Takip Et

NEDEN KEDİ BESLEDİK III - ANTİK ÇAĞ

Dört Yıl önce ilk kedimizi sahiplendiğimizde aklımızda tek soru vardı neden böyle bir şey yapmıştık? Genelde de bize yöneltilen soru da bu oluyor zaten neden kedi? Eğitilmiyor, onun canı isterse oynuyorsun, eve geldiğinde yerinden bile kıpırdamıyor. Bunların somut bir cevabı yoktu bizde ama belki de devamlı dile getirdiğim gibi karşılıksız sevmeyi öğretti bizlere. Bunda yaklaşık 9000 yıl önce nasıldı mesela? Gene evde besleyelim o uyusun hep ama sevgisi yeter mi demişlerdi? Araştırmalarım sonucunda bugünkü insan davranışlarının o dönemin tam tersi olduğu yönünde. Öyle kediye evde otursun seveyim diye bir şey olmamış gibi gözüküyor. İnsanlık artık yerleşik hayata geçmiş tarım yapmaya başlamıştı. Avcı-toplayıcı kesim yaşamlarını devam etmeye çalışsa da artık tarım egemen toplumlar yükselişteydi. İnsanlar güne gene erken başlasa da eskisi gibi yorulmuyor ve az da olsa yemek bulma kaygısı duymuyorlardı bu da çağdaş yaşamın temellerini atıyordu çünkü insanlık artık üretmeye ve depolamaya başlamıştı. Durum böyle olunca yavaş yavaş nüfus arttmıştı. Bu kadar insanı doyurmak artık kolay olmuyordu bu yüzden depolama faaliyetlerine girişti insanoğlu. Ürettiğinin fazlasını kış aylarını kolay geçirmek için ambarlara koyuyorlardı. Daha sonra buradan kolaylıkla besin ihtiyaçlarını karşılayabiliyorlardı. Tam da bu sırada ambarlarına dadanan farelerle karşılaşmaya başladılar. İşte bu fareler sayesinde insanoğlu kedilerle kaynaşmaya başladı. Dönemin çiftçilerinin farelerle başı dertteydi. Gitgide çoğalan fareler ambarlara dadanıyor mahsullere zarar veriyorlardı. Bu dönem kedilere ihtiyacın olduğu en yüksek dönemlerden biriydi. Sadece çiftçilerin değil tüccarlarında başı dertteydi. Çünkü ticaretin belki de belkemiği olan gemilerinin gıda depolarına da fareler dadanmıştı. Bu durumda da gemide kedi beslemek kaçınılmaz olacaktı. Ama kediyi nereden bulacaklardı? Bununla ilgili çok az sayıda çalışma var. Genel görüş kedilerin dağılımında yük gemilerinin etken olduğu idi. Nereden türemişti? Nereden gelmişti? Mısır mı? Viking mi? Mısır demişken orada o kadar sevilmiş ki tanrıçasından mumyasına, oyuncağından mezarına her şey kedilerle bezenmiş durumda. Çok sahiplenilse de o coğrafya da en eski kedi kalıntılarına henüz ulaşılmadı. Çünkü en eski kedi kalıntısı yakın tarihte Kıbrıs adasında insan mezarlığında bulundu. Kedilerle birlikte insanlarında gömüldüğü ortaya çıktı bu da demek oluyor ki insanlarla kediler arasında yakın bir bağ vardı. Araştırmalarının azlığı yüzünden net bir şekilde ifade edilemese de kedilerin aslında Anadolu’dan yayıldığı görüşü şu an için gayet geçerli. Bunun nedeni ise kediler tarımın başlamasından sonra inşalarla yaşamaya başladıysa ilk köylere ev sahipliği yapan Anadolu’dur. Tek sorun bulunan kalıntıların evcil bir kediye mi yoksa yaban kedisine mi ait olduğu bilinemiyor. Kemikten DNA alınması, hatta ve hatta kemik boyutunun ölçümü bile yapılabiliyorken bu sübjektif ölçüm şu an için çok da doğru sonuçlar vermiyor. Anadolu, medeniyetin beşiği olduğu gibi çok sayıda kediye ev sahipliği yapmıştır. Kedi dediğimde aklınıza hemen tekir tarzı kedi gelmesin. Leopar, kedigiller grubunda değerlendiriliyor ve Anadolu’da gerçekten çok sevilen bir hayvan olarak karşımıza çıkıyor. Bunun en iyi örneklerini Çatalhöyük’te görebiliyoruz. Peki kediler neden insanlarla yaşamayı seçtiler? Dönemin köylülerin, yerleşim alanlarında dolaşan yaban kedilerini evcilleştirmeye teşebbüs etmiş olmaları pek olası değildir. Ancak yaban kedisinin savunmasızlığı onun sevimliği, kedi – insan etkileşiminin dönüm noktası olmuş olabilir. Annesi tarafından terk edilmiş yavru bir kedinin miyavlamasına cevap verip ona bakmaya başlayan bir insan hayal edin. Yavru kedinin şirinliği ve çaresizliği, insanlardaki besleme duygusunu tetikler. Bu geçen yavruların insanlarla erken etkileşime girme fırsatı vardı ve bu etkileşimin devam etmesi durumunda, ehlileşme kaçınılmaz olmaktaydı. ‘Ehlîleştirme’ kavramı kediler için daha uygun bence evcilleştirme ya da evcil kedi tanımı hâlâ daha geçerli değil ancak yarı evcil kedi diyebiliriz. Günümüz insanı, kedileri tam anlamıyla evcilleştiremedi. İnsanoğlu farelerle baş etmede kedileri kullanmak zorunda kaldı. Bu da kediye olan ilgisini daha fazla arttırdı. Belki de -geçen yazılarımda bahsettiğim gibi- kedilerin kendine has özellikleri, dönemin Anadolu insanını kendine hayran bırakmış hatta birlikte gömülmek isteyecek kadar çok sevmiş olabilir. Bu da Anadolu insanın hayvan sevgisinin başka bir boyutta olduğunu tekrar tekrar göstermiş oluyor. Bu arada Eski Mısırlılar evcil kediye “miu/miyu” diyorlardı ki bu sözcüğün “miyav” ile benzerliği dikkat çekici değil mi?

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.