Nafaka, alacaklısının geçinebilmek için gerek duyduğu giderler anlamına gelmektedir. Nafaka konusunda akla ilk gelen eşlerden birinin diğerine ödemesi gereken tutar olsa dahi tek başına bu husus yeterli kalmamaktadır.
Mahkemenin, nafaka yükümlüsü olarak tayin ettiği kişiye, kanunda öngörülen koşullar çerçevesinde belirlediği tutarı, belirlediği kimselere ödemesine dair tesis ettiği kararlar ile nafaka borcu doğmuş olacaktır. Türk Medeni Kanunu kapsamında tedbir nafakası, yoksulluk nafakası, iştirak nafakası ve yardım nafakası olacak şekilde dört tür nafaka düzenleme altına alınmıştır. Mahkemenin ara karar ya da nihai karar ile bu nafaka türlerinden biri veyahut birkaçını hüküm altına alması neticesinde nafaka borcu söz konusu olacaktır. Bu noktada belirlenen tutarı ödemek ile sorumlu tutulan kimse nafaka yükümlüsüdür. Mahkemenin lehine nafaka verilmesini karar bağladığı kimse ise nafaka alacaklısıdır.
Mahkemenin tesis ettiği karara karşılık nafaka yükümlüsünün sorumluluğunu yerine getirmemesi hali için kanun bir takım düzenlemeler içermektedir. Zira söz konusu durum nafaka yükümlülüğünün ihlali kapsamında değerlendirilmektedir. Buna dair düzenleme İcra ve İflas Kanunu’nda yer almaktadır. Kanunun 344.maddesi;
“Madde 344: Nafakaya ilişkin kararların gereğini yerine getirmeyen borçlunun, alacaklının şikâyeti üzerine, üç aya kadar tazyik hapsine karar verilir. Hapsin tatbikine başlandıktan sonra kararın gereği yerine getirilirse, borçlu tahliye edilir. Borçlunun, nafakanın kaldırılması veya azaltılması talebiyle dava açmış olması halinde, ileri sürdüğü sebepler göz önünde bulundurularak, tazyik hapsinin uygulanması bu davanın sonuna bırakılabilir.” Şeklinde düzenlenmiştir.
Nafaka yükümlülüğünün ihlalinden bahsedilebilmesi için ilk önce mahkeme tarafından hüküm altına alınmış bir nafaka kararı bulunmalıdır. Akabinde bu karar doğrultusunda nafaka yükümlüsüne karşı icra takibi yapılması gerekmektedir. İcra takibi kapsamında borçluya usulüne uygun icra/ödeme emri tebliğ edilmiş olmalı ve icra takibi borçlu bakımından kesinleşmiş olmalıdır ve borçlu buna rağmen ödeme yapmamış olmalıdır. Ödenmeyen nafakanın “aylık nafaka” şeklinde olması gereklidir zira birikmiş nafaka alacakları bakımından söz konusu şikayet yoluna başvurma imkanı bulunmamaktadır. Daha sonra icra/ödeme emrinin borçluya tebliğinden itibaren en az 1 aylık süre geçmiş olmalıdır. Söz konusu süre dolmadan yapılacak şikayetler reddedilecektir. Bununla birlikte borçlu tarafından söz konusu nafakanın kaldırılması ya da azaltılmasına dair bir dava açılmamış olmalı ve aynı zamanda herhangi bir erteleme kararının da olmaması gerekmektedir. Nihayetinde nafaka yükümlülüğünün ihlaline dair meydana gelen suçun şikayete tabi olmasından ötürü alacaklı tarafından yapılan bir şikayetin varlığı söz konusu olmalıdır. Şikayet hakkının kullanılması için belirli bir süre öngörülmüştür. Suçun öğrenildiği tarihten itibaren 3 ay içerisinde her halükarda ise fiilin işlenmesinden itibaren 1 yıl içinde şikayet hakkının kullanılması gerekmektedir.
İcra ve İflas Kanunu’nun 346. Maddesi çerçevesinde nafaka yükümlülüğünün ihlali şikayeti bakımından görevli mahkeme İcra Mahkemesidir. Yetkili mahkeme ise icra takibinin yapıldığı yer mahkemesidir.
Borçlunun, hakkında şikayet gerçekleşmiş olsa dahi nafaka ödemesi yapmasında herhangi bir engeli bulunmamaktadır. Kaldı ki söz konusu şikayetin amacı nafaka borcunun ödenmesini sağlamaktır. Yargılamanın herhangi bir evresinde ve hatta karar kesinleştikten sonra dahi borçlunun nafaka borcunu ödemesi durumunda dosya hakkında düşme kararı verilmektedir. Böylece borçlu hakkındaki dava düşmüş olacaktır. Borçlu hakkında verilen kararın kesinleşmesinden sonra borcun ödenmesi halinde ise mahkeme ek karar vererek dosya hakkında düşme kararı verecektir. Bu süre zarfında borçlunun cezaevine alınmış olması durumu mevcut ise borcun ödenmesi ile derhal salıverilmesi söz konusu olacaktır.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.