
tvDEN ekranlarında hukukçu ve sosyolog Zekai Savaşlar’ın sunduğu Kuş Bakışı programında bu hafta Türkiye’de belediyecilik anlayışı masaya yatırıldı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi üzerinden yapılan kapsamlı analizde, Türk belediyecilik tarihinin kökenlerinden günümüze uzanan sorunlar, sebepler ve sonuçlar ele alındı. Türkiye’deki belediye sisteminin nasıl ve neden tıkandığını çarpıcı örneklerle gözler önüne seren Savaşlar, program boyunca hem tarihsel hem de sosyolojik tespitlerde bulunarak “Türkiye’de belediyecilik ranta kurban edildi” dedi.
TARİHSEL SÜREÇ: “BELEDİYECİLİK GEÇ BAŞLADI, YANLIŞ DEVAM ETTİ”
Türkiye’de şehirleşme ve belediyeciliğin geç başladığını vurgulayan Zekai Savaşlar, ilk belediye kanununun 1877’de çıktığını, ancak 1930’da çıkarılan 1580 sayılı kanunla belediye yapısının şekillendiğini belirtti. “1930’daki kanun vizyonsuz ve tercüme bir metindi” diyen Savaşlar, Almanya’dan gelen Musevi bilim insanlarının kanun yapımında etkili olduğunu fakat Türk toplum yapısına uygun düzenlemelerin eksik kaldığını söyledi.
KANUNLAR ESKİDİ, SORUNLAR ÇOĞALDI
Belediyelerin 2.000 nüfusu geçen yerlerde kurulmasının yeterli sayıldığı eski sistemde, birçok beldede göstermelik belediyeler kurulduğunu anlatan Savaşlar, “1500 nüfuslu belediyede fen işleri yok, imar müdürü yok, sadece eski bir traktörle çöp topluyorlardı” sözleriyle sistemi eleştirdi.
1984 yılına kadar devam eden bu yanlış yapının, Özal döneminde 3030 sayılı Büyükşehir Kanunu ile revize edildiğini, ancak yine eksik bırakıldığını vurguladı.
1984 REFORMU VE BEKLENEN DEĞİŞİM
1984’teki reformla Bayındırlık Bakanlığı’ndan alınan imar planı yapma yetkisinin büyükşehirlere devredildiğini belirten Savaşlar, bu adımın kısmen olumlu sonuçlar verdiğini ancak tam anlamıyla başarılı olamadığını dile getirdi. “Gecekondu mafyası” tanımlamasıyla önemli bir yaraya dikkat çeken Savaşlar, “Kamunun arazileri organize suç yapıları tarafından parsellenmiş, devlet seyretmiştir” dedi.
İSTANBUL ÖRNEĞİ: PLANLAR ÇÖKTÜ, NÜFUS PATLADI
İstanbul için 1985’te hazırlanan 25 binlik planlara göre şehrin taşıyabileceği nüfusun 12 milyon olarak belirlendiğini ifade eden Zekai Savaşlar, “Bugün İstanbul’da %40 fazla nüfus var. Bu plansızlığın, denetimsizliğin ve siyasi çıkar uğruna yapılan hataların sonucudur” dedi.
Sanayi kuruluşlarının şehir dışına taşınması planlarının yarım kaldığını, tarihi yarımadanın turizme açılması hedefinin ise akamete uğradığını belirten Savaşlar, “Surlar yarım tamir edildi, planlar rafa kalktı” ifadelerini kullandı.
SİSTEMSİZLİK: “TOPLANMA ALANLARI BİLE YAĞMALANDI”
Milli güvenlik ve doğal afetler için ayrılan kabul ve icap bölgelerinin ranta kurban edildiğine işaret eden Savaşlar, “Toplanma alanlarının üzerine binalar yapıldı. Allah korusun bir savaşta, depremde vatandaş nereye gidecek?” diye sordu.
BELEDİYELERDE ‘ÇAĞDAŞ DEREBEYLİK’ SİSTEMİ
Belediyelerin devlet içindeki küçük derebeyliklere dönüştüğünü vurgulayan Savaşlar, büyükşehir bütçesinin %66’sının belediye şirketlerine aktarıldığını, bu şirketlerin denetimden kaçırıldığını anlattı. “Belediyelerin kamu yararı kalmadı. Belediyeler tüccar, vatandaş müşteri oldu” dedi.
Şirket yöneticiliklerine pazarcıların bile getirildiğini, partizanca atamalarla belediyelerin içinin boşaltıldığını belirten Savaşlar, “Belediyecilik güven işidir. Ama bugün geldiğimiz noktada suistimalin merkezi olmuşlar” ifadelerini kullandı.
HALKIN SIRTINA BİNEN VERGİ YÜKÜ
“Belediyeler yetmiyor” diyerek fahiş oranlarda emlak vergisi artışına giden belediyelere tepki gösteren Zekai Savaşlar, “Şişli Belediyesi %44’lük artışı %120 yaptı. Bu kanunsuzluk! Emlak vergisiyle halk soyuluyor” dedi.
"SUÇUN SİYASETİ OLMAZ!"
İstanbul’da yaşanan son olayları “bir yönetim krizi” olarak değerlendiren Zekai Savaşlar, “Rüşvetçinin siyaseti olmaz. Kim olursa olsun hesap vermeli” dedi.
Programın sonunda ise çözüm olarak şu çağrıyı yaptı:
“Büyükşehir yasası baştan aşağı revize edilmeli. Bu yetki ve denetimsizlik alanı bu ülkeye daha çok zarar verir. Aksi takdirde Türkiye, çağdaş derebeylerin at oynattığı bir ülkeye döner.” (ERDAL AYDIN)
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.