Dünya, son günlerde bilindiği üzere ciddi bir skandalla çalkalanıyor. İddialara konu olayın odağında Jeffrey Epstein isminde bir milyarderin, 2005 yılında ABD'nin Florida eyaletinde 14 yaşında bir kız çocuğuna istismarda bulunmak için para ödediği bulunmaktaydı. Konu bu derece hassas olunca, geçmiş yıllarda hem dünya basınının hem de yerel basının ilgisini çekmiş, insanlar bu karanlık iddiayı, bu iddianın arka planını ve –varsa- bu suça iştirak eden diğer kişileri de merak etmişti. Ta ki geçtiğimiz günlerde ABD’deki yerel mahkeme, ilgili davada adı geçen ve bu suçlarla bağlantılı olan diğer kişilere ait bir listenin yayımlanmasına karar verdiğinde ortaya çıkan isimlerin siyaset, medya, sanat, spor, ticaret ve diğer alanlarda tanınan kişiler olması dünya genelinde büyük bir şok ile karşılandı. Anılan bu kişilerin sözüm ona başarılı, iyi, hayırsever, barış yanlısı insanlar olarak lanse edilen kişiler olması da yaşanan bu büyük korku ve şaşkınlığın temelini oluşturdu.
Renkli, ışıltılı yaşamlarıyla magazin dergilerinin köşelerini süsleyen ve sosyoekonomik olarak büyük bir güce sahip olan bu insanların iğrenç bir iddianın ortasında olması, tüm dünyada ve ülkemizde çocukların; aile, toplum ve devlet tarafından ne kadar korunabildiği, bedensel ve ruhsal gelişimlerini ne şekilde geliştirebildiği, suçtan ve suça alet olmaktan ne kadar uzak tutulabildiği sorgulanmaya başlandı. Toplumun ve devletin çocuklara ne derece sahip çıkabildiği merak konusu oldu. Eldeki bu yazımızda, ülkemizdeki çocukların haklarının korunabilmesi amacıyla mevcut olan mevzuat ve uygulamalara göz atacağız.
Ancak yerel mevzuatı incelemeden önce, ülkemizde bu konuyla ilgili düzenlenen tüm mevzuatların Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesine uygun olarak, bu sözleşmeye ek hazırlanan protokollerin çizdiği çerçeve içerisinde hazırlandığını unutmamak gerekir. Bu protokollerden başlıcaları, Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’ye Ek Çocukların Silahlı Çatışmalara Dahil Olmaları Konusundaki İhtiyari Protokol, Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi’dir. Bu sözleşmeler genel olarak, çocuğun hukuki tanımıyla beraber, çocuk haklarının korunmasıyla ilgili genel ilkeleri, çocukların fail – mağdur olabileceği suçları, bu suçların taraf devletlerin ceza kanununa alınış şekillerini ve taraf devletlerin yargı yetkisini düzenlemektedir.
Ülkemizde ise çocuk hakları, Anayasa ile güvence altına alınmıştır. Anayasa, çocuklar için alınacak tedbirlerin eşitlik ilkesine aykırı sayılmayacağını düzenlemiş ve bu haliyle de çocuklar hakkında yapılacak düzenlemeler, alınabilecek tedbirler için yasaların çocukları önceleyebileceğinin önü açılmıştır. Anayasa’nın 41. maddesi, Devletin, çocukların korunması ve koruma tedbirlerinin uygulanmasının sağlanması için gerekli tedbirleri alacağını, bununla ilgili gerekli teşkilatları kuracağını; her çocuğun korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça anne ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahip olacağını, devletin her türlü istismara ve şiddete karşı koruyucu tedbirleri alacağını düzenlemiştir. Anayasa’nın 42. maddesi ile de çocukların eğitim ve öğrenim haklarından yoksun bırakılamayacağı, eğitim ve öğretimin, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, devletin gözetim ve denetimi altında yapılacağı teminat altına alınmıştır. Anayasa’nın 50. maddesi ise çocukların çalışma şartları bakımından özel olarak korunacaklarını düzenlerken, 61. madde ile de korunmaya muhtaç çocukların, topluma kazandırılması için gerekli tüm tedbirlerin, devlet tarafından alınacağı düzenlenmiştir. Nihayet, Anayasa’nın 58. maddesi de gençlerin alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alacağını düzenlemiştir.
