Takip Et
  • 30 Ekim 2023, Pazartesi

CUMHURİYET

"Bir başlık seçip altını doldurmak mı yoksa bir yazı yazıp ona bir başlık atmak mi" meramımızı ifade ederken başvuracak ideal yoldur, bilemiyorum.

 

Fakat bazı zamanlarda yazılacak konu başlığı hazır olduğunda artık onun altını aklınızda derlediğiniz fikirlerle doldurmak seçenek olmaktan çıkıp zaruret halini alıyor ki böyle bir yazı yazmanın ısmarlama bir yazı olma endişesi yazdıklarınızın orijinalitesini hatta daha samimi bir ifadeyle samimiyetini sorgulamanızı beraberinde getiriyor. Klişe yazılar yazıp klişe derlemelerle özgünlükten taviz verme stresi sizi yazıya daha fazla özen göstermeye itiyor.

 

Takvim itibarıyla dün kutlamış olduğumuz Cumhuriyet Bayramı hakkında yazmak da başlığı ilk önce akla bağdaş kuran konulardan olduğu için bu sınıfa girenlerden...

 

Bundan bir asır evvel, varlığın cılız yokluğun ise bariz olarak ufukta belirdiği bir ateş hattındaki bu coğrafyada yaralı ve yorgun bir halk, vatan bildikleri son Anadolu toprağına tebelleş olan mütecaviz elleri Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde canını dişine takarak söktü, attı ve ardından halkın iradesi ile idaresine imkan veren cumhuriyeti, bir ailenin tekeline bırakılmış monarşik düzene tercih etti.

 

Bir şeyi tercih etmek mevcut konumdan bir anlamda hicret etmeyi de gerektirir ki malumunuz üzere tercih kelimesi tersinden okunduğunda böyle bir tevafuk fark edilecektir.

 

Fakat ne tavanda ne de tabanda zihniyet değişikliğine dair bir çaba ve kıpırdanma olmadı. Alışılagelmiş davranış kalıplarını sürdürmek bazen yönetilenlerin bazen de yönetenlerin işine geldi. Dolayısıyla cumhuriyetin gerektirdiği zihinsel ve davranışsal bir hicret en azından umulduğu kadar gerçekleşemedi.

 

Yazının başında belirttiğim, "önce başlık sonra yazı mı yoksa tam tersi mi olmalı" sorunsalı burada da kendini tekrar etti yani demek istediğim ismi konulmuş cumhuriyet isminin bu kadar bayraklaştırılmasına rağmen hayatın içinde insan ilişkilerinde, insan ve kurumlar arası ilişkilerde kendisini tam olarak gösteremedi.

 

Başlığı atılan bir cumhuriyet gövdesinden bihaber bir beden gibi ya da başından habersiz bir gövde gibi histerik hareketler yaptı, durdu.

Zaman zaman halk ve devletin detone olmadan aynı şarkıyı söylediği anlar yaşansa da genel itibarıyla içselleştirilememiş bir cumhuriyet, hayatımıza zemin oldu diyebiliriz.

 

Burada akla eğitim gelmektedir ki temenni olarak herkesin hemfikir olduğu ama aksiyon anlamında herkesin geri durduğu ve geri durmakla nemalandığı bir mevzu olagelmiştir. Eğitimsiz bir cumhur her zaman için cumhuriyetin, gelmesini kolaylaştırdığı sekülerlik, asrileşme ve konformist bir hayat tarzını kendisine kolay lokma olarak seçecek, aynı soğanın cücüğünü yiyip kalanı çöpe atmak gibi bir kolaycılıkla insan ve yurttaş olmanın konfor alanından farklı, sorumluluk, fedakarlık ve gayret gerektiren cüzlerini atlayacak bir anlamda bunlardan geri duracaktır.

 

Fakat unutulmamalıdır ki her soğan cücüğü ona koza olan soğan katmanlarına ve en dışta onu saran kuşatan ve koruyan bir kabuğa ve nihayetinde onu bağrında büyüten bir toprağa muhtaçtır.

 

Türkiye hiçbir zaman "evet, düşmanı kovduk, artık işimize bakabiliriz" diyebileceğimiz bir yapıda olmadı ve olmayacak... Tutunduğumuz toprakların kıymetini bilip tetikte olmalı, cumhuriyetin kıymetini bilip onu akan hayatın içine sokmalıyız. Tabiri caizse başlığın altını doldurmalıyız.

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.