Seçimler ve yok olan devlet ciddiyeti
19 Haziran 2019, ÇarşambaTweet |
Ülkemizde ‘olmaz’ diye bir şey yok! Olmaz denilen her şey olmuyor ise eğer seçim önü bekleriz ve deriz ki ‘ bak benim şu işimi görmez isen oy vermem’ doğal olarak seçim kritik ise iktidarlar hemen bu olmaz denileni olduruverir.
Meselenin daha iyi anlaşılması için bir örnek vereyim 2017 yılında İstanbul Bağcılar'da ‘ Türkiye Esnaf Buluşması’ adıyla bir etkinlik vardı Aydın’ı temsilen bende katılmıştım. O toplantıyı bir koz olarak gören ‘servis sahipleri’ organize bir şekilde ‘ tahdit tahdit tahdit’ sloganları atınca Cumhurbaşkanımız kızmıştı ve şöyle demişti;
"TAYYİP ERDOĞAN VERDİĞİ SÖZÜN ARKASINDA DURUR"
(Servisçilerin tahdit konusundaki sloganları üzerine) "Eğer ben plaka tahdidi sözü verdiysem o günün konuşmaları ortada gelin sözümün arkasındayım. En büyük bedeli çocuklarımız öder. Hak edinmediğiniz bir şeyi kusura bakmayın hak olarak veremeyiz. Burada plakalar konusuna yapılan görüşmelerde mevcut plakaların farklılık arz eder hale getirmesi konusunda bir adım atılması arz ediliyor. Ama tahdit koyduğunuz anda bir anda piyasalarda plakalar hak edilmediği bir şekilde artacak gidecek. Kimse kapris yapıp bu kaprislere ülkeyi alet etmesin.
İstanbul seçimlerine sayılı günler kala bu ‘tahdit’ yerine getirilmiş ve oradaki grubun gönlü alınmıştır. Bu bir örnektir onlarca benzer örnek vermek mümkün. Demem o ki biz millet olarak dürüst değiliz ve bize hizmet edecek olanları da kendimizi benzetiyoruz. Belki bundan dolayı dünyadaki hiçbir sistem bize uymaz bir nevi tüm sistemleri kendimize uydururuz.
Genel uygulamalara baktığımızda ‘ kentsel dönüşüm, imar affı, yerel kurumların güçlerini kullanarak kılıf uydurma vb’ yüzlerce örnek bulmak mümkündür. Yanlış ve hata yapan hiçbir kurum ve yetkili yaptığı hatanın bedelini ödemediği gibi bir nevi koruma altına alınmış olunca hiçbir kurum kendi gerçek görevini yapmıyor.
İşte yaşanan bu sürecin sonunda ne tarım ne sanayi nede sosyal kurumlar özgür ve bağımsız ve tamamen görevi tarafsızlık üzerine yapılamıyor öyle olunca da kurumlar sadece tabeladan ibaret duruma geliyor sonuç olarak devlet ve millet kaybetmeye devam ediyor.
Devletimiz ülkemizin imar konusunu ciddi bir plan ve çalışma ile tüm ülkenin her alanına nasıl bir köy, nasıl bir ilçe ve nasıl bir il düşünüyor ise planlayıp, tarım alanları, ormanlar, yollar, sosyal alanlar, inşaat olacak alanlar ve asla inşaat yapılamayacak yerleri netleştirmeli ve yeni yerleşim alanları belirlenmelidir.
Komşusunu caydırıp tarlasına sattırmak için yerel kurumlarla işbirliği yapıp komşusuna zarar verecek hayvan barınağı yapamamalıdır bir vatandaş diğer vatandaşın hakkını gasp etmemelidir. Bir kişinin parası diğer insanlara dert oluyor ise o vatandaş tehlikeli olarak görülmesi gerekir.
Geldiğimiz noktada kimse kendini diğerinden üstün görme hakkını kaybetti. 20 yıldır çözülsün istediğimiz sorunlar çözülmediği gibi daha da karmaşık hale geldi. Sanatkarların yaşadığı son 20 yıl acıların ve ciddi sorunların yaşandığı dönemdir ama bu esnaf ve sanatkarlar temsilcileri için aynı değildir tabanda temsil ettiği kesimler inim inim inlerken onların haklarını korumak adına görevde olanların sadece makam ve kuruluşun gücünü kullanarak kendi yaşamını düşünmesi ciddiyetsizliğin en büyüğüdür ama halkımız bunu da dert etmez çünkü bizim büyük çoğunluğumuz sorunlarının içinde boğulmadıkça çözüm üretmiyoruz.
Esnaf üst teşkilatları, her dönemin yarattığı sendikalar ve sadece tabela üzerinde hizmet vb olan vakıf dernek vs kuruluşların büyük bölümü de devlet kurumlarımızdan farklı değildir yani biz bize benzeriz ve doğru olan her şeyi bile bozarız.
Tekrarından rahatsız olmadığım örnekle son veriyorum ‘ yıl 2001 Marangozlar Odasının Yarınlara umutla bakalım etkinliğinde Merhum Vali Recep Yazıcıoğlu konuşuyor bir marangoz diyor ki Sayın Valim Sen Başbakan ol da bizi kurtar! Vali hemen cevabı patlatıyor Sen değişmedikçe, siz değişmedikçe, sistem değişmedikçe Tayyip Erdoğan’ı Başbakan yapsan ne yazar Yazıcıoğlu’nu Başbakan yapsan ne yazar kardeşim, nasıl sitemi değiştirmek için gelen Ecevit başbuğ Ecevit oldu? Değişim tabandan olmadıkça biz herkesi kendimize benzetiriz’
Bilmem anlatabildim mi?