Çocuk Koruma Kanunu
Çocuk Koruma Kanunu’na (5395 sayılı Kanun) göre daha erken yaşta ergin olsa dahi 18 yaşını doldurmamış kişi, kanunen çocuk sayılmaktadır. Bu nedenle, Medeni Kanunu’n ilgili hükümlerine göre evlenerek ergin kılınan veya Kaza-i Rüşt davasıyla ergin kılınan 18 yaşını doldurmamış her birey bu kanuna göre çocuk sayılmaktadır. 5395 sayılı Kanunu’n amacı korunma ihtiyacı olan veya suça sürüklenen çocukların korunmasına, haklarının ve esenliklerinin güvence altına alınmasına ilişkin usul ve esasları düzenlemek; 5395 sayılı Kanunu’n kapsamı ise korunma ihtiyacı olan çocuklar hakkında alınacak tedbirler ile suça sürüklenen çocuklar hakkında uygulanacak güvenlik tedbirlerinin usul ve esaslarına, çocuk mahkemelerinin kuruluş, görev ve yetkilerine ilişkin hükümleri kapsayacak şekilde düzenlenmiştir.
5395 sayılı Kanun, çocuğun yaşama, gelişme, korunma ve katılım haklarının güvence altına alınması, yarar ve esenliğinin gözetilmesi, çocuk ve ailesinin herhangi bir nedenle ayrımcılığa tâbi tutulmaması yine çocuk ve ailesini bilgilendirmek suretiyle karar sürecine katılımlarının sağlanması, çocuk haklarının korunması amacıyla insan haklarına dayalı, adil, etkili ve süratli bir usul izlenmesi, soruşturma ve kovuşturma sürecinde çocuğun durumuna uygun özel ihtimam gösterilmesi; kararların alınmasında ve uygulanmasında çocuğun yaşına ve gelişimine uygun eğitimini ve öğretimini, kişiliğini ve toplumsal sorumluluğunu geliştirmesinin desteklenmesi, çocuklar hakkında özgürlüğü kısıtlayıcı tedbirler ile hapis cezalarına en son çare olarak başvurulması, tedbir kararı verilirken kurumda bakım ve kurumda tutmanın en son çare olarak görülmesi, kararların verilmesinde ve uygulanmasında toplumsal sorumluluğun paylaşılmasının desteklenmesi, çocukların bakıp gözetildiği, tedbir kararların uygulandığı kurumlarda yetişkinlerden ayrı tutulmaları, çocuklar hakkında yürütülen işlemlerde, yargılama ve kararların yerine getirilmesinde kimliğinin başkaları tarafından belirlenememesine yönelik önlemler alınması ilkeleri benimsenmiştir.
Türkiye İstatistik Kurumunun verilerine göre, 2022 yıl sonu itibarıyla Türkiye nüfusu 85 milyon 279 bin 553 kişi iken bunun 22 milyon 578 bin 378'ini çocuklar oluşturmuştur.
Popülasyonun büyüklüğü ve etkisi gözetildiğinde, çocukların toplumsal hayata katılımının sağlanması, bireysel, bedensel ve manevi gelişimlerini sağlıklı bir şekilde tamamlanabilmesi ekseriyetle önemlidir. Bu nedenle 5395 sayılı Kanun, aynı zamanda çocuğun üstün yararını gözeterek koruyucu ve destekleyici tedbirleri düzenlemiştir.
