakta hürdür. Bu bir devlet teminatıdır.” 1186’da Selahattin Eyyübi burayı tekrar İslam beldesi haline getiriyor. Haçlılardan burayı teslim alıyor. 1517’de Osmanlı hakanı Yavuz Sultan Selim Han bu toprakları imparatorluğu dahil ediyor. Ta ki 1917 yılına kadar. İşte yukarıdaki tarihi süreçler şunu gösteriyor ki Kudüs’le asırlar boyu yapılan savaş ekonomi endeksli bir savaş değil. Din eksenli bir savaş. 1900’lü yıllarda büyük Yahudi Teoder Herzl ikinci Abdülhamit han sultanın yanına çıkarak Osmanlı’nın bütün dünya bankalarına olan mali borçlarını ödeyeceklerini bunun karşılığında da Filistin topraklarında küçük bir Yahudi yerleşim yeri merkezi açma iznini istiyor. Ulu Hakan bu Siyonist’e şunu söylüyor: “Bu topraklar kanla alındı ve yine ancak kanla geri verilebilir.” Ulu Hakan’ın söylemiş olduğu bu cümlenin derinliğini 1967 yılında yaşanan 6 gün savaşları diye adlandırılan Arap – İsrail savaşındaki İslam ülke başkanlarının yaptıkları hainliklerle karşılaştırıldığı zaman Osmanlı’nın ve ulu Hakan’ın büyüklüğü daha iyi anlaşılır.

 

1916’da meşhur sykes – picot anlaşması İngiltere – Rusya ve Fransa arasında imzalanıyor. Farkındaysanız o zamanlar Amerika diye bir ülke var ama siyasi askeri açıdan değeri olmayan bir ülke. Yani dünyanın süper gücü o gün için Rusya, Fransa ve Britanya topluluğu idi. Bugün ise üç ülkeye bedel olan devlet ise Amerika’dır. Yani devletleri değişse de Siyonizm’in hakimiyeti son yüzyıldır devam ediyor.

 

Bu sykes – picot anlaşmasına göre Filistin topraklarında Yahudilerin yerleştirilmesine izin verildi. Dünya’daki bütün Yahudiler bu topraklara hücum ederek nüfuslarını artırmaya başladı. Bu esnada Filistin’deki Müslümanlar arazilerini 20-25 yıl boyunca gerçek değerinden 20 kat daha fazlasına Yahudilere sattılar. İşte son 30 yıldan beri vücutları bombalarla parçalanan Filistinli çocukları, İsrail bombacısı öldürmedi. 1920-1940 yılları arasında arazilerini Yahudi tüccarlarına satan Filistinli dedeler torunlarına bombalattıran nesiller olarak tarihe geçtiler. Tabi ki yarın mahşer gününde o 20 kat fazlası paralarla mahkemede hesap verecekler.

 

Sykes – picot anlaşmasında uygulamaya geçirilmesinde ve İngilizlerin kudüs’e işgal etmesinde (Şimdi ki Ürdün Kralı Hasan’ın babası) Ürdün Kralı Hüseyin’in dedesinin dedesi olan meşhur Şerif Hüseyin’in çok önemli rolleri olmuştur. Çünkü İngilizler Şerif Hüseyin’e ‘Arap Yarımadası Krallığı’ karşılığında İngilizlerin Kudüs ve çevresini işgal etmesine yardımcı olmuştur. İşte birinci ve en büyük hainlik burada başlamaktadır. İşte bundan dolayıdır ki İslam inancına göre münafıklar, kafirlerden daha tehlikelidir ve daha büyük şiddete azaba kalacak olanlardır.

 

İşte değerli okurlar son yüzyılın ilk hainliği burada başlamaktadır. Yahudilerin başarısı söz konusu değildir buradaki asıl mesele. Emperyalist ve sömürücü İngiltere’nin fırıldaklarıyla münafık devlet adamlarının yaptıkları hainlik sonrasında gelen başarıdır bunlar. İlerleyen safhalarda bu hainliklerden daha sık bahsedeceğim.

