Eskiden hayat daha mı güzeldi bilmiyorum ama komşuluk kesinlikle daha başkaydı. Bir evde yemek pişti mi kokusu sadece mutfağı değil, apartmanı da sarardı. Bir tabak dolusu yemek komşuya gider, o tabak asla boş dönmezdi. Çayın yanına bir dilim kek, bir kâse sıcak çorba paylaşılırdı. Ama şimdi? Aynı apartmanda yıllarca oturup birbirinin adını bile bilmeyen insanlar var.
Geçenlerde çok üzücü bir haber duydum. Yaşlı bir kadın, evinde tek başına hayatını kaybetmiş. Tam üç yıl boyunca kimse fark etmemiş. Düşünsenize, yan dairesinde oturan insanlar bile onu tanımıyormuş. Ne büyük bir yalnızlık!
Ne zaman bu kadar koptuk birbirimizden? Eskiden komşular birbirine "Bir şeye ihtiyacın var mı?" diye sorardı. Şimdi bırakın ihtiyacı sormayı, apartmanda bir yabancı gibi yaşayıp gidiyoruz. Kapımızı çalan olunca şaşırıyoruz, hatta tedirgin oluyoruz. "Kim bu?" diye endişeyle bakıyoruz.
Teknolojinin bunda payı büyük, kabul edelim. Hepimiz ekranlara gömülüp gittik. Telefonlarımızda yüzlerce kişiyle konuşuyoruz ama yanı başımızdaki insanlara selam bile vermiyoruz. Artık komşularımızın yerine sosyal medya arkadaşlarımız var ama birbirimizin gözünün içine bakmayı unuttuk.
Tabii, "Eski günlere dönelim" demek kolay değil. Hayat değişti, insanlar değişti. Ama yine de bir "Günaydın" demek, bir asansörde selam vermek, bir gün kapıyı çalıp "Bir şey lazım mı?" diye sormak o kadar da zor değil. Bazen küçücük bir ilgi, koca bir yalnızlığı dağıtabilir.
Belki tabaklarımızı eskisi gibi paylaşmayacağız ama bir tebessüm paylaşmak hâlâ mümkün. Unutmayalım, bir gün hepimiz o yalnızlığın içinde kaybolabiliriz.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.