Takip Et
  • 21 Eylül 2024, Cumartesi 14:58

Uzun yaşamın sırrını anlattı

Türkiye’nin önde gelen bilim insanlarından Dr. Oytun Erbaş, katıldığı televizyon programında uzun yaşamın sırlarından, bilime olan tutkusundan ve kişisel hayat hikayesinden bahsetti. Erbaş, çocukluk yıllarından itibaren şekillenen bilimsel merakını, bilime adım atmasının temel sebeplerini ve bugün bir bilim insanı olarak öğrendiklerini paylaşarak izleyicilere ilham verdi. Program boyunca, sağlıklı ve uzun bir yaşamın sırlarını bilimsel temellerle açıklarken, ilginç anekdotlarla da konuşmasını renklendirdi.

ÇOCUKLUK YILLARINDAKİ MERAK: BİLİM YOLCULUĞUNUN İLK ADIMLARI

Dr. Erbaş, bilime olan tutkusunun çocukluk yıllarında başladığını anlattı. Ödemiş’te büyüyen Erbaş, çocukken pirinç ve bulgur satarak ticari deneyimler kazanırken, aynı zamanda civcivler ve diğer hayvanlar üzerinde çeşitli deneyler yaparak bilimsel ilgisini pekiştirdiğini söyledi. “Çocukken civcivlerin davranışlarını gözlemleyip onlara ilaç vermeyi denerdim. Bu, belki de bilime olan ilgimin başlangıcıydı,” diye belirtti. Dr. Erbaş, çocuklukta yaşadığı bu merak duygusunun, onu bilim insanı olma yolunda ilk adımlarını atmaya teşvik ettiğini vurguladı.

Erbaş, merakın bir çocuğun bilimle tanışmasının en önemli yolu olduğunu dile getirirken, “Bir çocuğun bilime olan ilgisi, anne babasının cinselliği gibi konuları merak etmesiyle başlar,” diyerek izleyicilere alışılmadık bir perspektif sundu. Bilim insanı olmanın temellerinde merakın büyük rol oynadığını ifade eden Erbaş, bu merakın beslenmesi gerektiğini söyledi.

BAŞARIYA GİDEN YOLDA: HAFIZA VE SÜREKLİ ÖĞRENME

Dr. Erbaş, başarıya ulaşmanın yollarını açıklarken hafızanın ve öğrenmenin önemini vurguladı. “Başarının sırrı, hafızaya ne kadar bilgi kaydettiğinizdir,” diyen Erbaş, özellikle okuma alışkanlığının hafızayı güçlendirdiğini belirtti. Yaptığı bir araştırmayı paylaşan Erbaş, matematik dersinde zorlanan çocukların okuma yeteneklerini geliştirdiklerinde daha başarılı olduklarını söyledi. "Okumak, öğrenmenin en etkili yoludur. Beynin birçok merkezi okuma sırasında çalışır ve bu da beynin gelişimini hızlandırır," diye ekledi.

Başarıya ulaşmak için sürekli öğrenmenin önemini vurgulayan Dr. Erbaş, öğrenmenin bir yaşam boyu devam eden bir süreç olduğunu belirtti. “Bilimde başarı tesadüfi değildir, hafıza ve sürekli çalışma bu işin temel taşlarıdır,” diyerek bilimin disiplin ve azim gerektiren bir yolculuk olduğunu hatırlattı.

AİLEDEN GELEN DEĞERLER VE TİCARİ DİSİPLİN

Erbaş, programda bilimsel çalışmalarındaki başarılarının temelinde aileden aldığı değerlerin önemli bir rol oynadığını anlattı. Özellikle dedesinden aldığı ticari derslerin, hayatında büyük etkiler bıraktığını belirtti. “Dedem, bana doğru tartmayı ve hesaplamayı öğretti. Bu bana bugünkü bilimsel deneylerimde bile hız kazandırdı,” diyen Erbaş, aileden gelen bu temel disiplinlerin bilime olan ilgisini nasıl şekillendirdiğini açıkladı.

Erbaş, ticari disiplinin ve çalışma etiğinin, bilimin dışında da hayatında önemli bir yer tuttuğunu vurguladı. Dedesiyle olan anılarını anlatırken, "Düzen olmadan kazanç olmaz derdi dedem, bu da bana işimde düzenin ve sistemin ne kadar önemli olduğunu öğretti," diye ekledi.