 

14 Mayıs 1948’de İngilizler buranın hakimiyetini Birleşmiş Milletlere bırakır. Ve işin acı tarafı da aynı gün bu topraklarda İsrail devleti kurulur. Şimdi anlıyor musunuz Birleşmiş Milletler Cemiyeti Akvam’ın neden, nasıl ve ne şekilde kurdurulduğunu.

 

1948’den, 1967 yılına kadar yavaş yavaş büyüyen İsrail devleti 1. Ve 2. Dünya savaşları sonrasında süper güç olan ve dünya Siyonizm’inin başkent kabul edilen Amerika’nın her türlü desteğiyle Araplarla meşhur 6 gün savaşlarını yaptı. Bu savaşlar esnasında İslam ülkelerinin satılmış devlet adamları sayesinde İsrail bölgede güçlendi. Bu savaşlar esnasında Suriye’nin hava kuvvetleri komutanı Hafız Esat idi. Bu 6 gün savaşlarında Suriye uçaklarını kaldırmadı ve bunun karşılığında ödül olarak da dünya Siyonizm’i tarafından Suriye Devlet Başkanlığı’na getirildi. Yani kısacası siyaseten ve en direk yollardan asırların İslam başkentine, başkanı Yahudiler tayin ettiler.

 

1980 yılında İsrail ikinci büyük hamlesine girişti. Ve bütün Kudüs’ü teslim aldı. Şimdi burada şunu söylemek üzerime tarihi bir zorunluluktur. 67 ve 80 yılları Yahudiler ve dünya Siyonizm’i için çok önemli zaferlerin kazanıldığı yıllardır. O yıllarda Türkiye Cumhuriyeti’nde Başbakan Süleyman Demirel idi. Geriye dönelim. O günün basın sayfalarını inceleyelim. Merhum Başbakan’ın bu Yahudi’ye ve emperyalist Amerika’ya başkaldırısını görebilecek miyiz.

 

Şimdi 2017’de Dünya Siyonistleri üçüncü hamlelerini yapmaya başladılar. Ama bugün bu ülkenin başkanı. Ne Demirel, Ne Ecevit bugünün başkanı ise Recep Tayyip Erdoğan’dır. Sayın merhum Demirel’in çıkışıyla Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın çıkışı arasındaki metraj farkını ölçebilir misiniz ? Sabahtan akşama kadarki konuşmalarında 2 Milyar Müslüman topluluğunu uyandırmaya çalışan bir devlet başkanı var bugün Türkiye’de. Her gün onlarca devlet adamlarıyla görüşüp, çırpınan bir başkan var Türkiye’de. İşte Yahudi’nin korkusu bundan dolayıdır. Dünyanın en büyük ülkesinden ve onun başkanından zerre kadar korkmayan bir devlet adamı var. Ve bundan 6 yıl önce 1 numaralı dünya Siyonist’ine Davos’ta ‘One Minute’ dedi. Ve bundan sonra ülkemizin ve başkanımızın başına gelenleri bir düşünsenize. Gezi olayları, 17-25 Aralık olayları, darbe teşebbüslerinin dünya Siyonizm’i tarafından organize edildiğini bugün sokaktaki insanlar dahi biliyorlar. Ama unutmayın ki ‘siz inanıyorsanız, en üstünsünüz’ ilkesi gereği bu mücadeleden eninde ve sonunda hak galip gelecektir. Zira milattan önce 4 bin yılından günümüze kadarki Kudüs savaşlarını hep inananlardan kazanmıştır. Sonuç itibariyle siz maçın sonucuna bakınız. Er veya geç hak batıla karşı galebe çalacak, zalimlerin zulmü bitecek. Filistin’de çocuklarımız mutlu bir hayat yaşayacaklar. Eninde ve sonunda. Yüce Allah’tan dileğim o dur ki, o günler uzakta kalmasın. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.