Takip Et
  • 27 Mart 2019, Çarşamba

31 MART SEÇİMLERİNE ULUSLARARASI PENCEREDEN BAKIŞ

Sevgili Aydın Denge gazetesi okurları;

Bu yazımda 31 Mart mahalli seçimlerine uluslararası penceren bakacağım.

31 Mart Seçimleri'ne giderken 2012 yılından itibaren yaşadığımız olayları gözden geçirmemizde fayda vardır. Peki bu yıllarda neler oldu ve ne için bunlara tebessüm edildi. 2002 yılından 2012 yılına gelene kadar seçimlerde AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan’ın yıkılamayacağını anlayan uluslararası güçler ve bunların başında Amerika olmak üzere demokrasiden ümitlerini kesince şunlara başvurdular.

• Gezi olayları

• 17-25 Aralık kumpasları

• 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsü

• 2018 Ağustos ekonomik abluka

Ve daha nice irili ufaklı olaylar.

Uluslararası güçler, 5 yıldan beri bu olaylardan sonuç alamadı ve başkanlık sistemine geçilmesiyle ümitleri daha da küçüldü. 31 Mart mahalli seçimlerine geldik.

Bu seçime giderken CHP ve İYİ Parti tam 2 ay ittifak çalışması yaptılar. Yüzlerce toplantı yapıldı, başlangıcında 10 vilayette seçim ittifakı kuracağız diyen bu iki parti 2 ayın sonucunda 51 vilayette ittifak yapma kararı aldılar. Halbuki bu siyaset ilmi açısından bir siyasi parti için, parti tüzüğü açısından tek kelimeyle siyasi bir facia demektir.

Bunların sonucunda iki partinin taban teşkilatlarında çok büyük ayaklanmalar oldu ve iki partiden çok sayıda partili, alt ve üst kademelerden olmak üzere kendi partilerinden ayrıldılar. Sonucu itibariyle bu ittifak fiili faydası olmayan bir ittifaka dönüştü.

İki partinin ittifakı bu olaylardan dolayı yeterli bir noktaya gelemeyince HDP'yi de bu ittifaka dahil ettiler ama burada şöyle bir ince ayrıntı var. Bu ittifaka HDP'yi dahil ederken sessiz ve sakin bu işi yürüttüler. Çünkü HDP'nin PKK ile olan çok yakın ilişkisi, birlikteliği Türk kamuoyu tarafından bilindiği için bu işi derinden ve sessiz götürdüler.

Bu ittifakın sonucunda HDP 12 vilayette aday çıkarmayarak Millet İttifakı'nın belediye başkan adaylarını destekleme kararı aldı. Aydın’da dahi HDP büyükşehir adayı göstermeyerek Millet İttifakı'nın Aydın Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Özlem Çerçioğlu’nu desteklemeye başladılar. Bu manzarayı gören İYİ Parti tabanı Türkiye’nin çeşitli şehirlerinde partilerinden ayrılmak durumda kaldılar bu sebepten dolayı.

HDP ile PKK arasındaki siyasi ve fiili ilişkinin derinliğini bilmeyen kalmadı. Türkiye’de ayrıca HDP yöneticileri de bunu saklamaya gereğini hissetmiyorlar. Ayrıca Amerika’daki FETÖ Terör Örgütü ise Millet İttifakı'nın galip gelmesi için tüm gücüyle çalışıyor ve para musluklarını da açtıklarına inanıyorum.

Saadet Partisi de bu ittifaka girmeyeceğim dediği halde bir zaman dilimi içerisinde ittifakın siyasal destekçileri arasında yerini aldı. Çünkü Saadet Partisi bu meselede çok oportünist davranıyor. Makyavel'in torunları olmadıkları halde bu Milli Görüşçüler Makyavelizmin en ideal örneğini sergilemeye başladılar. Çünkü AK Parti siyaset arenasında yer aldığı müddetçe Türk siyasetinde Saadet Partisi'ne asla yer olmayacak. Peki bu 4-5 kuruluş Cumhur İttifakı'na karşı organize olurken bunların üzerinde de bir üst aklın olabileceğini düşünmemiz gerekir. Bu üst akılda son 50 yılda Ortadoğu'da milyonlarca Müslüman kanının akıtılmasında başrol oynayan Amerika’dan başka bir ülke değildir.

Bakınız daha 3 gün önce Amerikan başkanı Trump Golan tepelerini İsrail’e ait olduğunu söylemekteki amacı seçime 1 hafta kala Türkiye’de ekonomik ve siyasi bir kriz çıkarabilir miyim ümidiydi. Uluslararası güçler Türkiye’de AK Parti iktidarını mahalli seçimlerde hezimete uğratabilir miyiz ve bunun sonucunda işimiz daha kolay olabilir mi düşüncesi içerisindeler. Veya enerji kaynaklarına daha iyi nasıl hakim olabilir gibi Siyonist düşünceler içermektedir. İşte bundan dolayıdır ki Filistinli Müslümanlar 31 Mart Seçimleriyle ilgili olarak gece yarısından seher vaktine kadar AK Parti'nin başarılı olması için Allah'a yalvarıyorlar. Filistinli insanlar, Gazzeli gençler 31 Mart Mahalli seçimlerine hangi pencereden bakıyorlarsa Türkiye’ deki seçmenlerin de bu pencereden bakmalarında fayda vardır. Çünkü Ortadoğu'da daha güçsüz bir Türkiye demek Ortadoğu'da daha fazla Müslüman kanı akıtılması demektir.

Çünkü bu seçimlerde Cumhur İttifakı'nın karşısında tarihin en büyük organizasyonu kurulmuştur. Sırf AK Parti'yi siyaseten yıkmak için Ankara’da ülkücü bir kişi CHP adayı gösterilmiş. İstanbul’daysa mazisi Anavatan Partisi olan ve 12 yıl kuran kursuna giden Karadeniz kökenli aşırıcı sağcı bir kişi CHP'den aday gösterilmiştir. Siz 1950'den 2000'li yıllara kadar 12 yıl kuran kursuna giden bir kişinin CHP'den aday gösterileceğini rüyanızda görseniz inanır mıydınız? Mısır’da Cumhurbaşkanı Mursi’ye darbe yapan, binlerce Müslümanı idam ettiren darbeci cumhurbaşkanı Sisi’nin eşi çarşaf giyen bir bayandır. Bu açıdan CHP Türkiye’nin en büyük Makyavelisti sıfatını almıştır. Bunların tek amacı AK Parti'yi 31 Mart'ta yenilgiye uğratmak ve ülkeyi tekrar eski sisteme geri dönmeye zorlamaktır.

Ama unutulmasın ki Pakistan’dan, Bangledeş’ten, Filistin’den, Mısır’dan, İran’dan, Irak’dan ve Amerika'daki şuurlu Müslümanlar dualarını eksiltmediği sürece zafer AK Parti'nin olacak ve kaybeden de siyaseten Siyonist Amerika ve İsrail olacaktır, bu böyle bilene. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.