Duygusal zeka, bireyin başkalarıyla olumlu ilişkiler kurabilme, diğerlerinin duygularını anlayabilme ve kendi duygu durumunu düzenleyebilme becerisidir. Günlük hayatta bilişsel zeka oldukça önemsenen bir kavram olup duygusal zekaya atfedilen önem nispeten daha azdır. Oysa bireylerin uyumlu bir yaşam sürebilmesi için duygusal zekalarının da yüksek olması önemlidir. Çevrenizde akademik olarak çok başarılı olsa da kişilerarası ilişkiler bağlamında ya da kişisel konularda pek de başarılı olmayan kişiler olmuştur. Bu kişilere baktığımızda zekanın sadece IQ olarak tek boyuttan oluşacak kadar basit bir yapıda olmadığını anlayabiliriz aslında.
Duygusal zeka (EQ) kavramı 1990’lı yıllarda ortaya çıkmış bir kavram olup hala üzerine çalışmalar yapılmaktadır. Kuramcılara göre beynimizin düşünen parçası ile duygusal parçası işbirliği halinde çalışmaktadır. Buradan baktığımızda başarılı olmanın tanımını ya da gerekliliklerini de sorgulamak gerekir diye düşünüyorum.
Duygusal zekanın birçok bileşeni vardır aslında. Örnek verecek olursak kişilerarası ilişkiler boyutu, öz farkındalık, stres yönetimi ya da uyum sağlama gibi kavramlar öne çıkar. Duygusal zekası yüksek kişilerin gündelik hayatlarında stresi ve kaygıyı yönetebildikleri için aslında birçok noktada başarılı bireyler de oldukları gözlemlenir. Öz farkındalıkları ya da esneklikleri yüksek olduğu için bu kişiler aynı zamanda kişilerarası ilişkiler noktasında başarılı bulunurlar. Yine literatürden biliyoruz da olumlu kişilerarası ilişkilerin ruh sağlığına pozitif ektisi vardır. Bu temelden baktığımızda özellikle gençlerde ve ergenlerde artan depresyonun da duygusal zekayla ilişkisi olabilmekte. Sadece bilişsel zekaya yapılan yatırım, ileride mutsuz ergenler ya da mutsuz yetişkinlerin toplumda yer almasına sebep olur.
Psikolojik Danışman İlkay Bedir
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.