Takip Et
  • 23 Temmuz 2024, Salı

KÖYLERİN BONLİYÖLERİ

Taşranın en büyük imkanı toprağa, doğaya yakın olması, yaşamın şehre nispetle ucuz ve sağlıklı olması malum.

Yazın ortasında sıcak hava üfleyen klima motorlarının ısıttığı sokaklarda bunalan şehrin insanı ya esareti kabul edip evine, mülküne hapsolacak ya da taşraya göçecek nohut oda bakla sofa küçük bir bahçe, kümes, çiçek, organik domates… diye uzayıp giden bir hayatın içine doğacak.

Taşraya göçen şehirli nüfus ekseriyetle ya şehrin vadettiklerine doymuş özenti ve naylon yaşamların pek de matah olmadığını anlamış seçkin ve yalnız zümre oluyor ya da şehrin asgari sosyal kaidelerine uyum sağlayamayan, maddi olarak da ona şehirde bir vaadin olmadığı ekonomik olarak görece bir serbestiyete sahip zümre oluyor.

Birinci sınıftakiler köyde, taşrada Öğretmen Kemal muamelesi görüp saygı ve ihtimam gibi soyut ikramlar, köy yumurtası, peynir, ekşi maya ekmek gibi somut ikramlarla taltif ediliyorlar, onlar da bilgi, görgü ve sohbetlerinden nasiplendirmek anlamında evlerine gelen ikram tabağını boş göndermiyorlar.

İkinci sınıfta ve ekseriyette olanlar ise şehirde de malum göreceli izole hayatlarını taşraya da taşımak suretiyle taşra insanıyla diyalog ve hüsnüzan ile teçhiz olmuş sohbetlerini esirgedikleri gibi bireysel hakların savunulması ambalajlı konulardaki itici ısrarları ve talepleri, şehirdeki "Nerde bu yetkililer, beyefendi lütfen sıraya geçer misiniz?" neviinden geçimsiz ve uzlaşmaz çemkirmelerini, "Nerde bu muhtar, bu nasıl köy, burda hayvan mı beslenir, bu köylü ne kadar cahil!" lakırdılarıyla yer değiştiriyor.

Zamanın daha yavaş aktığı köy yaşamında kurulu düzeni ve konuşma dilini tehdit eden bu tür tutumlar en hafifinden "ya sabır"larla geçiştiriliyor.

Köylüyü canından bezdirip şehirdeki izole ve çekilmez hayatlarını köydeki ile yer değiştirmekten başka bir şey yapmıyorlar, diyebilirim.

Kavramlaşacak bir realite olarak bahse konu olmaya layık bir niceliğe henüz kavuşamasa da şehirden gelen şehirlilerin köylerde oluşturması muhtemel olan uyumsuzlukları yarının köy banliyölerinin muştusunu bugünden veriyor, gören gözlere, anlayan izanlara.

Dünün tutunamayanları köyden şehre gelenlerdi.

Bugünün olmasa da yarının tutunamayanları ise şehirden köye göçenler olacak gibi duruyor.

Geleneğe, komşuluğa, köy folklörüne, tarımsal üretime, köylünün zamane bozulmalarına karşı zar zor payandalarla ayakta tutmaya çalıştığı köylülük aidiyetine doğrudan ya da dolaylı olarak olumsuz tesirler zerk edecek olan bu sosyal hadise, gelecekteki demografik yapının ilk temel taşını koydu bile sessiz sedasız.

Bugünün münferit olayları, yarının genel sorunları.

Dünün yazlıkçı kavgaları bugünün köydeki şehirli ile köydeki yerlinin arasında yaşanması muhtemel kavgalar.

Bugünün üç beş evi yarının köy banliyösü.

Sorun dünyaya geldi, büyüyünce canımıza okuyacak.

Unun içine yedire yedire tedricen atılan su, unu yoğurdukça hamur yaptığı gibi kulak memesi kıvamında.

Bir toplumun içine hariçten dahil olan zümreler de zaman içinde tedricen ve toplumsal bünyenin kabul ettiği nicelik ve nitelikte dahil olmalı.

Aksi halde genel anlamda Suriyeli akınına karşı ülkenin yaşadığı travma yerel planda köylü şehirli arasında da yaşanır.

Toplumsal kurulu bünyeye uygun politikalar geliştirmek gerek, şehre gidene köye gelene. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.