Takip Et
  • 27 Şubat 2020, Perşembe

Doğum gününde Deniz Gezmiş üzerine

Sevgili Aydın Denge Gazetesi okurları bugün sizlere Deniz Gezmiş’in doğum yıl dönümü münasebetiyle bir yazıyı kaleme almak istedim. Çünkü Deniz Gezmiş tarihi olayı öğrenci olaylarında çok farklı bir olaydır ve bu olaydan alınacak çok dersler olacağına inanıyorum. Bu olaya çok değişik bir pencereden de bakmak istiyorum.

İsterseniz önce Deniz Gezmiş hakkında biraz bilgi vereyim. Deniz Gezmiş 27 Şubat 1947’de Ankara'nın Ayaş ilçesinde dünyaya geldi. 6 Mayıs 1972’de Ankara'da hayatı idam sehpasında son buldu. 25 senelik bir hayata neler sığmadı ki... Hayatının sonuna kadar inandığı dava uğruna bir ömür yaşadı ve bu davası uğruna bedelini canıyla ödedi. Tepeden baktığımız zaman sanki yüz senelik ideolojik ve siyasi yaşam, tam bir militanca geçmiş olduğunu görüyoruz. Anne ve baba köy enstitüsü çıkışlı ilkokul öğretmenleri…

Hayat hikayesine baktığımızda şunları görebiliriz. İlkokulda okurken her gün fırından bir kaç ekmek alıyor. Aldığı ekmekleri fakir ve yoksul çocuklara, arkadaşlarına vererek açlıklarının giderilmesini sağlıyor. Bu olaydan çıkan ahlaki özellik şudur; “her şeyini arkadaşları ile paylaşmak”.

1947 Ankara Ayaş doğumlu ilkokul ve ortaokulu Sivas Şarkışla’da okudu. Liseyi İstanbul Haydarpaşa Lisesinde tamamladı. Lise yıllarından itibaren sol, sosyalist görüşün militan ve liderliğini yaptı. 1966’da İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne girdi. Aynı zamanda 18 yaşındayken Türkiye İşçi Partisinin Üsküdar İlçe Başkanlığı’na aday oldu. Lise yıllarından itibaren 1972’de idam edilene kadar onlarca defa tutuklandı, serbest bırakıldı. 30 Temmuz 1968 yılında Amerikan 6. Filosunun İstanbul'a gelişini protesto etti ve tutuklandı. 1969 yılında Filistin'e kaçtı. Oradaki solcu Müslümanlara yardım etti. 1970 yılında Sinan Cemgil ve Hüseyin İnan ile birlikte Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO) kurdu. İlk silahlı eylemlerini 29 Ocak 1970 yılında yaptılar. 11 Ocak 1971 yılında ise Ankara’da İş Bankası Emek Şubesini soydular. 16 Kasım 1971’de yakalandılar. 16 Temmuz 1972’de sıkıyönetim mahkemesinde yargılama başladı. 9 kim 1972’de mahkeme 3 gence idam cezası verdi. 6 Mayıs 1972’de Deniz Gezmiş iki arkadaşı ile beraber Ankara Ulucanlar Cezaevi’nde idam edildi.

İdama giderken Deniz Gezmiş şunları söyledi; “Burada olan sadece benim bedenimdir. Düşüncelerimiz asla öldürmeyeceksiniz. Yaşasın tam bağımsız Türkiye, yaşasın Marksizm, Leninizm, Leninizm’in yüce ideolojisi! Kahrolsun emperyalizm!”

