İstanbul’un yoğun hastanelerinden birinde, çalışıp okuyan hemşire arkadaşlar grubumuzdan sevgili Yıldız geçenlerde bana, “Yazılarını keyifle takip ediyorum, lütfen zeytinlerimiz için de bir şeyler yazar mısın?” dedi. Ona söz verdim, zeytinlerimiz için haklı sesimizi duyurmaya....
Malumunuz, zeytinliklerin imara açılması olarak bilinen 01.03.2022 tarihinde, MADEN YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK ile 21/9/2017 tarihli ve 30187 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Maden Yönetmeliğinin 115 inci maddesinde değişiklik yapılarak zeytinlikler maden işletmecileri için imara açılmıştır. Normlar hiyerarşisinde KANUN’dan sonra gelen yönetmelik ile son derece önemli bir husus ihlal edilmiştir.
Bu manada, Sözcü Yazarı Sayın Sinan Meydan'ın 07.03.2022 “Cumhuriyetin Zeytin Politikası” yazısını okumanızı özellikle tavsiye ederim. Böylece, ülkemizde Cumhuriyet ile birlikte Zeytin Politikasının kronolojik özeti ile zeytincilikte nereden nereye geldiğimizin üzüntü verici açıklamasını okumuş olacaksınız.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı büyük bir heyecan ve coşkuyla kutladık. Gerçi Ulusal Egemenlik gibi mühim bir unsurun geri plana itildiği yine herkesin çocuklarını arşa çıkardığı görüntülere maruz kaldık ama bahanelerle Ulusal Bayramımızı kutlamayan Devlet Başkanları, siyasiler, bürokratlar yanında epey masum kalıyor bu görüntüler. Demem o ki 23 Nisan Türkiye Cumhuriyetinin bağımsızlık mücadelesinin esaslı bir unsuru, ulusal bağımsızlık mücadelesinin, halkın iradesinin, egemenliğinin halka verildiği çok önemli bir gün. Milli mücadelenin canla başla kazanıldığı, Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ün tüm yaşamını vakfettiği “Bağımsız, Güçlü, Müreffeh” Türkiye Cumhuriyeti’nin zeytinliklerinin basit bir yönetmelikle, hukuksuzca tarumar edilişine tanıklık etmek son derece üzücü ve vahim.
Aydın’da yaşıyorum ve zeytinin Aydın halkı için ne kadar önemli bir geçim kaynağı olduğunu görüyorum. Hatta Aydın’a has meşhur, “Dağlarından yağ, ovalarından bal akan.” sözünün esin kaynağıdır zeytin. Ama ne yazık ki Aydın’da da zeytinlikler rezidans denen lüks konutlar için, jeotermal enerji santralleri için katlediliyor..... Kısacası sermaye, kapital adı her ne ise büyük parasal ranta kimse karşı çıkamıyor. İşte burada kanun koyuculara, ülkesini devletini seven gerçek Atatürk milliyetçilerine büyük iş düşüyor.
Yaşadığımız topraklar, her çağın gelişmiş medeniyetlerinin hayat bulduğu köklü, tarihi topraklar. Bu toprakların inanılmaz bir hafızası var. Binlerce yıldır kutsal olarak kabul gören “Zeytin Ağacı” da bu toprakların yaşayan hafızası. Onu yok etmek demek, bize emanet kutsal topraklara ihanet etmek demek, bu canım, can kaynağımız toprağın öfkesine sebep olmak demek. Oysa can toprağımız, yüreği kocaman Aşık Veysel’imizin türküsünde de dediği gibi bizim sadık yârimiz değil mi?
Ahmet Ümit’in “Kayıp Tanrılar Ülkesi” isimli kitabında da yer alan mitolojik zeytin ağacı hikayesi, bence zeytinin önemini vurgulayan en güzel hikayelerden biri. Hikaye kısaca şöyle; “Atina şehri yeni kurulmaktadır ve şehrin tanrısının kim olacağına karar verilecektir. Tanrıların Tanrısı Zeus bir yarışma düzenlemeye karar verir. Zeus, şehre en büyük hediyeyi verecek olanı şehrin tanrısı seçeceklerini açıklar. İlk olarak kendinden emin Poseidon öne çıkar. Üç başlı mızrağını yere vurur ve yer yarılarak bir at ortaya çıkar. Poseidon atı herkese göstererek "Bu evcil bir attır, insanı yorulmadan istediği her yere götürür, onun yüklerini taşır." der. Bütün tanrılar büyülenmiştir bu hayvan karşısında. Athena ise küçük bir gülücük atar ve ünlü mızrağını yere saplar. Mızrağın saplandığı yerden bir filiz çıkar ve büyür büyür çok güzel bir zeytin ağacı olur. "Bu da zeytin ağacıdır. Meyvesi olan zeytinin saymakla bitmeyen özellikleri vardır. Zeytini insanlar yiyebilirler, yemeklerine katabilirler. Yağını yapıp, yakarlar, geceleri aydınlatırlar. Yemeklere dökerler, çok güzel lezzetler elde ederler. Aynı zamanda bozulmaz, ve bozulmasını istemedikleri yiyecekleri saklarlar. Ve böyle faydaları daha da sayılabilir." der. Bütün tanrılar bakakalırlar bu ağaca. Hepsi tebrik eder Athena'yı, artık şehir ona aittir. Şehrin ismi de Atina olur.”
Mitolojinin, kutsal kitapların, medeniyetlerin kutsalı zeytin ağacı benim nazarımda ezelden ebede uzanan bir varoluş akdidir. Bize düşen ise yaşayan bu kutsalı korumaktır.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.