Her yerinden tarih fışkıran güzel Aydın’ın portakal ve limon bahçeleriyle donanmış, zeytinliklerin ve incir ağaçlarının tüm güzellikleriyle beslenen ve gelişen gitikçe modernleşen Sultanhisar ilçesi, bağrında, 3km kuzeybatısında adeta tarihe yön veren, içinde tarihin tüm nimetlerini bize sunan bir kent saklar Nysa Antik Kenti.
M.Ö. 3 yy’da bir Seleukos yerleşmesi olarak kurulan Nysa Antik Kenti ününü ve zenginliğini bir eğitim kenti olmasının yanı sıra, ,üzerinde bulunan Büyük Menderes Ovası’nın tarımı ile yakınındaki kutsal yeri olan Pluto (Hades) - Persopone (Kore) Tapınağının bulunduğu Akhara’daki (Salavatlı) gizemli kültle ilgili tedavi merkezine borçludur. Bugün burada Sarısu adıyla anılan derenin kükürtlü suyu şifa dağıtmaya M.ö başlamıştır. Ayrıca burada yapılan kuluçka ve şok tedavilerininde olduğu antik kaynaklarda belirtilmektedir. Öyle ki devam eden dönemlerde özellikle Helenistik Dönem’de (M.ö 330-30) Roma İmparatorluk dönemi,Bizans, Selçuklu ve Osmanlı Dönemleri’nde hastane, havuzlar ve şifa hamamlarına gelen konuklar için yapılan evlere iskan edilmiştir.
Kentin önemi sadece bu şifa merkezlerinin varlığı ile değil içinde bulunan Efes Celcius Kütüphanesinden sonra en iyi korunmuş 2. Kütüphaneye sahip olması burayı Roma İmparatorluğu ile kültür alışverişi yapmasından dolayı önemli bir yere sahiptir.
Kent o kadar güzel bir yere konumlandırılmış Tiyatro’sunun en son basamağına çıktığınız zaman o muhteşem manzarayı gördüğünüzde bana hak vereceksiniz. Tüm ova ayaklarınızın altında o zaman aklınıza hemen şu soru geliyor biz niye dümdüz ovalara hapsolduk? O dönemde insanlar gerçekten zevk sahibilermiş.
Nysa Tiyatrosu yaklaşık 12bin kişilik bir kapasiteye sahiptir. Oturma sıraları (cavea) Güneye, güneşin dolayısıyla ışığın daha çok olduğu yöne konumlandırılmıştır. Gidirseniz oturma sıralarında küçük oyuklar görürsünüz bu da tente ile üstünün kapandığını ve insanların güneşten ve yağmurdan korunmak istendiğini anlamış olursunuz yani o dönemde insana verilen değer bugünkünden kat kat fazladır. Yan girişleri ilmek ilmek işlenmiş olup tam bir kültürel mekan haline getirilmiştir. Tiyatro’nun podyumu grek dönemi ve roma döneminden izler taşımaktadır. Bu da bizlere gelişimi ile ilgili önemli bilgiler sunmaktadır. Podyumda ki izlere bakılınca burada bir havuz oluşuturulduğu ve deniz savaşlarının burada sergilendiği düşünülmektedir.Sahne binasında ki frizler burada işlenmiş olan çeşitli mitolojik kahramanlar çok önemlidir çünkü dünyada en iyi korunmuş sahne frizlerine sahip bir kenttir. Şarap tanrısı olan Dionysos’a adanmış bu frizler şarap kültürünü Konya’nın İvriz kabartmalarından sonra en iyi sunan frizlerdir. Bu da dünya şarap kültürünü açıklamada, bu içkinin dinsel bir öge olarak Anadolu’nun iç bölgelerinde ki eski uygarlıklardan Ege’ye geçtiğini burada nasıl benimsendiğini bizlere açıklamaktadır.
Bu kentin bir satdyumu yok mu? Tabiki var en iyi yerde hemde bir dereye yatağının üstünde . Nysa'da eğitim görmüş ünlü gezgin Strabon’un Amphitheatr olarak tanımladığı be bugün sel suları nedeniyle büyük bir bölümü tahrip olmuştur ne yazık ki. Ama Düşünsenize orada ki ambiyansi ne harika bir stadmış o zamanlar. Yaklaşık 30bin kişilik kapasiteye sahip gladyatör savaşlarına sahne olmuş bir stadyum. Bugün bile oturma sıralarının konumu yapısı bize dönemin mimarı ustalığını tonozlu yapıların nasıl doğal arazinin kullanılarak ustaca harmanlanarak inşa edildiğini gözler önüne sermektedir. Şimdi de böyle bir stadyum olsa keşke diyor insan çünkü gerçekten çok ilginç belki dünyada başka bir örneği yoktur bu şekilde konumlandırılmış bir stadyumun.
