Takip Et
  • 6 Temmuz 2017, Perşembe

CHP’nin Adalet Yürüyüşü zahiren öyle ama batınen öyle mi?

Sevgili Aydın Denge Gazetesi okurları,

 

CHP’li Enis Berberoğlu’na verilen 25 yıllık hapis cezası sonrası, Adalet Yürüyüşü’nü başlattı. Yürüyüş şu an devam ediyor. Bu esnada öyle acayip şeyler ortaya çıktı. Kandil’deki PKK’dan başlayıp, HDP ile devam eden ve sonrasında da gizlice ve sinsice FETÖ’nün her türlü desteği ile devam etmektedir.

Yani 20 gün içerisinde CHP’nin ‘Adalet’ adlı yürüyüşünde ekrana şunlar yansıdı: PKK, HDP ve FETÖ’cüler, CHP’lilerle birlikte aynı safta ve aynı görüntüde birleştiler. Yalnız burada şu incelik var: PKK ve FETÖ, yürüyüşte fiziken yer alamadılar. Ruhaniyetleriyle kendilerini cismettirdiler. PKK’yı açıkça destekleyen HDP milletvekilleri, CHP’ye yürüyüşe katılarak her türlü siyasal desteği verdiler. İşte burada acayiplik şudur: Siyasal ilkesizlik ve ahlaklı siyaset, yerle bir edilmektedir. Demokrasinin nimeti olan siyasi parti kurmaktan faydalanacaksınız ve İçişleri Bakanlığı’na partinizi kurarken, demokrasi ve kanun dışı hiçbir faaliyette bulunmayacağınızı ve teröristlerle asla hiçbir zaman bir araya gelmeyeceğinizi, taahhüt ediyorsunuz. Ama HDP’liler, İçişleri Bakanlığı Müsteşarlığı’na bu yazılı taahhütte bulunmalarına rağmen bu sözlerini yerine getirmiyorlar. Çünkü HDP’li siyasetçi için ahlaklı ve faziletli siyaset yürütme, dertleri olmadığı için bunu önemsemiyorlar. Öyle ki, bu parti, PKK ile ilişkilerini devam ettirirken, bunu da kamuoyundan asla saklamıyorlar. Bugün için HDP’nin ne olduğunu bütün dünya çok iyi bilmektedir.

CHP’nin acıklı dramı işte burada başlıyor. Yürüyüş esnasında HDP’li milletvekillerinin yürüyüşte olmamalarını istemesi en tabii haklarıdır. Aydın’ın Bozdoğan ilçesindeki CHP’li Kılıçdaroğlu ile teröre destek veren HDP milletvekilinin Adalet Yürüyüşü’nde yan yana yürümesinden rahatsızlık duyuyor ama Kılıçdarooğlu, PKK’ya destek veren HDP milletvekilleriyle yan yana yürümekten asla rahatsızlık duymuyor. İşte CHP’nin dramatik durumu budur.

Sayın Kılıçdaroğlu, bu durumdan hiç rahatsızlık duymuyor. Ana muhalefet partisinin lideri bu olay karşısında bu kadar ilgisiz kalıyorsa bu, tarihi ve siyasi açıdan facia demektir.

Bundan 35 yıl önce bu partinin lideri, Bülent Ecevit idi. Rahmetli Ecevit’i siyaset ilkeleri açısından saygıyla anıyorum. 35 yıl sonrasında CHP’nin böyle bir siyasi teşekkül hale gelmesinin gerçek yorumunu Deniz Baykal’dan başkası yapamaz.

Bundan 6-7 yıl önce Deniz Baykal’a özel hayatıyla ilgili kumpası FETÖ’cüler kurdu. Kasedi yayınlamadan Deniz Baykal istifa etti. CHP’nin başına siyasetin derinliklerinden değil de, tepeden inme yöntemlerle Sayın Kılıçdaroğlu getirildi ve bu lider, 7 seçimde CHP’nin başındaydı. Her seçimde partisi, siyasi anlamda ve matematiksel olarak hezimete uğradı.

