Takip Et
  • 27 Mayıs 2023, Cumartesi

Güreş

Güreş, iki kişinin, belli kurallara uyarak, bir minder üzerinde birbirinin sırtını yere değdirmeye çalışmasıyla yapılan spordur.

Güreş insanlık tarihi kadar eski bir spor dalıdır. Eski çağ insanı doğa ile mücadele ederken, günümüzün güreş sporundan pek farklı bir mücadele yaşamamıştır. Dünyanın en eski mücadele sporu olarak bilinen güreş, eski Mısır’da bulunan 5000 senelik resimlerde bile izlerine rastlanan bir spordur. Güreş sporu ile uğraşan milletlerin başında Türkler, Araplar ve Yunanlılar gelmektedir.

Tarihte güreşle ilgilenen milletler arasında en eskisi Türkler olmuştur. Bu bakımdan dünya milletlerinin dillerinde "Türk gibi kuvvetli!" sözü, atasözü halini almıştır. Tarihi kayıtlar, güreşin, Yunan ve Romalılardan önce Türkler tarafından yapıldığını tespit etmektedir. Türk tarihinde güreş, Orta Asya’da başlamış, han, hakan ve padişahlardan erlere, köylerdeki çobanlara kadar sevilerek yapılmış ve günümüze kadar gelmiştir. Savaşta Türk ordusunun güçlenmesi için yapılmaya başlanılan güreşlere, bayram, düğün ve şölenlerde de yer verilmiş, zamanla töre haline gelmiştir.

Genel güreş anlayışı içinde üç çeşit güreş yapılır. Greko - romen, Serbest güreş, Yağlı güreş. Güreş kuralları, bugüne kadar birçok değişikliklere uğramıştır. Önceleri 15 dakika olan güreşme süresi 10 dakikaya indirilmiştir.

Güreş karşılaşmaları 8X8 metre genişliğinde, yanında iki metrelik boşluk bulunan bir minder üstünde yapılır. 1 orta hakemine, 3 yan hakemi yardım eder. Olimpiyat karşılaşmaları ve Dünya Şampiyonlukları 6X6 metre genişliğindeki minder üstünde yapılır. Greko - romen güreş kurallarıyla, serbest güreş kuralları arasında büyük değişiklikler vardır.

Greko - romen de sadece belden yukarı güreşilir. Serbest güreşte güreşçiler birbirlerini istedikleri yerden tutabilirler. On dakika süren güreş karşılaşması, beş dakikalık iki devre içinde yapılır. Son değişikliklere göre güreşçilerin kura ile üstte veya altta çalışmaları mecburiyeti kaldırılmış, iki devre arasına bir dakikalık dinlenme süresi konmuştur. Güreş orta hakemi tarafından yönetilir. Yan hakemlerin güreşin yönetiminde söze karışmaya hakları yoktur. Onlar ancak verdikleri puanlarla jüri kararına etkili olabilirler.

Bir güreş boyunca güreşçiye puan kazandıran hareketler şunlardır: Güreş sırasında güreşçinin rakibini altına alıp, onun üstüne çıkması, rakibinin omuz başını yere değdirebilmesi. Hakemler kötü puan da verirler. Kötü puan güreşçinin kaçak ve favullu güreşmesi sebebiyle verilebilir. Rakibini altına alarak onu 5 saniyeden fazla bir zaman parçası içinde tehlikeli durumda tutan güreşçi iki puan kazanır. Karşılaşma sonunda güreşçilerin aldıkları puanlar eşit olursa güreş berabere ilan edilir.

Uluslararası güreş karşılaşmalarında güreşi tuşla kazanan, yani rakibinin sırtını yere getiren güreşçi hiç puan kaybetmemiş sayılır. Sayı hesabıyla veya oy birliğiyle galip gelirse 1, sayı hesabıyla yenilirse 3, tuşla yenilirse 4 kötü puan alır. Beş fena puan alan güreşçi elenir. Muhtelif değişikliğe uğrayan güreş sıkletleri aşağıdaki şekli almıştır: 48 kilo, 52 kg., 57 kg., 62 kg., 68 kg., 74 kg., 82 kg., 90 kg., 100 kg. ve ağır. Yağlı güreşlerde kilo bahis konusu değildir. Güreşçiler tecrübeye, kazandıkları güreşlere göre kategorilere ayrılır.

Kategoriler şunlardır: Deste, küçük orta, büyük orta, başaltı ve baştır. Bu kategorilerde kimin kimle güreş tutacağına hakem heyeti karar verir. Güreşte zaman yoktur. Açıkta akşam hava kararıncaya kadar devam eder. Yenişemeyen çiftler ertesi gün tekrar güreş tutarlar. Yağlı güreş, kısbet denilen dar bir meşin pantalon giyilip, vücut sulandırılmış zeytin yağla yağlanıp yapılır. Güreşçiler rakibinin her tarafından tutabilirler. Sırtı yere gelen, ayaklan yerden kesilip, rakibinin kucağında üç adım giden, kısbeti yırtılıp, vücudunun alt kısmı görünen ve pes edip güreşi bırakan, yenilmiş sayılır. Türkiye'de yağlı güreşlerin en meşhuru Edirne'de Sarayiçi'nde yapılan güreşleridir.

Ülkemizde de zamanında güreşe büyük önem verildiği inkâr edilemez. 1923 yılında Türkiye Güreş Federasyonu’nun kurulmasıyla ülkemizde modern güreş kaidelerini ve greko-romen tekniklerin öğretimi için Macar Peter getirilmiştir. Güreşçilerimiz öncelikle 1924 Olimpiyatlarına (Paris) katılmışlardır. 1936 yılında yapılan Berlin Olimpiyatlarında 61 kilo güreşçimiz Yaşar Erkan, greko-romen stilde Olimpiyat şampiyonu olmuştur. Türkiye güreşte gücünü 1948 Olimpiyatlarında bütün dünyaya göstermiştir. Serbestte 4, greko-romende ise 2 altın madalya alınmış ve takım sıralamasında İsveç’ten sonra 26,33 puanla ülkemiz ikinci sırayı almıştır. Güreşteki başarımız 1960 Roma Olimpiyatlarında da devam etmiştir. Serbestte 4, greko-romende 3 madalya ile Sovyetlerden sonra 31 puanla ikinci olunmuştur.

Güreşte; cesaret, güç, mertlik, dürüstlük, çeviklik ve yetenek gibi özelliklerin bulunması ve Türk karakterine çok uygun bir spor dalı olması sebebiyle; atalarımızdan günümüze kadar tüm Türk toplumlarında sevilmiş ve önem vermiştir. Bu nedenle gençlerimizin var olan güç ve cesaretlerini sergilemek ve daha da arttırmak emeliyle yaptıkları çalışmalara bağlı olarak, kuvvetli, sıhhatli, dinamik ve atılgan bir gençlik yaratılmıştır. İyi bir nesil yetişmesinin yanında, yeniden güreşin katkılarıyla bir Türk silahlı gücündeki askerlerin Avrupa ve dünya ülkeleri arasında, sağlam, cesaretli, kuvvetli ve vatanına bağlı birer er olarak yetişmesinde ata sporumuzun katkısı büyük olmuştur. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.