6 Şubat’taki o büyük felaketin üzerinden tam iki yıl geçti. İki yıl önce, hepimizin kalbine tarifsiz bir acı düştü. Şehirler sarsıldı, yuvalar yıkıldı, hayatlar değişti. Ama bir şey daha oldu o gün; büyük bir dayanışma doğdu. İnsanların kalplerinden taşan merhamet ve yardımlaşma, yıkılan duvarların yerini aldı. İşte o dayanışmanın küçük ama kocaman bir örneği, evimizin en küçük kahramanı olan kızımın kalbinde yeşerdi.
Depremin hemen ardından, eşim görev için afet bölgesine gitmek zorunda kaldı. O günlerde yaşadığımız belirsizlik, tedirginlik ve acı dolu haberler evimizde ağır bir hava estiriyordu. Ama bu karanlık günlerde beni en çok etkileyen şey, kızımın içindeki büyük yürekti. Henüz küçük bir çocuktu, ama belki de birçok yetişkinden daha iyi anlamıştı paylaşmanın ve destek olmanın önemini.
Bir gün yanıma geldi, minicik ellerinde oyuncaklarını ve kıyafetlerini tutuyordu. Gözleri kararlıydı. “Anne, bunları depremdeki çocuklara gönderebilir miyiz?” dedi. İşte o an, küçük bir çocuğun büyük bir insanlık dersi verdiğine tanık oldum. Onun bu saf ama güçlü hareketi, bana dayanışmanın yaşı olmadığını bir kez daha gösterdi.
Birlikte oturduk, kutular hazırladık. Sevdiği oyuncaklarını, sımsıkı sarıldığı battaniyesini, renkli kazaklarını birer birer kolilere koyarken, her birine bir umut ekliyordu sanki. “Bunlar beni mutlu etti, onları da mutlu eder, değil mi anne?” diye sorduğunda, içimde bir yer titredi. Kendi dünyasında büyük fedakârlıklar yapıyordu ve bu, hiçbir zorlama olmadan, sadece sevgiyle oluyordu.
Bugün o günü düşündüğümde, kızımın yaptığı bu küçük ama anlamlı hareketin sadece oyuncaklar ya da kıyafetlerle ilgili olmadığını daha iyi anlıyorum. O, aslında kendi küçük dünyasında, acıyı paylaşarak azaltmayı, yaraları sarmayı öğrenmişti. Ve belki de o küçücük kalbiyle, koca bir ülkenin dayanışmasını yansıtıyordu.
İki yıl geçti, ama bu dayanışma hikâyesi hiç eskimedi. Hala kızımla o kutuları hazırladığımız günü konuşuyoruz. Ona hep, “Sen o çocukları bir oyuncaktan çok daha fazlasıyla mutlu ettin” diyorum. Çünkü o gün sadece bir oyuncak paylaşılmadı; acının ortasında bir umut ışığı yandı, insanlığın gücü bir kez daha hatırlandı.
Bu yıl dönümünde, bir kez daha o zor günlerde birbirimize nasıl destek olduğumuzu hatırlamalıyız. Küçük ellerin, büyük bir yüreğin, saf bir paylaşma isteğinin neler başarabileceğini asla unutmamalıyız. Çünkü asıl dayanışma, bazen bir çocuğun en sevdiği oyuncağını, hiç tanımadığı başka bir çocuğun mutluluğu için vermesinde saklıdır.
Depremi ve kayıplarımızı asla unutmayacağız, ama bu hikâyelerle hatırlayacağız ki, insanlık hep var ve her zaman umut var.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.