Takip Et
  • 12 Şubat 2025, Çarşamba

Hayatın çaldıkları mı, bizim kaybettiklerimiz mi?

Hayat garip bir oyun. Elimize kocaman bir kum saati veriyor ama içinde kaç tane kum tanesi olduğunu asla söylemiyor. Biz de, her şey hep varmış gibi yaşıyoruz. Zaman akıyor, akıyor ve bir gün fark ediyoruz: Hayat, elimizden bir şeyler alıp gitmiş.

Peki hayat bizden ne çalıyor? Gençliğimizi, hayallerimizi, sevdiklerimizi mi? Yoksa aslında çalınan şey, farkında olmadan harcadığımız zaman mı?

Düşünün, küçükken bir an önce büyümek isteriz. Okul bitsin, işler düzene girsin, hayat rayına otursun... Ama ne olur? O büyümek için acele ettiğimiz çocukluk, farkına varmadan elimizden kayıp gider. O masum kahkahalar, kaygısız oyunlar, “keşke”lerle dolu bir hatıraya dönüşür.

Sonra hayatın telaşı başlar. Koşturmalar, sorumluluklar, hesap kitap derken, hayallerimizi “sonra”ya erteleriz. “Bir gün yaparım” dediğimiz ne çok şey, o bir gün hiç gelmediği için hayatın boşluğuna karışır. Oysa hayat, hep o "bir gün"leri beklerken geçip gitmiştir.

Ama asıl acı olan, sevdiklerimizi kaybettiğimizde gelir. Bazen onları toprağa bırakırız, bazen kalbimizin bir köşesine... “Keşke daha çok vakit geçirseydim” diye düşünürüz. “Keşke söylemek istediklerimi söyleseydim.” Ama hayat, pişmanlıklarımıza kulak asmaz; zaman çoktan akıp gitmiştir.

Peki, hayat gerçekten bizden bir şeyler çalıyor mu, yoksa biz mi onun sunduklarını göremiyoruz? Belki de mesele, kaybettiklerimizden çok, sahip olduklarımızın kıymetini bilmemekte. Sahip olduklarımızın hep bizimle kalacağını zannedip, onlar için yeterince çabalamamakta.

Hayat kısa, evet. Ama bu kısalığın içinde güzellikler de var. Sabah güneşinin sıcaklığı, sevdiğin birinin gülüşü, dalga sesleri, bir dost sohbeti… Belki hayat bizden alıyor, ama karşılığında her gün bir şeyler sunuyor. Önemli olan, onu görüp değerlendirebilmek.

Bugün bir an durup düşünelim. Hayatın bizden çaldıklarını değil, bize verdiklerini fark etmeye çalışalım. Kim bilir, belki de çalınan değil, elimizden bıraktıklarımızdır. Hayatı suçlamayı bırakıp, ona sımsıkı sarılalım. Çünkü biz unutsak da, o kum saati hiç durmuyor.

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.