Malumunuz, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlanıyor. Bugün heryerde kadına dair bir paylaşımla karşılaştınız şüphesiz.. En emek sömüren holdinglerinden, en acımasız eril erklerinden, en güvenilmez medya kuruluşlarından, en çıkarcı siyasi platformlarından, ikiyüzlü STK'lardan, sahte sanat dünyasından bol bol “Kadının Kutsallığını” duydunuz, okudunuz, gördünüz. Manasından sıyrılmış, bir hediye ritüeline dönüşerek, kapitalizmin biriciği haline dönüşen “8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü” kutlu olmasın diyorum, isyankar bir ironiyle...
Kadın, sanatın, estetiğin, üretmenin, çoğaltıp güzelleştirmenin, bir cana hayat kaynağı olmanın, merhametin, aşkın, zarafetin, ekmeğin/aşın, geleceği inşa etmenin, zekanın adı. Mitolojik tanrıların, tüm dinlerin kutsalı kadın... İnsan yaşamının mihenk taşıdır kadın. Doğa ana, toprak ana, Anadolu’dur kadın.
Kadın üzülürse, sömürülürse, kullanılır, katledilirse hayatın dengesi bozulur. Dengedir Kadın. Bu kadar anlamı üzerinde barındıran hayatın esas öznesi olan kadın neden bu denli hırpalanıyor? Asıl cevap bulması gereken soru bu aslında.
Gördüğünüz üzere onlarca övgüyle donattım kadını ama ne yazık ki içi boş övgüler hepsi de. Gerçek bambaşka. Sömürülen bir meta kadın, erkeğin kaburga kalıntısı, güçsüz, cinsel obje, ayıpların mıknatısı, “at-avrat-silah” üçlemesindeki eşya, yaşlanınca, elden ayaktan düşünce, erkek parayı bulunca yenisiyle değiştirilecek bir oyuncak kadın, namusun diğer adı, boşandığında bile eski kocanın demirbaşı, doğduğunda yürekten sevinilmeyen kız bebek, evlendiğinde el olan evlat kadın. Toplumumuzda gölge oyununun en has oyuncusudur kadın. Testosteronun yönettiği zihne sahip erkeklerle dolu olan ülkemizde hakikaten kadının adı yok. Gülmenin en çok yakıştığı varlık olan kadına gülmek bile çok görülüyorsa bir toplumda, o toplumun nasıl rengarenk, cıvıl cıvıl, özgür, özgüvenli olması beklenir ki.
Kadının ekonomik özgürlüğünü elinden alıp onu bağımlı, güçsüz kılan bir toplumda şimdilerde nafaka konuşuluyor. Ömür boyu nafaka ödenmesi denilerek elzemliği görmezden gelinen nafaka, haksız hukuksuz bulunuyor. Sanki erkekler düzenli nafaka ödüyor, çocuklarının sorumluluğunu alıyormuş gibi. Kızını koca evine gönderirken “buraya ancak cesedin döner” denilen böyle bir toplumda, gözler onca kadın sorunu içerisinde nafakaya çevrilmiş durumda. Yine erkek egemen zihniyetin kadını değersizleştirip güçsüz kılarak bağımlı kılma politikası.
Kadınlarına eşit, adil bir yaklaşım sergileyen, onu insan olarak hiçbir ötekileştirmeye tabi tutmadan dengenin unsuru olarak gören ülkelere gelişmiş, modern ülkeler diyoruz. Demek ki bu bir zihin meselesi. Kadınlar gününü kutlamak yerine, ilk evvela evinizdeki kadınlarınızı görün, onları anlayın, onların yerine koyun kendinizi, empati duygunuzu geliştirin, yemek yapın, çocuklara siz bakın o eğlensin dostlarıyla, evi siz temizleyin kısacası hayatı, kadınlarınızı gerçekten görerek onunla paylaşın.
8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜNDE, başta Türkan SAYLAN olmak üzere ömrünü, erkek egemen dünyada kadın mücadelesine adamış tüm kadınlarımıza şükranlarımı sunuyorum.
“Her eğitimli kadının bu Cumhuriyete borcu vardır.” TÜRKAN SAYLAN
“Bu ülkenin topraklarında yetişen çocuklara, hele hele kız çocuklarına bir katın, bin alırsınız, o kadar almaya hazırlar. Bilgiyi, beceriyi sünger gibi emiyor, başarıya dönüştürüyorlar.” TÜRKAN SAYLAN
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.