Takip Et

HİÇ HAKİKİ DOSTUNUZ OLDU MU?

İslam, hayatın sadece bu dünyadan ibaret olmadığını, asıl ve kalıcı hayatın ahiret yurdu olduğunu inananlarına öğreterek onlara ciddi manada bir ufuk kazandırır. Bu ufuk, Müslümana her yaptığı işte, her söylediği sözde, her eylem ve düşüncesinde ahiretle bir bağ kurmasını öğütler. Yani, Müslümanın her eyleminin ahirete bakan bir yönü bulunmalıdır. “Bu sözü söylüyorum, bu işi yapıyorum, böyle davrandım... acaba Allah bundan hoşnut mudur, razı mıdır?” diye düşünmelidir. Yine bu ufuk; bizlere eşlerimizle, çocuklarımızla, dostlarımızla, sevdiklerimizle olan ilişkimizi sadece dünya için, dünyalık için değil; bu ilişkilerden asıl beklentimizin, kastımızın, bunların ebedi hayatta da devam etmesi gerektiğini ifade eder.

Allah insana sayamayacağı kadar çok nimet ve ihsanda bulunmuştur. Allah'ın insanlara verdiği en büyük nimetlerden bir tanesi de dostlarımızdır. İhtiyaç anında yanımızda olan, zor zamanlarımızda bizi yalnız bırakmayan, içimizi rahatlıkla döktüğünüz, kendisine güvenip itimat ettiğimiz, kendisinden herhangi bir kötülük beklemediğimiz dostlarımız ne büyük nimettir.

Gerçek manada dostluk, dünyada ve ahirette insana mutluluk veren dostluktur. Arapçada dost, arkadaş mânâsına gelen 15'e yakın farklı kelime vardır:

Sadîq: Arkadaş, dost.

Sahîb: Size eşlik eden, sohbet edeceğiniz arkadaş, dost.

Rafîq: Yol arkadaşı.

Zemîl: Aynı yerde bulunmaktan dolayı olan arkadaş, aynı işyeri olabilir, sınıf olabilir, fabrika

olabilir, samimi olmak zorunda değilsiniz.

Halîl: Burada birbirini gözünden anlayan, konuşmadan ne söylemek istediğini bilen hakiki dost.

Celîs: Oturup sohbet ettiğin arkadaş.

Hamîm: Samimi arkadaş.

Semîr: Gece sohbet arkadaşı.

Elîf: Candan dost.

Nedîm: Eğlence arkadaşı, eğlence sofralarının arkadaşı.

Enîs: İçten, samimi arkadaş.

Aşîr: Yandaş.

Karîn: Eş dost.

Velî: Allah dostu.

Zahîr: Yandaş, partizan.

Hadîn: Gizli dost tutma.

Gördüğünüz gibi; olumlu veya olumsuz, birbirine yakın anlamlarda arkadaşlığın farklı boyutlarına delalet eden birçok kelime var. Bizim etrafımızdaki dostlar bunlardan hangisi acaba?

Allah-u Teala bizlere “Ey iman edenler! Allah'tan gereği gibi sakının ve doğru insanlarla beraber olun!” diye emrediyor. İnsan kelimesi “ünsiyetten” gelir der bazı dilbilimciler yani bulunduğu ortama ayak uydurur, adapte olur, ondan etkilenir, ona alışır. İnsan, dünya ve ahirette mahcup ve mahzun olmaması için kendisini olumlu anlamda etkileyen, ona her daim doğruyu gösteren, kendisini kötülük ve günahlardan sakındıran samimi, içten arkadaşlara, hakiki dostlara muhtaçtır. Bunun için Rasûl-i Ekrem “Kişi arkadaşının dini üzeredir, kiminle arkadaşlık ettiğine dikkat etsin!” buyurur. Yine başka bir hadis-i şerifinde “İyi arkadaşla kötü arkadaşın misali misk satan adam ile körük üfleyen adama benzer. Misk satan adamın yanına gittiğinde ya sana güzel koku ikram eder ya sen satın alırsın ya da orada olduğundan dolayı

üzerine güzel kokular siner. Körük üfleyenin yanına gittiğinde ise ya oradan çıkan bir kıvılcım elbiseni yakar ya da yanan demirin kötü kokusu üzerine bulaşır” buyurur. Böylece bizler, arkadaşlarımızdan, onların hallerinden iyi veya kötü anlamda etkileniriz ve onları da etkileriz.

