Yine bir yılı bitirdik ve 2024 yılına geldik. Zaman o kadar hızlı geçiyor ki 2024’ün ilk ayı da bitmek üzere. 2024, heyecanıyla birlikte pahalılık ve alım gücündeki zedelenmeyi tekrardan gündemimize getirdi.
Hal böyle olunca, ülkenin ekonomik şartlarından bağımsız düşünülemeyecek yargı örgütümüz de bu fiyat artışlarından etkilendi ve hukuk davaları ile idari davalarda açılış masrafları, tebligat ve posta giderleri ile avukatlık ve bilirkişilik ücretleri zamlandı.
Ancak birçok alanda olduğu gibi adalet sistemimizde de bu pahalılığı zorlukla karşılayabildikten sonra ne yazık ki kaliteli bir yargılama süreciyle karşılaşamıyoruz.
Tarihte insan ve toplumun ortaya çıkışından bu yana uyuşmazlık her daim var olmuş, ekonomi, teknoloji, sanayi ve zamanın bizlere getirdiği tüm yenilikler geliştikçe de uyuşmazlık türleri artmıştır. Bununla birlikte devlet politikaları, toplumsal ilerleyiş, teknolojik gelişmeler, kısacası insanın bulunduğu her alanda günden güne yeni bir uyuşmazlık konusu ortaya çıkmıştır. Dünyada durum bundan ibaret olurken ülkemizin de bu hızlı değişimden nasibini almaması beklenemeyecektir.
Dolayısıyla da vatandaşlar, tarafı oldukları uyuşmazlıkların çözümünü giderme ihtiyacı ve hak arama özgürlüklerinin gereği olarak mahkemelere başvurmaktadır. Ancak daha henüz başvurmadan avukat ücreti, noter masrafları, dava açılış masraf ve harçları, tebligat giderleri, –varsa teminat gideri- , uyuşmazlığın çözüme kavuşması için gerekliyse bilirkişi ve keşif giderleri derken dava başlangıcı ve devamında ciddi ödemelerle karşı karşıya kalmaktadır. Dava sonunda haklı dahi çıksa, uzun yargılama ve tahsilat süreci gözetildiğinde talep ettiği miktar, dava sonunda; enflasyonun yüksekliği ve başta kanuni faiz (yıllık %9) olmak üzere diğer faiz oranlarının düşüklüğünden kaynaklı olarak süreç sonunda tazmin ettiği miktar ile kıyaslandığında süreç boyunca kavuşamadığı hakkını ve manevi yıpranışını karşılayamaz hale gelmiştir. Bu husus da vatandaşları, mahkemelerden soğutmuş, hak arama motivasyonlarını düşürmüş ve dava dışı (ne yazık ki bazen de kanuni olmayan) çözüm yöntemlerine itmiştir.
Bu durum yıllardır gündemde olduğundan hukukumuza en popüleri arabuluculuk olmak üzere alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemleri gelmiştir. Her geçen yıl bu yöntemlerin kapsamı genişletilmekteyse de beklenen sonuç alınamamaktadır. Sonuç alınamamasının akabinde de vatandaşlar doğal olarak mahkemeye başvursalar da mahkemeler önlerine gelen dosyayı (dava türüne göre değişmekle birlikte) ortalama 2 sene gibi bir sürede sonuçlandırabilmekte ve dosyanın istinaf, temyiz aşamalarından geçerek kesinleşmesiyle birlikte dosyanın sonuçlanması 3-4 seneyi bulabilmektedir.
Bu durum artık gözle görülür ve içinden çıkılmaz bir hal aldığı için bireylerin, hukuk sistemine güveni zedelenmektedir. Bu nedenle bakanlığın ve neredeyse üyelerinin yarısından çoğu hukukçu olan meclisin bu sorunun çözümü için daha yapıcı ve gerçekçi çözümlerle vatandaşlara yeni hizmetler sunması gerekmektedir.
Şahsi kanaatime göre bu hususta ivedi olarak;
-Özellikle küçük il ve ilçelerde mahkeme ve icra dairesi sayısının arttırılması,
-Adli yardım kurumunun kapsamının genişletilmesi,
-Uygulamada dava öncesi bir prosedür olarak görülen ve çoğunlukla da anlaşamamayla sonuçlanan arabuluculuğun kapsamının daraltılması,
-Harç ve masrafların dava açılışında alınması yerine hazineye aktarılmak üzere dava sonunda haksız çıkan taraftan tahsil edilmesi,
-Ve belki de en önemlisi hem vatandaşların gündelik hayatta yaşayabilecekleri en basit hukuki sorunun dahi avukat aracılığıyla çözüme ulaştırılmasını, hem avukatlara yeni bir kazanç kapısını, hem toplumsal barışa ve huzura hizmet etmesini ve ayrıca avukat ile vatandaş arasında sosyal bir bağ oluşmasını sağlayacak ‘’aile avukatlığı’’ sisteminin getirilmesi gerekmektedir. (‘’Aile Avukatlığı’’ sisteminin işleyişi, mali kaynağının sağlanışı ve olası faydalarının inceleneceği bir yazı da ileriki süreçte kaleme alınacaktır.)
Bu çözümler, her ne kadar kökleşmiş bazı sorunları tamamen bitirmeye yetmese de yargı örgütümüze, avukat, hakim, savcı ve tüm yargı çalışanlarına nefes aldıracağı ve kişilerin Anayasamızda düzenlenen adil ve makul sürede yargılanma, mahkemeye erişim hakkına ve sonuç itibariyle de hukuk devleti ilkemize hizmet edeceği açıktır.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.