Takip Et
  • 27 Mayıs 2019, Pazartesi

27 MAYIS 1960: TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN EN ACIKLI VE EN DRAMATİK GÜNÜ

Sevgili Aydın Denge Gazetesi okurları, bugün 27 Mayıs 2019. 27 Mayıs askeri ihtilalinin 59. yıl dönümü. Halkın hür iradesi iktidara gelip 10 yıl boyunca da iktidarda kalan ve silah gücü ile iktidardan uzaklaştırılan Demokrat Parti iktidarının görevine son verildiği gün bugün. Bu açıdan Türkiyemiz için ve içinde yaşayan insanlar için hüzün dolu bir gün. Zira milyonlarca halkın reyinin çöp sepetine silah gücü ile atıldığı gün.

10 yıllık Demokrat Parti iktidarını tarih iyiliği ve hatalarıyla yargılayacaktır ve tarihin hükmü her zaman kesindir. Ama tarih bunu tezatlarıyla değerlendirir. Demokrasi hal iradesi gibi konularda yargılamak tarihin hükmü değil siyasal ilim insanlarının işidir ve onlar bunu değerlendirirler.

Peki on yıl boyunca halktan üç kere onay alan DP iktidarı neden onuncu yılında silah ile iktidardan uzaklaştırıldı? Çünkü sürekli iktidarda kalan DP idi, bir yıl sonra yani 1961 yılında yapılacak genel seçimlerde yine iktidara gelecek olduğu besbelliydi. Bu keyfiyet yurt içi ve yurt dışı odaklar tarafından biliniyordu. İşte bunun üzerine seçime bir yıl kala iğrenç bir şekilde halk iktidarı silah ile iktidardan uzaklaştırıldı.

Demokrat Parti'nin 1957 yılından sonrasında icraatlarında hatalarının olduğuna bende inananlardanım. Bana göre en büyük hatası ise ‘’ Tahkikat Komisyonu’’ kurulması meselesidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin egemenlik hakkını komisyona havale etmesi siyasi ve hukuki açıdan çok büyük hatadır. Üstelik meclisimizde yüzden fazla hukukçu milletvekilinin olduğu dönemde bu hata yapılıyor.

Bir de ihtilal öncesi ana muhalefet partisi genel başkanı İsmet İnönü’ nün tarihe geçecek bir demeci vardır, ‘’Sizin bu yaptığınız icraatlar ve baskı rejiminin sonucu ihtilallere gider, sizi ben dahi kurtaramam’’ demiştir. Sevgili dostlar bu konuşma TBMM’ de yapıldı ve bu konuşmayı yapan kişi de ana muhalefet lideri İsmet İnönü. Yani bu konuşmayı yapan sokaktaki vatandaş değildi, yazar değildi, aydınlardan bir kişi de değildi; bu kişi İsmet Paşa idi. Ve bu konuşmadan otuz dokuz gün sonra Türkiye’de kanlı bir ihtilal oldu, bu üniformalı teröristler tarafından.

Şimdi size yorumumu yapıyorum; böyle tehlikeli ve nereye gideceği belli olmayan bu sözü İsmet Paşa nasıl söyleyebilir. Ona bu sözü söyleten gizli odaklar mı vardı? Bir yerden baskı gördü de bu sözleri söyleme gereği mi hissetti? Demokrasinin en temel ögesi olan ana muhalefet liderinin böyle bir sözü söylememesi gerektiğini bilmesi gerekir. Eğer bunu bilmiyorsa Paşa siyasi ve tarihi danışmanlarından öğrenmesi gerekirdi. Bu cümlenin darbecilere gaz vermek, teşfik etmek anlamına geldiğini en cahil halk dahi bilebilir. Ana muhalefet partisi lideri ruhunda demokrasiyi hazmedememiş bir devlet adamı olmadığı o kadar belliydi ki; 1938’ den 1950 yılına kadar kendi halkına ekonomik sosyal ve dini yıkım, her şeyi yapmış olan bir parti liderinden ve cumhurbaşkanından başka birisi değildir. Tümgenerallik rütbesini harp akademilerinde kurmay subay olarak yetişmeden bir karar ile almış olan sayın paşamız, Türk siyasal tarihinde üzerinde en fazla yorumlar yapılan siyasetçilerden olmuştur. İşte böyle bir cümleyi söyleyen ana muhalefet lideri siyaset sahnesinde dramatik hallere düşmüştür. Onun dramatizesinin bedelini kendisi ödemedi, Türkiye’de yaşayan halk ödedi.

İngiliz parlementosunda ana muhalefet partisi lideri böyle acıklı bir söz söylese ertesi gün görevinden ayrılmak zorunda kalırdı. Ama bizim ülkemizde böyle şeyler olmuyor çünkü demokratik hayatımıza halkımızın isteği ve arzusu ile giremedik. Amerika’ da ağabeylerimizin isteği ile girdik, bana göre yetmiş yılın Türkiye-Amerika ilişkilerinde Amerika’ nın bize yaptığı tek bir iyilik vardır o da şudur; İsmet Paşa’ ya demokrasiye geçmesi için siyasal baskı kurmalarıdır.

Sevgili okurlar ihtilal sonrası yaşadıklarımız ise başlı başına korkunç boyutlarda faciadır. En az ihtilal kadar iğrenç olaylar yaşanmıştır bu dönemde. Hukuk adına bu cinayet kararlarını veren hakime ise emekliliğinde Ankara/Çankaya’ da bir manav vermiştir cevabı milyonlar adına ‘’ Senin gibi bir adamın parası bana nasip olmasın’’ diyerek adeta dükkanından kovmuştur.

Sevgili okurlar sizlere bu konuda daha fazla bilgiler verip yorum yapabilirim ama burada noktalamayı uygun buluyorum.

2019’ da Türkiyemizde artık böyle ihtilaller dönemi bittiği için Rabbime şükrediyorum. Buna vesile olan devlet adamlarını da hürmet ile selamlıyorum. Biz toplum olarak demokrasiye geçerken toplumsal manada bedel ödemedik ama darbelerin son bulması için 2016 yılında çok ağır bir bedel ödedik hem de bunu kan ile ödedik. Bu vesile ile FETÖ terör örgütünün kurbanı olan 251 şehidimizi ve 2500 gazimizi sevgi ile anıyorum. Sizler özgürlük uğruna bedel ödeyen bir toplumsunuz ey 2016 yıllarının Türk halkı. O yüzden ne darbeden korkun ne de darbecilerden, üstelik darbecilerin ellerinde atom bombası dahi olsa bu katil darbecilere iman ve inanç değeri karşısında bu bombanın sıfır değeri vardır. Allah rahmet eylesin üç demokrasi şehidimize… 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.