
Selime Aydemir'in sunduğu Uzmanına Sor programı, bu hafta Z Kuşağı'nın gündelik yaşam deneyimlerini ve bireyselleşmenin getirdiği kırılganlıkları ele aldı. Programın konuğu, Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Sosyoloji Bölümü yüksek lisans mezunu ve doktora adayı Uzman Sosyolog Gamze Toker, gençlerin intihar eğilimlerine dair derinlemesine bir analiz sundu.
Toker, gerçekleştirdiği 643 kişilik anketin sonuçlarını paylaşarak, katılımcıların %61'inin (382) intihar düşüncesi taşımadığını, ancak %30,9'unun (199) intihar etmeyi düşündüğünü ve %8,1'inin (52) intihar girişiminde bulunduğunu belirtti. Bu çarpıcı veriler, toplumda intiharın ciddi bir sorun haline geldiğine dikkat çekti. Ayrıca, tüketim kültürünün toplumda yarattığı baskılara da değinen Toker, bu sorunun göz ardı edilmemesi gerektiğini vurguladı.
Toker, 41 kişilik derinlemesine görüşmelerde, katılımcıların %75-80’inin intihar girişiminde bulunduğunu ve bu girişimlerin tekrar etme riskinin yüksek olduğunu belirtti. Uluslararası araştırmalara dayanarak, intihar oranlarının önümüzdeki yıllarda büyük bir artış gösterebileceğini öngördü.
İSTATİSTİKLERİN KARANLIK YÜZÜ
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, intihar kaynaklı kayıplar 15-19 yaş grubunda 100 binde 6,09; 20-24 yaş grubunda 8,33; 25-29 yaş grubunda ise 8,46 olarak kaydedildi. Toker, bu oranların hızla arttığını ve üç yıl içinde 18 kat, on yıl içinde ise 29 kat artabileceğini söyledi. Gençlere yönelik mesajında, "Hayat inişli çıkışlıdır. Aydınlığın anlamı, karanlığı tanımakla ortaya çıkar. Olumsuzluklarla yüzleşmek ve yeniden yola çıkabilmek önemlidir" dedi.
TOPLUMSAL DÖNÜŞÜM VE BİREYSELLEŞME
Geleneksel toplumlarla modern toplumları karşılaştıran Toker, bireyselleşmenin, sosyal bağları zayıflatarak yalnızlık ve yabancılaşmayı artırdığını ifade etti. Modernleşmeyle birlikte, bireylerin sosyal bağlantılarında yaşanan zayıflama, güvensizlik ve risk alma korkusu gibi olumsuzlukları beraberinde getirdi. Ayrıca dijitalleşmenin, Z Kuşağı'nın kimlik gelişimini zorlaştırdığını ve kimlik arayışında bu kuşağın daha kırılgan hale geldiğini belirtti.
Z KUŞAĞI VE AİLE İLİŞKİLERİNDEKİ KIRILGANLIK
Toker, Z Kuşağı’nın akrabalık ilişkilerindeki güvensizlik algısını da inceledi. Gençlerin, akrabalarını genellikle güvenilmez olarak gördüğünü ve bu nedenle akrabalık bağlarını zayıflatmaya eğilimli olduklarını söyledi. Ayrıca, gençlerin aileyi güvenli bir liman olarak görmelerinin, onların sosyal çevrelerini genişletmelerini engellediğini vurguladı. Bu dar çevre, gençlerin kendilerini duygusal ve sosyal anlamda sınırlanmış hissetmelerine yol açıyor.
ROMANTİK İLİŞKİLERDEKİ KIRILGANLIK
Z Kuşağı'nın romantik ilişkilerdeki güvensizlik duygusu, derin ve anlamlı bağlar yerine yüzeysel ilişkilerin tercih edilmesine neden oluyor. Gençlerin, sevgili olma sorumluluğundan kaçınarak, daha az bağlılık içeren flört ilişkilerini tercih ettiklerini ifade eden Toker, bu durumu ayrılma kaygısı ve duygusal savunma stratejisi olarak değerlendirdi.
ARKADAŞLIKLAR VE KİŞİSEL İMAJ
Toker, Z Kuşağı'nın arkadaşlık ilişkilerinde de yüzeysel ve faydacı bir yaklaşım benimsediğini belirtti. Gençler, sosyal çevrelerini kişisel çıkarlarına hizmet eden bağlantılar üzerinden şekillendiriyor ve bu nedenle ilişkiler derinlikten yoksun ve geçici oluyor. Ayrıca, bireylerin dışsal onaya ve imaja olan bağımlılığı, içsel değerlerin ön plana çıkmasını engelliyor, bu da kırılgan bir benlik yapısına yol açıyor.
EĞİTİM SİSTEMİ VE İŞ HAYATINDAKİ ZORLUKLAR
Toker, Z Kuşağı'nın iyi gelirli bir işe sahip olma arayışının, eğitim sistemindeki yapısal sorunlarla çatıştığını belirtti. Üniversite eğitimindeki yetersizliklerin, gençleri iş dünyasına uyum sağlamakta zorlaması, onları popüler tüketim ürünlerine ve hızlı para kazanma yollarına yönlendirdiğini aktardı. Ayrıca, gençlerin bu sorunlarla başa çıkmakta zorlanarak çaresizlik içinde kısır bir döngüye girdiğini vurguladı.
KIRILGANLIKLARLA BAŞA ÇIKMA YÖNTEMLERİ
Toker, gençlerin bu kırılganlıklarla başa çıkmak için sıklıkla sigara, alkol ve madde kullanımı gibi kısa vadeli rahatlama yollarına başvurduğunu, ancak bu yöntemlerin kalıcı çözümler sunmadığını söyledi. Dahası, tedavi dışı amaçlarla antidepresan kullanımı ve intihar düşüncelerinin arttığını ifade etti. Toker, gençlerin bu duygusal zorluklarla başa çıkmak için toplumsal dayanışmaya, sosyal bağlara ve içsel dayanıklılığa ihtiyaç duyduğunu belirterek, yalnızlık ve güvensizliğin derinleşmesinin tehlikelerine dikkat çekti. (SELİME AYDEMİR)
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.