Allah aşkına soruyorum. Eski politika duayenlerine, 7 seçimde hezimete uğrayan Sayın Kılıçdaroğlu, niçin genel başkanlıktan ayrılmıyor? Buradan iddialı bir cümle söylüyorum: CHP’nin temel taşları olan insanlar ve gruplar, harekete geçmediği takdirde 20 seçimde dahi hezimete uğrasa Sayın Kılıçdaroğlu, asla genel başkanlığı devretmeyecektir.

Burada İngiltere Muhafazakar Partisi eski lideri Müteveffa Margaret Thatcher’ı saygıyla anıyorum. Yıllarca muhafazakar parti genel başkanlığı ve başbakanlık yapan Sayın Thatcher, partinin genel başkanlık kongresinde yüzde 49 oy almıştı. Bu sonuç sonrasında ‘bana yüzde 51 karşı olan bir örgüte asla genel başkanlık yapamam’ diyerek, parti başkanlığından istifa etmişti.

İşte, İngiliz demokrasisi ile CHP’nin demokrasi anlayışı arasındaki derin uçurumu burada fark edebilirsiniz. Aradan 20 yıl geçmesine rağmen, bugün hala daha, bu sabık başbakanın ismi, siyaset zeminlerinde zikredilmektedir.

20 yıl sonrasında, yani 2037 yılında bir yılda Sayın Kılıçdaroğlu’nun ismini zikredecek bir kişi olacak mı?

 

Bu Adalet Yürüyüşü’yle kamuoyuna öyle bir algı verilmek isteniyor ki, Enis Berberoğlu, Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni olduğu zamanda, bir köşe yazısı yazmış, bu yazıdan dolayı 25 yıl hapis cezasına çarptırılmış. Böyle bir algıyı, kamuoyuna sunmak hiç kimsenin hakkı değildir. İşin aslı şudur: Enis Berberoğlu, MİT TIR’ları operasyonunda Can Dündar’a bir bellek verdiği mahkemece kanıtlanmış ve bundan dolayı cezaya çarptırılmıştır. Parlamenter olan bir insanın, vazifesi, AK Parti düşmanlığını gazetecilik felsefesi haline getiren, Can Dündar’a belleği vermek değil, idari ve adli görevlilere belleği teslim etmektir.

Gerçek vatansever olan bir milletvekili, ancak böyle bir davranışta bulunur.

Sonuç itibarıyla Sayın Berberoğlu, köşe yazısından dolayı değil, MİT TIR’ları davasından dolayı cezaya çarptırılmıştır.

Hatırlarsanız, MİT TIR’ları davasında savcı, iddianemesini mahkemeye sunmuştur. O zaman MİT TIR’larını durduran o kamu görevlisi 55 kişi için 3’er defa müebbet hapis cezası istenmektedir. O zaman MİT TIR’ları Irak’taki Türkmen kardeşlerimize silah yardımı olarak gönderiliyordu.

Zamanın Adana Valisi Sayın Avni Coş’a gösterdiği olağanüstü çabalardan dolayı milletimiz adına şükranlarımı arz ediyorum. Bu 55 kişi, suç üstü kurallarına göre tutuklanıp cezaevinde mahkeme kararını bekleyeceklerdir. Yine savcının iddianamesinde MİT TIR’larını durdurma kararının Pensilvanya’daki terörist başı FETÖ tarafından verildiği iddia edilmektedir.

MİT TIR’ları davasının tarihi izahı şudur: “Vatan hainliği”

Bu tarihi vakayı değiştirmeye, 15 Temmuz darbe teşebbüsünün yıl dönümü yaklaşırken Sayın Kılıçdaroğlu’nun gücü asla yetmeyecek. Hakikat ve ceza, bu mahkemede en iyi şekilde tecelli edecektir.

Bugün Türkiye’nin siyasi iktidar sorunu yoktur. Ama ciddi boyutlarda ana muhalefet partisi ve lideri sorunu vardır. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.