Stadyumun üst tarafında Roma köprüleri ve tünelleri bulunmaktadır. Bu tüneller roma mimarisinin en ince ustalıklarını sergiler. Suların geçmesi için yapılmış bu tüneller dönemin ustaığını gerçekten mimarların zevkli işçililklerini bizlere sunmaktadır.
Agora’sı yani Pazar yeri dört tarafı sütunlarla çevrili salonlardan oluşan dikdörtgen biçimlidir. Şimdi ki Pazar yerlerini aklınızdan çıkarın yok öyle basit yol arası Pazar yerleri hepsi harika yerlerde harika işçilikle inşa edilmiştir. O dönemde insana verilen önem diyoruz ya gerçekten hepsi zevk sahibi ha şimdi kendinize medeni diyebilirsiniz bide o dönemi düşünün onlar sizden daha medeni. Tarih bu yapıları bu yaşayışlara tanık olmuşken belki de hep geriye giderek bugünlere gelmiş. Nysa’da sıradan yapılmış hadi bu da burada olsun yada rant sahibi olmak için göz boyamak amacıyla insanlığa sunulmuş tek bir yapı bulamazsınız. Bugün her önce insan diyorlar ya hani hepsini unutun Nysa’ya odaklanın. Hiç bir yapı tesadüf değil. Bugün o dönemin teknolojinin belki çok çok fazlasına sahipsiniz ama 2 dağın arasına havalimanı yapıp çürümeye terkediyorken binlerce yıl önce yapılmış bu yapılar tüm ihtişamı ve işlevselliğile hala daha insanlığa hizmete hazır bir şekildedir.
Hamamlarından kiliselerine, konutlarından nekropol yanı mezarlık alanlarına kadar gezilip görülmesi gereken bir kent anlatmakla bitmiyor ama en önemlisi Kütüphanesi. Bu kente değer katan bir yapı Strabon’un eğitim aldığı bir kent.Roma imparatorlarının çocuklarının hocaları hep Nysalı olmuştur. Bu kadar bilim ilim içiçeyken kütüphane olmaması biraz garip olurdu.
Efes’ten sonra en iyi korunmuş Kütüphane. Devamlı en iyi korunmuş olarak yazıyorum ama aktif olarak kullanıldığı gerçekten çok ustaca konumlandığı için yapılar günümüze kadar gelebiliyor. Anadolu mimarlar gerçekten bu işleri çok iyi yapmışlar sonra ne olduysa o ekolü günümüze çok fazla taşıyamamışız şimdi şimdi Avrupa mimarisinin özentiliğinden kurtuluyoruzda özümüze dönebiliyoruz.
Kütüphane 3 katlı olarak inşa edilmiş pençeleri hemen göze çarpmakltadır bu da bizlere içerinin aydınlatılması hakkında kesin bilgiler vermektedir.Yapının batıdaki ve doğudaki duvarlarının içeride 2.50m boşluk yaparak ileriye çıkan dört köşe duvarlar bulunmaktadır. Bunlardan sonra 1.20m.lik bir boşluk bırakılarak raflı duvarlar oluşturulmultur. Bu duvarların iç kesimlerinde de içerisinde tahtadan raflı duvarlar oluşturulmuştur. Bu duvarlarının iç kesimlerinde de içerisinde tahtadan rafların yerleştirildiği üçer niş bulunmaktadır. Böylece kütüphanenin okuma duvarlarıyla iç duvarları arasında oluşturulan bir boşlukla rulolar yada yada yazmalarından oluşan ciltlerin nemden korunması sağlanmıştır. Kültüre kitaba verilen öneme bakın sadece bu yapıdan dolayı bile hayran olunur bu kente.
NYSA' da ki arkeolojik kazılar, 1990 yılından başlayarak Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğünün katkılarıyla Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesinden Prof. Dr. Vedat İDİL tarafından yürütülmektedir. Bu çalışmalarından dolayı sayın Prof. Dr. Vedat İDİL ve ekibine teşekkürü borç bilirim. Çok önemli ve çok çok zor bir iş yapıyorlar. Medeniyetin ne olduğunu gözler önüne seriyorlar ince ve usta işçilikleriyle.
Nysa tüm güzelliği ile sizlerin ilgisini beklemektedir. Kültür seviyenizi yukarılara taşımak istiyorsanız mutlaka ama mutlaka Nysa’yı görmeniz gezmeniz yaşamanız gerekmektedir.
"Konuşmaya değil eylemde bulunmaya ve erdemli davranmaya harcamalıyız tüm çabamızı" -Demokritos-
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.