Takip Et
  • 24 Mart 2016, Perşembe

Paralel yapı 1

Paralel yapı ile ilgili yazı yazmak artık moda gibi bir şey oldu. Bu modaya ben de ayak uydurdum. Ve bu haftanın yazı konusu yaptım.

Her şeyden önce bu yazıyı yazanlar kervanına geç katıldığımı söylemek isterim. Yani sonlardan oldum. Bunun da ayrı bir manevi güzelliği olduğuna inanıyorum. Çünkü paralel yapı ile ilgili binlerce yazı çıktı basın dünyasında. Bu yazı yazanları siyaseten ve tarihi açıdan ikiye ayırmak gerekir. Birinci grup yazanlar, 17 Aralık öncesi bu yapı ile iç içe vakit geçiren yazarlar topluluğu idi. 17 Aralık sonrasında kraldan fazla kralcı kesilen bu topluluğun samimiyeti sınırlıdır.

İKİNCİ GRUP YAZARLARDANIM

İkinci grup yazarlar ise bu paralel yapı diye adlandırılan cemaati 30-40 senden beri çok iyi tanıyan onların gerçek niyetlerini ve deruni amaçlarını çok iyi bilen gazeteciler veya aydınlar topluluğu idi. Bu ikinci grup, AKP iktidarında veya onun öncesinde bu yapının niyet ve davranışlarını çok iyi tespit eden ve ifadelendiren topluluk idi. Bu ikinci gruptan onlarca yazar ifade edilebilir. Ve bunların en büyüğü ve en ferasetlisi entelektüel aydın olan Mehmet Şevket Eygi’dir. Hiç kimsenin cesaret edemediği bir zamanda günlük yazılarıyla bu yapı faaliyetlerine dikkat çekmiş, burada bir garabet olduğuna işaret etmiştir. İşte ben de ikinci gruptan düşünen ve yazanlardanım. Bu tespitim tarihen sabittir. Şahitleri de dünya hayatında yaşamaya devam etmektedirler. Kaderin cilvesine bakın ki ben de 17 Aralık sonrasında yani iki yıl sonra kaleme alıyorum bu yazımı. Bu geniş izahatı yapmadan konuya girmek istemedim. Benim açımdan çok önemli bir ayrıntı idi. Şimdi huzur içerisinde konuma girebilirim.

MİLLİ SELAMET DÖNEMİ

Paralel yapı diye kamuoyunda adlandırılan bu olay nedir? Aslı ve orijinalitesi nelerden ibarettir, buradan başlarsak, olayı daha sıhhatli noktaya götürebiliriz.

Paralel yapı dediğimiz siyasi olay, Fetullah Gülen adlı bir vaizin başlatmış olduğu sosyal ve eğitimsel hareketler manzumesidir. 1970’li yıllar başından itibaren başlayan ve Bediüzzaman Said Nursi’nin kitaplarının okunduğu zeminleri ve coğrafyaları kendisine bir altyapı olarak almış olan bir yapı topluluğu. Başlangıcında risale okumak, fakir öğrencileri evlerde barındırmak, onları yedirip, içirip, okutmak din ve diyanetlerini evlerde öğretmek amacıyla başlayan bu hareket, yaklaşık olarak 50 yıllık bir geçmişe sahip oldu.

Bu 50 yıllık mazilerinde ilk defa devlet nimetleriyle tanışma, devletin imkanlarını cemaatin üzerine yükleme, bu nimetlerden yararlanma olayları Milli Selamet Partisi’nin iktidar olduğu 1974 yılına denk gelir. Yani ilk palazlanmaları MSP’nin hükümet olduğu dönemde olmuştur. 1974-1977 yılları arasında MSP’yi destekleyen çeşitli sosyal gruplar içerisinde devlet imkanlarından faydalanma açısından 1 numaralı cemaat Fethullah Gülen hocanın riasetindeki bugünkü cemaat olmuştur. Merhum Erbakan hoca bu cemaati çok yakinen tanıdıktan sonra, onlar da bu tanıma olayını kavradıktan sonra seçimlere 1 ay kala bu cemaate bağlı milletvekilleri teker teker istifa ederek siyaset zemininde Erbakan Hoca'yı çok zor durumda bırakmışlardır. Çünkü istifa eden sayın milletvekilleri bir daha Erbakan Hoca tarafından listeye alınmayacaklarını çok iyi biliyorlardı.

ERBAKAN'A SIRT DÖNDÜLER

Siz hem 4 sene boyunca devlet nimetlerinden istifade edeceksiniz, bütün kadroları kendi yapınıza tahsis edeceksiniz, sonra seçime girerken MSP’ye kazık atıp arkadan hançerleyip bir kenara çekileceksiniz. 1977 yılında MSP’den ayrılan bu yapı, siyasi desteğini Adalet Partisi'ne vererek onlarla dirsek teması içine girmiştir. Dolayısıyla 1980 İhtilali'ne kadar devlet nimetlerinden faydalanma, Adalet Partisi kapısından gerçekleşmiştir. Askerler, ülkenin idari hakimiyetine 1980 yılında el koyduktan bir ay sonra Sızıntı dergisinde (Ekim 1980) baş makaleyi takma isimle mübarek (!) bir hoca kaleme almış (malum ve meşhur hoca) 1980 askeri darbesini yazısında göklere çıkararak methü sena eden bu malum hoca efendi son cümlesini şöyle bitirmiştir. “Askerlerimize selam duruyoruz” ve böylelikle 1983 genel seçimlerine kadar askeri darbe yanlılarının yanı başında muti bir cemaat görüntüsü vermişlerdir. Seçimler yapıldıktan sonra Anavatan Partisi iktidara geldi. Bu partiyle yapılan işbirliği bu cemaati çok daha değişik noktalara getirmiş ve 2002 seçimlerine kadar bu cemaat, siyasetin en keskin ve en virajlı dönemeçlerinden geçmiş ve 2002 yılına ulaşmıştır. 2002 seçimlerine kadar bu cemaat iktidarda hangi parti varsa o partiye veya partilere destek vermiş ve iktidarın nimetleri de bu cemaatin üzerinde tecelli etmiştir. Bu ilişkiler o kadar derinleşmiştir ki yılların solcu lideri Bülent Ecevit bu cemaat tarafından bir evliya torunu gibi gösterilmiştir. Ve AKP iktidarı ile Bülent Ecevit sevgisi de boğazın sularına gömülmüş, zira DSP barajın altında kaldığı için tüpün içinde sevgi kalmamıştır. Tabii ki askeri darbeden 2002 yılına gelene kadar 1000 yıl devam edeceği ön görülen 28 Şubat gizli darbesi, ortalama 5 yıl sürmüştür. Bu 28 Şubat gizli darbesi esnasında bu cemaat yılda bir defa olmak üzere 5 yılda 5 defa karne almıştır. Darbeciler tarafından verilen bu karnenin bütün ders notları 10 üzerinden 10 olduğu için darbe mümessilleri tarafından takdirname ile ödüllendirilmiştir.

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.