UZUN YAŞAM VE SAĞLIK: BİLİMİN IŞIĞINDA YAŞAMIN SIRLARI

Programın en dikkat çekici noktalarından biri, Dr. Oytun Erbaş’ın uzun yaşam ve sağlıkla ilgili verdiği tavsiyelerdi. Atatürk’ün "Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur" sözünü hatırlatarak, egzersizin beyin sağlığı üzerindeki olumlu etkilerine değinen Erbaş, düzenli fiziksel aktivitenin beynin işleyişini doğrudan etkilediğini belirtti. “Egzersiz yapmayan bir beyin, öğrenemez,” diyen Erbaş, sağlıklı yaşamın temellerinden birinin fiziksel aktivite olduğunu vurguladı.

Erbaş, uzun yaşamın sırlarını sadece fiziksel sağlığa dayandırmadı; zihinsel sağlığın ve stres yönetiminin de en az bedensel sağlık kadar önemli olduğunu söyledi. Dengeli beslenme, düzenli uyku ve psikolojik sağlığın uzun ömürlü bir hayat için vazgeçilmez olduğunu belirten Erbaş, “Bir insan hem bedensel hem de zihinsel sağlığını koruduğunda, uzun ve kaliteli bir yaşam sürdürebilir,” diyerek izleyicilere önemli tavsiyelerde bulundu.

BİLİM İNSANININ TOPLUMA KATKISI

Dr. Erbaş, bilimin topluma katkı sağlamanın en güçlü yollarından biri olduğunu ifade etti. “Bilim insanı olmanın temelinde, insanlığa hizmet etmek ve yeni bir şeyler üretmek yatıyor. Bilim insanı, sadece kendisi için değil, insanlık için de çalışmalıdır,” diyerek bilimsel çalışmaların toplumsal faydaya dönüşmesi gerektiğini söyledi.

Bilimsel merakın sadece bireysel başarıyı değil, toplumsal gelişimi de sağladığını vurgulayan Erbaş, gençlere bilime olan ilgilerini artırmalarını ve topluma katkıda bulunmaları için daha fazla çalışmaları gerektiğini söyledi. Erbaş, programda gençlere hitaben yaptığı konuşmada, “Bilimle uğraşmak, insanlığa hizmet etmektir. Bilim insanı olarak yeni keşifler yapmak, insanlığın geleceğine ışık tutar,” dedi.

POPÜLERLİK VE BİLİMİN ZORLUKLARI

Erbaş, bilimin zorluklarından bahsederken, aynı zamanda popüler olmanın getirdiği zorluklara da değindi. Özellikle televizyon programlarına katılmasıyla artan popülerliğin, zaman zaman bilimsel çalışmalarını gölgede bıraktığını dile getiren Erbaş, “Popülerlik başa bela, ama bilim insanı olarak sorumluluğumuz büyük,” dedi. Bilim insanlarının halkla daha fazla etkileşim kurmasının önemli olduğunu, ancak bu süreçte bilimsel doğruluktan ödün vermemeleri gerektiğini söyledi.

BİLİM VE İNSANLIĞIN GELECEĞİ

Dr. Oytun Erbaş, programın sonunda yaptığı konuşmada, bilim insanlarının sorumluluğunu ve insanlığa karşı görevlerini hatırlatarak, "Üreten insan bu dünyada var olmalı. Üretmeyen bir insan, hayatın özünü kaçırıyor demektir," diyerek konuşmasını noktaladı. Gençlere sürekli öğrenmeleri ve meraklarını beslemeleri gerektiğini hatırlatan Erbaş, bilimin ve merakın hayatın merkezinde yer alması gerektiğini vurguladı.

Dr. Erbaş’ın programda yaptığı açıklamalar, izleyicilere bilim ve yaşam arasındaki dengeyi anlamaları için önemli mesajlar verdi. “Bilim insanı olmak sadece laboratuvarlarda çalışmak değil, aynı zamanda topluma ve insanlığa katkı sağlamak demektir,” diyerek bilimsel çalışmaların evrensel boyutunu hatırlattı. (SELİME AYDEMİR)

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.