Geçtiğimiz ay içerisinde Aydın Çevre Kurultayı yapıldı.
Aydın’ın çevre sorunları masaya yatırıldı ve ilgililer, duyarlı kitleler, sivil toplum kuruluşları düşüncelerini paylaştı. Basında da haber yapıldı; Aydın’ın yöneticilerinden kimse gelmedi.
Oysa kesinlikle orada olması gerekenler vardı. Örneğin Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü. Müdür ya da görevliler orada olmalı ve konuşmacıların anlattıklarını can kulağıyla dinlemeli ve gerekli önlemleri almak için notlar tutmalıydı.
Ege Denizi’ne akan Büyük Menderes’in kirliliği ile ilgili yapılan konuşmalar dünyayı ilgilendiriyor. Gezegenimizin geleceğini ilgilendiriyor. Ege Denizi’nin geleceğini ilgilendiriyor. Bu denizin kirlenmesine neden olan sorunları yaratanlara DUR diyecek kuruluş Aydın Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü. YOKTULAR.
Karpuzlu Çayı’na zehirli atıklarını bırakan maden şirketini buradan ihbar etmiştik. Yine yazıyoruz; Karpuzlu Çayı’na zehirli atık bırakılıyor ve çayın florası, faunası tamamen yok olmuş durumda.
Son yıllarda Çine’de MESLEK HASTALIKLARI nedeniyle 11 kişi yaşamını yitirdi. Hali hazırda ölümü bekleyen üç tane hasta var; tedavi gören insan sayısı 20’den fazla. Ankara’ya gidip rapor alıyorlar; raporda yüzde 60 iş görmez yazıyor ama Aydın’a gelince bu yüzde 25’lere indiriliyor ve bu hastalar zaman içerisinde slikozis, koah hastalıklarına yakalanıp ölüyor.
Şimdilik bu kadar gibi görünüyor ama öyle değil.
Karpuzlu Çayı üzerinde 8 tane mahallenin (Saraçlar, Gökyaka, Doğanyurt, Çaltı, Hallaçlar, Bahçearası, Çiftlik) derin kuyu pompası çalışıyor. Bu pompalardan çıkan suyu bu köylerdeki insanlar içiyor. Bu çay bir süre sonra Çine Çayı’na katılıyor. Bu çayların iki yakasında birlerce dönüm arazi var. Bu arazilerde endüstriyel ürün yetiştirildiği gibi sebze ve meyve de yetiştiriliyor. Bu sebze ve meyveleri tüm Çine halkı sofrasına taşıyor ve tüketiyor. Hatta bu sebze ve meyvelerin çoğunluğu büyük şehirlere gönderiliyor. On binlerce insan yavaştan zehirleniyor ama Aydın Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünden bir tek kişi bile yapılan Çevre Kurultayına katılmıyor. Basın haber yapıyor; ihbar olarak değerlendirilmesine rağmen kimse kılını kıpırdatmıyor.
Türkiye Cumhuriyeti bu günlere kadar böylesi başıboşlukla yönetilmemişti. YAZIK.
Cumartesi günü Alinda ve Alabanda kentlerine ailece dolaşmaya çıktık. Gezimizin son durağı 1995-96 yılları arasında kazılıp gün ışığına çıkartılan Alabanda’daki kral mezarı idi. Gezimizi, çocuklara “O insanların kralları böyle mezarlara gömülüyordu” diye anlatarak bitirecektik. Kapısına vardığımızda yürekler acısı bir manzara ile karşılaştık; Nabbaşlar (mezar soyguncuları) iç odanın zeminini kazıp çıkardıkları toprakları ön odanın içine yığmışlardı. İçeriye girmek mümkün değildi. Göçme tehlikesi söz konusu olduğu için çocukları içeriye almadık.
İl Kültür Müdürümüze durumu ihbar ettik; ilgileneceğini söyledi.
Geçmişimiz de geleceğimiz de talan ediliyor, yok ediliyor, ama koltuklar sağlam ve rahatımız yerinde.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.