Buna göre; çocuğun bakımından sorumlu olan kimselere çocuk yetiştirme konusunda çocuklara da eğitim ve gelişimleri ile ilgili sorunlarının çözümünde yol göstermeye yarayacak danışmanlık tedbiri, çocuğun bir eğitim kurumuna gündüzlü veya yatılı olarak devamına veya iş ve meslek edinmesi amacıyla bir meslek veya sanat edinme kursuna gitmesine veya meslek sahibi bir ustanın yanına yahut kamuya ya da özel sektöre ait işyerlerine yerleştirilmesine imkan sağlayacak eğitim tedbiri, çocuğun bakımından sorumlu olan kimsenin herhangi bir nedenle görevini yerine getirememesi hâlinde, çocuğun resmî veya özel bakım yurdu ya da koruyucu aile hizmetlerinden yararlandırılması veya bu kurumlara yerleştirilmesine yarayan bakım tedbiri, çocuğun fiziksel ve ruhsal sağlığının korunması ve tedavisi için gerekli geçici veya sürekli tıbbî bakım ve rehabilitasyonuna, bağımlılık yapan maddeleri kullananların tedavilerinin yapılmasına yönelik sağlık tedbiri alınır.
Çocuklar hakkında koruyucu ve destekleyici tedbir kararı; çocuğun anası, babası, vasisi, bakım ve gözetiminden sorumlu kimse, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ve Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya kendiliğinden çocuğun menfaatleri bakımından kendisinin, ana, baba, vasisi veya birlikte yaşadığı kimselerin bulunduğu yerdeki çocuk hâkimince alınabilir.
Adlî ve idarî merciler, kolluk görevlileri, sağlık ve eğitim kuruluşları, sivil toplum kuruluşları, korunma ihtiyacı olan çocuğu Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna bildirmekle yükümlüdür. Çocuk ile çocuğun bakımından sorumlu kimseler çocuğun korunma altına alınması amacıyla Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna başvurabilir.
Eğer ki çocuğun menfaati için acil bir durumdan söz ediliyorsa yani derhâl korunma altına alınmasını gerektiren bir durumun varlığı hâlinde çocuk, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından bakım ve gözetim altına alındıktan sonra acil korunma kararının alınması için Kurum tarafından çocuğun Kuruma geldiği tarihten itibaren en geç beş gün içinde çocuk hâkimine müracaat edilir. Acil korunma kararı en fazla otuz günlük süre ile sınırlı olmak üzere verilebilecek olup bu süre içinde Kurumca çocuk hakkında sosyal inceleme yapılır. Kurum, yaptığı inceleme sonucunda, tedbir kararı alınmasının gerekmediği sonucuna varırsa bu yöndeki görüşünü ve sağlayacağı hizmetleri hâkime bildirir. Çocuğun, ailesine teslim edilip edilmeyeceğine veya uygun görülen başkaca bir tedbire ise hâkim tarafından karar verilecektir.
Unutulmamalıdır ki, çocuklar için alınan tüm önlemlerin, çocuğun yetişkin bir birey olduğu zaman travmasını hatırlatmaması ve geçmişiyle olumsuz anlamda yüzleşmemesi adına gizlilik ilkesi çerçevesinde yürütülmesi zorunluluğu bulunmaktadır. Bu gizliliğin hayata geçmesinde sorumluluk herkese ait olup, çocuğa ait özel bilgilerin hiç kimseyle paylaşılmaması gerekmektedir.
Görüldüğü üzere, çocuk haklarının korunması ve tedbirlerin hayata geçirilmesi kamu düzeninin sağlanmasında ayrılmaz bir unsurdur. Tüm çocukların haklarını korumak, karşı karşıya gelebilecekleri tehlikeleri önlemek, fiziksel ve manevi bütünlüğünün geliştirilmesini sağlamak, başta devletlerin olmak üzere tüm kuruluşların, tüm yetişkinlerin sorumluluğundadır.
Bu sebeplerle, çocukların uluslararası sözleşmeler ve mevzuatımızda da düzenlenen haklarının; çocukların, ‘’geleceğimiz olması’’ sebebiyle sağlanan hakları olduğu inanışının sebep verdiği bencilce düşüncelerden arındırılarak, ‘’çocukların çocuk olmasından kaynaklanan’’ hakları olduğu bilinciyle hareket etmemiz gerekmektedir.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.