Ulu Latmos (Beşparmak) Dağları’nın doruklarında keçilerini otlatan genç ve yakışıklı Endimion, gece olduğunda kepeneğini bir taşın kuytusuna serer, üzerine yatar ve uyurmuş. Keçileri de onun bu tanrısal uykusunda yanından ayrılmazlar, çevresindeki otlaklarda yayılırlarmış.
Berrak bir yaz gecesi Ay Tanrıçası Selene gökyüzünü ve Ulu Latmos doruklarını, ağabeyi Apollon’un güneşi gibi aydınlatırken yakışıklı Endimion’u uyurken görüvermiş. Endimion öylesi yakışıklı, öylesi yağız bir güzellikte görünmüş ki Selene’nin gözüne, ona bakmaktan, onun tanrısal uyuyuşunu izlemekten kendini alamamış. Tanrısal güzellikteki Endimion’a oracıkta aşık oluvermiş Selene.
Ay tanrıçası Selene, artık her gece bu tanrısal güzelliği izlemeye başlamış. Gökyüzünün sonsuz boşluğundan inip, Endimion’a sarılmak, onunla birlikte olmak için can atmaya başlamış, ama babası Zeus’tan korkuyormuş. Babası Zeus, Olympos tanrılarının ölümlülerle birlikte olmalarına izin vermezmiş. Bunu yapan tanrıları ölümle cezalandırırmış.
Bir gece yine gökyüzünden bir taşın kuytusunda uyuyan Endimion’u seyreden Selene kendini tutamamış ve babası Zeus’un kendisine vereceği cezayı göze alarak nur gibi akıvermiş üzerine. Tanrısal güzellikteki çobanın koynuna bırakmış kendini. Güçlü kollarına sarılmış ve onunla birlikte olmuş. Yakışıklı çoban Endimion, serin yaz gecesindeki uykusunda kendisine sarılan Tanrıça Selene’nin sıcak, ipeksi tenini öylesine içten ve samimice hissetmiş ki uyanmak istememiş gece boyunca.
Selene ve Endimion artık her gece birlikte olmaya başlamışlar. Yüzyıllar süren bu birliktelikten 50 tane çocukları olmuş; 25 kız, 25 erkek çocuk doğurmuş Selene yakışıklı Endimion’a.
Bir gün Zeus fark etmiş bu sevgililerin birlikteliklerini. Çok sinirlenmiş, kükremiş Olympos’un doruklarında. Selene’ye söylemediğini bırakmamış. Öfkesine hakim olamamış ve tanrısal yakışıklılıktaki Endimion’u taşa çevirivermiş.
Geçtiğimiz günlerde Latmos Dağları’nın batı eteklerindeki Bafa (Çamiçi) Gölü’nün kıyısında kurulu olan tarihi Herakleia kentine gittik ve Endimion’un tapınağına uğradık. Zeus’un ona yaptığını en az Selene kadar üzüldük.
Bafa Gölü’nün kuzeyindeki küçük burnunun hemen yanında kurulu olan Serçin Köyü’ne de uğradık. Köy meydanına vardığımızda yapıların duvarlarındaki yılan balığı resimlerini görünce şaşırdık. Yılan balığı resimlerinin yanındaki yazı daha da şaşırttı bizi. SERÇİN KÖYÜ YILAN BALIĞI FESTİVALİ yazısı, burnumuzun dibinde yapılan bir festivalden habersiz olduğumuzu gösteriyordu.
Köylüler, festivalin birkaç yıldır yapıldığını ve ilgi gördüğünü anlattı. İlkbaharda yapılan festivale basının ilgi göstermediğinden şikayet ediyorlardı.
Serçin Köyü sakinleri ile sohbet ederken aklıma “Çok gezen mi yoksa çok okuyan mı bilir” sorusu geldi. Yazılmadığı için okuyup öğrenemediğimiz Serçin Köyü Yılan Balığı Festivali’ne 2016 yılı ilkbaharında kesinlikle katılmaya karar verdik.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.