İşte Deniz Gezmiş’in hayatı öyle başladı ve böyle son buldu. Darağacına giderken babasına yazdığı bir mektup var. Tarihe geçmiştir bu mektup. Bu açıdan bu mektubu burada yayınlamayı tarihi bir sorumluluk olarak değerlendiriyorum. İşte Deniz Gezmiş’in babasına yazdığı son mektup…

Baba,

Mektup elinize geçmiş olduğu zaman, aranızdan ayrılmış bulunuyorum. Ben, ne kadar üzülmeyin desem, yine de üzüleceğinizi biliyorum. Fakat bu durumu metanetle karşılamanı istiyorum. İnsanlar doğar, büyür, yaşar ve ölürler… Önemli olan çok yaşamak değil, yaşadığı süre içinde, fazla şeyler yapabilmektir. Bu nedenle ben, erken gitmeyi normal karşılıyorum. Ve kaldı ki, benden önce giden arkadaşlarım, hiçbir zaman ölüm karşısında tereddüt etmemişlerdir. Benim de etmeyeceğimden şüphen olmasın. Oğlun, ölüm karşısında aciz ve çaresiz kalmış değildir. Bu yola bilerek girdi. Sonunda da bu olacağını biliyordu. Seninle düşüncelerimiz ayrı ama, beni anlayacağını tahmin ediyorum. Sadece senin değil, (…) anlayacağını inanıyorum. Cenaze için, avukatlarıma gerekli talimatı verdim. Ayrıca savcıya da bildireceğim. Ankara´da 1969´da ölen arkadaşım Taylan Özgür’ün yanına gömülmek istiyorum. Onun için cenazemi İstanbul'a götürmeye kalkma. Annemi teselli etmek sana düşüyor. Kitaplarımı küçük kardeşime bırakıyorum. Kendisine özellikle tembih et. Onun bilim adamı olmasını istiyorum. Bilimle uğraşsın ve unutmasın ki, bilimle uğraşmak da bir yerde insanlığa hizmettir. Son anda, yaptıklarımdan en ufak bir pişmanlık duymadığımı belirtir seni, annemi ve kardeşimi devrimciliğimin olanca ateşiyle kucaklarım…

Oğlun Deniz Gezmiş

6 Mayıs 1972, MERKEZ CEZAEVİ - ANKARA

Hayatı özeti ve veda mektubunu okuduktan sonra bir şeyler dikkatimi çekiyor. Bir ideolojiye bir insan ancak bu kadar yürekten inanır. Demek ki bir dava adamı böyle oluyormuş. Üstelik dünya gerçekleriyle hiçbir uyumu olmayan hayali bir toplum oluşturan bir ideolojik rejim olmasına rağmen… bu rejimin fikir ve felsefe babası olan Karl Marks meşhur tarihi ‘Materyalizm’ adlı eserini yazdıktan sonra 90’lı yaşlara geldikten sonra canını Azrail’e teslim ettiği esnada “ömrümü bomboş bir felsefi ideoloji yazmakla heba etmişim” diyerek pişmanlığını dile getiriyor. Bu ideolojinin uygulayıcıları olan Lenin ve Stalin dünyayı kan ve gözyaşı seline bırakarak bu dünyadan göçüp gittiler. Ama yeryüzünde 150 milyon insanının dünyevi ve uhrevi hayatını perişan ederek gittiler. Deniz Gezmiş’in idam edilişinden 18 yıl sonra ise Deniz’in peşinden gittiği bilimsel sosyalizm (komünizm) tarihin ideoloji çöplüğüne atıldı.

Fakat benim esas üzerinde durmak istediğim nokta şudur; bir ideolojiye yürekten inanan Deniz Gezmiş’e hak ideolojisi ailesi, devleti ve hak tebliğcileri tarafından anlatılmış olsaydı bu delikanlı islam düşüncesinin 20. Asırdaki örnek Müslümanı olacak ve beklide 20. Asrın Hz. Ömer’i olarak algılanacaktı.

