“Aynı annesine çekmiş. O da böyle sinirlenirdi.”
“Hep böyle yaramazlık yapar.”
“O hemen ağlar, bir şeye üzüldü mü dayanamaz.”
Bu ifadeler size tanıdık gelmiştir. Büyük ihtimalle çevrenizden bu tarz cümleleri duymuşsunuzdur. Bunlar dilimize o kadar yerleşmiş ki artık yanlış tarafını göremez olmuşuz.
Kendimizi ve başkalarını kategorize etmeyi, sınıflandırmayı, kıyaslamayı ne çok seviyoruz. Kendimize yaptığımız gibi çocuklarınıza da bunu yaptığınızı fark ettiniz mi?
Aslında çoğu zaman fark etmiyoruz.
Bu tarz tanımlar yaparken oluşan düşünceleriniz davranışlarınızı şekillendirmeye başlar. Örneğin; Çocuğunuzun çok yaramaz olduğunu düşünüyorsunuz ve ona da bunu sık sık söylüyorsunuz. Bir süre sonra bu düşünceyi o kadar çok benimsersiniz ki fark etmeden de olsa çocuğunuzun size doğru gelmeyen ufak bir hareketini bile ‘yaramazlık’ olarak algılayabilirsiniz. Bu benimsediğiniz düşünce sebebiyle de ona çok büyük bir tepki verebilirsiniz. Bu şekilde kendinize ve çocuğunuza ait olan özgürlük alanını daraltmış olursunuz.
Düşüncelerimize aslında nasıl da bağlandığımızı fark etmemiz bizim için ilk adım olabilir. O kadar çok şey düşünürüz ve bu düşüncelerle o kadar çok sınıflandırma yaparız ki bazen bunları biz bile hatırlamayız.
Bir diğer önemli nokta ise kullandığımız dil. Seçtiğimiz kelimeler, kurduğumuz cümleler çoğu zaman her şeyin başlangıç noktası. Çocuklarınızı anlamaya çalışırken tanımlamalar, etiketler oluşturacak sözcüklerden uzak durmaya çalışın. Çünkü onlar tanımlanamayacak kadar kendilerine özgüler.
Uzman Klinik Psikolog Ece URHAN
e-posta: [email protected]
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.