BM Genel Sekreteri'nin Kişisel Temsilcisi Maria Angela Holguin Cuellar’ın tarafları müzakere masasına oturtabilmek için girişimleri sürüyor ama AB ve başta ABD olmak üzere Kıbrıs konusuna ilgi duyan devletler, Kıbrıs konusundaki beklentilerini çok düşük tutuyorlar. Gerekçesi, BM Genel Sekreteri'nin kişisel temsilcisi aracılığıyla başlatılan yeni çabaların sonuç vereceği konusunda pek iyimser olmamaları.
İyimser olmamalarının nedenleri;
• Neredeyse yarım asırdır devam eden müzakerelerde Kıbrıs Rumlarının, kurulacak yeni ve ortak devlette egemenliği Kıbrıs Türkleri ile paylaşmak istememeleri,
• Rumların, Kıbrıs adasını 1963’de denedikleri gibi silah zoru ile denetim altına alabilmek için Türkiye’nin garantörlüğünü kaldırmak istemeleri,
• Kıbrıs Rumlarının, 2004 yılında yapılan Annan Planı referandumunda Kıbrıs Türklerinin kurulacak yeni devlette egemenliğe ve yönetime ortak olacakları için “Hayır” oyu vererek Kıbrıs Türkleri ile ortak olmak istemediklerini açık olarak ortaya koymaları,
• Kıbrıs Rumlarının, Türkiye'nin adadan çıkarılması ve adanın tamamını kendi kontrolleri altına almak için her tür girişimi yapmaları,
• Kıbrıs Türkleri, 60 sene önce uğradıkları soykırımı bir daha yaşamak istemedikleri için Türkiye’nin garantörlüğünün kaldırılmasına karşı olmaları,
• Kıbrıs Türklerinin, günümüzde Gazze’de yaşananların benzerini bir kez daha yaşamak istememeleri,
• Müzakere masasına, Kıbrıs Türklerinin Cemaat veya Azınlık olarak değil, Kıbrıs Rumları ile aynı statüde, eşit, egemen ve uluslararası tanınmış bir devlet olarak oturmak istemeleri,
• Kıbrıs Türklerinin hiçbir zaman ve koşulda, 2017 yılında Crans Montana’da adada Federal bir devletin kurulması için yapılan müzakerelere, Kıbrıs Rumlarının terk ettiği yerden tekrardan başlamak istememeleri.
Kıbrıs konusunda yıllarca etkin bir faaliyet gösteren İngiltere’nin, Kıbrıs Yüksek Komiseri İrfan Siddique’ın son yaptığı açıklamanın arkasından İngiltere Dışişleri Bakanlığının, Kıbrıs sorununun çözümü için diyalogun yeniden başlatılması amacıyla tüm tarafların "esneklik" göstermesi çağrısında bulunması bir tesadüf değil.
BM Genel Sekreteri'nin Kişisel Temsilcisi Maria A. H. Cuellar yeni görevine dört elle sarıldı sarılmasına da, Kıbrıs Türk tarafında sadece Federasyon destekçileri ile görüşme yaparak çok yanlış bir strateji ile başlangıç yaptı. Büyük bir olasılıkla bu strateji ve başlangıç yöntemi, Rumları destekleyen birileri tarafından kulağına fısıldandı.
Kıbrıs Türk tarafındaki federasyon destekçileri, Kıbrıs Türklerinin çoğunluğunu değil, azınlığını teşkil eden ve Atlantik Paktı tarafından her fırsatta maddi destek verilen ve onların ağzından konuşan kişi ve kuruluşlardan oluşmakta. Maalesef Maria hanım, sadece bu kişi ve kuruluşlarla görüşerek Kıbrıs Türklerinin düşüncelerini değil, Atlantik Paktı’nın düşünce, görüş ve isteklerini sanki de Kıbrıs Türklerinin istek ve düşünceleriymiş gibi bu kişi ve kuruluşlardan duydu.
Eğer Maria hanım bu kişilerden aldığı bilgileri Kıbrıs Türklerinin istekleri diye kabul edip stratejisini bunun üzerine inşa ederse, her ne kadar BM ve Atlantik İttifakı BM Genel Sekreterinin Kişisel temsilcisinin görevinin 6 ay ile kısıtlı olduğunu kabul etmemiş olsalar da, şimdiden Maria hanımın 6. ayın sonunu beklemeden duvara toslayacağını söylemek yanlış olmayacak.
Ayrıca Türkiye’de Dışişleri Bakanı Fidan, Yunanistan’da Dışişleri Bakanı Gerapetritis ile görüşen Maria hanım, KKTC’ye geldiği vakit Dışişleri Bakanı Ertuğruloğlu ile görüşme yapmayarak daha ilk tur görüşmede büyük bir stratejik hata ve gaf yaptı.
Eğer burada Altantik İttifakı’nın niyeti, Maria hanımı “Kişisel Temsilci” diye tanıtıp “Özel temsilci” görevlerini yaptırmaksa ve müzakereleri 2017’de Crans Montana’da kaldığı yerden ve içerikten başlatmaksa, Kıbrıs Türklerinin bu tuzağa düşmeyeceklerini ve bu yolda harcanacak çabaların boşuna olacağını herkesin bilmesinde büyük fayda var...
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.