Önce ailesinden başlayayım, anne ve baba meşhur köy enstitüsü mezunu, ilkokul öğretmenleri. Bu açıdan öncelikle köy enstitüsünden başlamak gerekir. Atatürk’ün vefatından sonra cumhurbaşkanı seçilen İsmet İnönü’nün özel projesidir bu köy enstitüleri. Köy enstitüleri 17 Nisan 1940 tarihli 3800 sayılı yasa ile ilkokullara öğretmen yetiştirilmek amacıyla kuruldu. Bu kurumu dönemin milli eğitim bakanı hasan ali yücel yönetti. Köylerde bilimsel tarımın yapılması amacıyla öğretmen yetiştirilmesi resmi hedef olarak ilan edildi. Ama fiili hedef bambaşka bir hedefti. Ne tarımla alakası vardı ne de başka bir şeyle alakası vardı. Köydeki muhafazakâr yapıyı bozabilmek amacıyla özel bir proje olarak kuruldu ve uygulandı. 783 bin kilometrekarelik Türkiye coğrafyasında köy enstitülerinin kapatıldığı 1954 yılında kapatıldığı zaman kadar sadece 15 bin dönüm arazi tarıma elverişli hale getirildi. Bu matematiksel rakamlarda resmi hedefle fiili hedefin çok farklı olduğunu ortaya koymaktadır.

Köy enstitülerinde resmi hedefle fiili hedef arasındaki büyük farkları ortaya koyduktan sonra esas amaç köy yaşantısındaki cahilce de olsa dini muhafazakâr yapıyı değiştiremedikleri için köydeki köylüleri muhafazakâr yaşantıdan uzaklaştırmak amacıyla kurulmuş olan özel projedir. Açıkça söylüyorum köydeki zeki çocuklar köyden koparılarak 5 sene boyunca eğitimden geçirilerek dinden ve diyanetten uzak bir hayat ve yaşam anlayışı ile yetiştirilip tekrar kendi köyüne gönderilmesi projesidir. Milli Şef İnönü’nün son tahlilde esas amacı budur ve bunda da başarı elde etmişlerdir. Adnan menderes bu sinsi planı anlayarak Celal Bayar'a rağmen 1954 yılında bu enstitüleri kapatmış öğretmen okullarına dönüştürmüştür.

İşte Deniz Gezmiş böyle bir aile ortamında böyle kötü niyetli devlet anlayışlarının sonucunda bu noktaya gelmiştir. Düşünebiliyor musunuz? 15 çeşit kültür derslerinin içinde din dersinin esamesi okunmamaktadır. İsmet İnönü’nün istediği insan tipi şuydu; dinden diyanetten uzak batılı olmayan bir laiklik anlayışı ile bir insan tipi ortaya çıkarmak. Amaçları buydu ama sonuçta ortaya çıkan insan tipi şöyle oldu. Marksist, ateist, solcu ve sosyalist bir nesil yetişti. İsmet Paşa’nın iktidarı ve rejimi böyle bir nesli ortay çıkardı ve 1965-1970’li yıllarda aşırı solcu nesil yerden mantar fışkırır gibi fışkırdı. Zenginlerin çocukları lüks içerisinde yaşarken 1970’li yıllarda özel üniversitelerde okudular. Fakirlerin, köylülerin, garibanların çocukları ise sosyalist oldu.

Deniz Gezmiş 7 yaşındayken fırından aldığı ekmeği fakir ve gariban arkadaşlarına her gün veriyorsa böyle ahlaki üstünlüğe bu yaşta ulaşan bir çocuk elbette kendisine İslam tebliğ edilmiş olsaydı Allah’ın ilahi adaleti gereği 20. Asrın Hz. Ömer’i olabilirdi. Hz. Ömer gibi bir Müslüman 6. Asırda yeryüzüne gelebiliyorsa kıyamet koptuğu ana kadarda her devirde Hz. Ömer gibi inanlar ortaya çıkabilir, Allah’ın adaleti gereği.

İşte bu açıdan bu gerekçelerden dolayı toplum ve devlet olarak hepimiz sorumluyuz Deniz Gezmiş olayından ama unutmayınız ki bunda en büyük sorumlu olan ve tarih önünde suçlu olan 1940’lı yılların cumhurbaşkanı İsmet İnönü ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) iktidarıdır.

2020’li yıllardaki Deniz Gezmiş’lerin Hz. Ömer olması duası ve temennisi ile… 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.