Peygamber efendimiz dikkatimizi bu yöne çeker. Atalarımız da ne güzel söylemiş “Üzüm üzüme baka baka kararır.” Bulunduğun ortam senin gündemini de hayatını da etkiliyor. Sadi Şirazi “Bostan-Gülistan” adlı eserinde bir hikaye anlatır: Bir Allah dostunun hamamda kil ile yıkandığını, kilin ise çok güzel koktuğunu görünce “Sen kilsin; bu güzellik, bu güzel koku sana nereden geldi?” dediğinde, “Ben yıllarca gül bahçesinde bulundum, bu benim değil, gülün kokusudur.” Diyerek karşılık verir. Bulunduğu ortamdan kişinin nasıl etkilendiğini dikkatlerimize sunar.

Peygamberimiz “Birbirini Allah için seven, bu sevgi için bir araya gelen, bu sevgi üzerine birbirinden ayrılan iki adamın kıyamet gününde Allah'ın arşının gölgesinde gölgelendirileceğini” müjdeler. Yani sevmek de nefret etmek de Allah için olmalı, nefsimiz için değil. Dünyada birbirlerini Allah için seven iki arkadaş ile birbirlerini dünyevi menfaatler için seven iki arkadaşın ahiretteki durumları bir olmayacaktır. Yüce Allah Zuhruf suresi 67. ayette “Allah’a itaatsizlikten sakınanlar dışında, dostlar bile o gün birbirinin düşmanıdır.” buyurur. Müminler birbirini Allah için sever. Mümin, mümin kardeşinin ardında hayır duada bulunur; “Allah'ım onu bağışla, ona rahmet ve merhamet eyle. Sana itaat etmemi, Resulüne uymamı, ibadetlerimi aksatmamı bana öğütlüyordu. Hayır olan şeyleri yapmamı, şer olan şeylerden uzak kalmamı tavsiye ediyordu.

O ne güzel bir dosttu, sen ondan razı ol.” derken; birbirini para pul, mevki makam, dünyevi çıkar ve menfaat için seven kafir veya günahkarlar da bunun tam tersini söyler: “Ya Rabbi o ne kötü bir arkadaştı, seni inkar etmemi, ölümden sonra bir hayatın olmadığını, peygamberin sünnetine uymamamı, günah işleyip iyilikten uzak kalmamı bana emrediyordu, böylece beni saptırıyor, senin yolundan uzaklaştırıyordu. O ne kötü bir arkadaş ne kötü bir dosttu, ona iki

kat azap et." diyecektir.

İşte değerli dostlar,

Bizler, arkadaş ve dostlarımızın yarın kıyamette bizden davacı olmalarını istemiyorsak kiminle arkadaşlık ettiğinize, arkadaşlarımızın bizlere neyi tavsiye ettiklerine dikkat edelim. Bize imanı, ibadeti, güzel ahlakı tavsiye eden dostlarımızla birlikteliğimizi güçlendirelim. Tersine; inkarı, isyanı, kötü ahlakı, günahı tavsiye edenlerle aramıza mesafe koyalım.

Onun için atalarımız demişler ki “Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim.” yani bizim değerimiz, kalitemiz dostlarımız kadardır. Hakiki dost, her sözünde seni tasdik eden değil, her konuda sana doğru olanı hatırlatandır.

Rabbimizden niyazımız; bizleri kendi dostluğuyla ve birbirini Allah için seven samimi dostlar ile nimetlendirsin.

Selam ve muhabbetlerimle. Dua eder, dua beklerim. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.