Pandemi sürecinde hep bir şeyler yazmak istedim ama evde olduğum sürece kedilerimle ilgilenmekten, onlarla oynamaktan ve o masum uyuyuşlarını izlemekten büyük keyif aldığım için yazmayı ne yazık ki hep erteledim. Yeni normale alışmaya başladığım şu günlerde bilimsel olarak da üzerinde çalıştığım kedilerin tarihi ve gelişimi ile ilgili bir şeyler yazmak istedim. Bir Arkeolog olarak yazıma kedilerin tarihi, kemik buluntuları, antik dna’ları, mumyalarını, dönemin yaş kiremitlerinde bıraktıkları pati izlerini anlatarak başlamak istiyordum ama öncesinde yakın çevremde gözlemlediğim genel olarak da giderek artan kedi sevgisinden dolayı, bu sevimli dostlarımızla aynı evi paylaşan insanlardan görüş almak istedim. Bu sayede Antik Çağ’da kedi neden beslenmiş şimdi neden beslenip seviliyor? Bunun arasında belki bir bağ kurabilirim diye düşündüm.
Öncelikle yapılan araştırmalarda, ekonomik krizlerde bile insanlar, evcil hayvanlarına yaptıkları harcamaları kısmamışlar bu da doğal olarak hayvan beslemenin günümüzde artık lüks bir şey olarak görülmemesi gerektiğini gösteriyor. Artık sosyal medyanın da aracılığıyla hayvanlara uygulanan şiddet karşılıksız kalmıyor, insanlığa uygulanan şiddet kadar tepki görüyor. Bazen de hayvan sevgisi, insan sevgisi ile eş değer bile tutulabiliyor. Burada evde hangi hayvan beslenir beslenmez gibi yargılara kapılmadan gene yapılan araştırmada uzmanlar evlerimizde en çok beslenen ve sevilen hayvanın köpek olduğunu söylüyorlar. Bunun nedeni ise köpeklerin dost canlısı ve daha itaatkar olduklarından dolayı insanlar köpekleri daha çabuk benimsiyorlar. Bu duruma bakınca biraz karşılıklı bir ilişki gözüküyor ama iş kediye gelince her şey tek taraflı oluyor neredeyse çünkü itaat eden, eğitilen, otur, kalk gibi basit komutları yerine getiren bir kediye henüz rastlamadım ya da bizimkiler çok isyankar. Durum böyleyken kediler nasıl evimize girebildi? Önceden fare avlamak için beslenen daha sonrasında orta çağ Avrupa’sında cadı gözüyle bakılıp neslini yok etme pahasına yakılan kediler ne oldu da artık yanıbaşımızdalar?
Bu soruyu önce büyük kedimin - ki tanıştırayım Sheila - yavrularını sahiplendirdiğim kişilere sonrasında ise evde kedisi olmayıp ısrarla beslemek isteyenlere sordum çünkü yavruları sahiplenenler çoğu zaman tekrar tekrar arayıp teşekkür ediyorlar kedinin onlara iyi geldiğini söylüyorlar.
Sahiplenenlerden ilki üniversitenin ilk yıllarından beri çok yakın olduğum bir arkadaşımdı. Aslında ilk önce hiç istememiş bu sorumluluğu alamam demişti bakın bir kedi nasıl değiştiriyor insan hayatını;
-Ben Onun Evcil İnsanıyım:
Evime ilk adımını attığında, nasıl bir varlık olduğunu çözemediğim bu tüylü, yumuşak ve asık suratlı yoldaşım ortaya çok sağlam bir karakter koyarak, evde yerini tamamen sağlamlaştırdı. Sevgimizi karşılıklı paylaşmak, insan dışında bir varlığı bir insandan daha çok sevmek, aramızda inanılmaz bir bağ oluşturdu ama tabii ki o daha net ve kararlı yani bana kattığı şeyleri inkar edemem. İlk aylarda ‘üüff’ ile başlayan cümlelerim ‘lütfen’ ile değiştirmeyi başardı. Şu an koltuk köşesi, minderim, masam onun izin verdiği ölçüde benim. Hatta sehpanın üzerindeki su bardağım...,
Kısacası onun evcil insanı olmaktan mutluyum, iyi ki var ve hep olsun yanımda.
Sonradan kedisever bir arkadaşıma sorduğumda ise -ki kediyle birlikte yaşamaktan çok farklı bir duygu- cevabı aynen şöyle oldu:
-Kedileri aslında çok sevmiyordum ama bir süre sonra kedilerin nevi şahsına münhasır olduğunun farkına vardım sadece bu yüzden onlara saygı duyuyorum. En sevdiğim yanı ise kediler gri değil anlıyor musun? Ya siyahlar ya da beyaz. Yani netler, asiller ve ne istiyorlarsa onu alıyorlar.
Kısacası ‘masum ve mağrurlar’. Bu da günümüz insanının kedi beslemek istemesini açıklıyor bence.
Bu gibi güzel düşünceleri ilerleyen günlerde paylaşmak istiyorum.
''Kim bilir belki çağlar öncesinden neden kedi?'' ile ilgili bir mail gelir ve burada paylaşırım. Belki de gelen mail sizlerden olur düşüncelerinizi paylaşırım.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.