İki dönem Söke'de belediye başkanlığı da yapan, 22. Dönem Aydın Milletvekili Mehmet Semerci ile sohbetimizin dördüncü gününde, Söke ve Aydın üzerine konuştuk. Yatırım ve hizmetlerinin yanı sıra anılarını paylaşmaya devam eden Semerci, en büyük pişmanlığını açıkladı; “Keşke bir enstrüman çalabilseydim. Hayatta en büyük pişmanlığım budur. Başka da pişmanlığım yoktur” dedi. Semerci, hakkında yapılan ‘Zampara’ ve ‘Kumarcı’ gibi dedikodularla nasıl başa çıktığını da anlattı.
RÖPORTAJ: EMİN AYDIN
- Sizden sonraki belediye başkanlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Onlarla ilgili kişisel bir şey söylemem çok yanlış olur. Bu durum benim kişiliğime yakışmaz. Hepsi dürüst çocuklardı. Mesela Veli, aynı partidendik, o da sevdiğimiz bir dostumuzdur. Bizden küçük hatta eşimin talebesiydi ziraat okulunda. Varlıklı bir ailenin çocuğudur. Zaten Söke halkı neyin ne olduğunu biliyor.
AYDIN'IN İLK ARITMASI SÖKE'DE YAPILDI
- Söke’de neler eksik?
Biz göreve geldiğimiz gibi, Organize Sanayi'yi imardan geçirdik. Ben milletvekiliyken Ortaklar-Söke Organize Sanayi Bölgesi beraber işe başladı, diyebilirim. 2002-2003 yıllarında Sanayi Bakanlığı’ndan Söke OSB’ye 400 milyar para çıkarttırdım, kullanmak üzere, fakat buradakiler kullanmadılar. Ortaklar uyanık davrandı. Şimdi orada fabrikalar mevcut, burası daha yeni yeni faaliyet gösteriyor. Bu fabrikalar ilçenin gücünü gösterir. Burada örgütlenmeler olmalıydı, sendikacılık olacaktı. Bununla beraber sanatsal, kültürel etkinlikler başlatacaklardı. Ama ne yazık ki olmadı. Bizim çayımız çok pislik getiriyor. Buranın rekreasyon olarak inşa edilmesi gerekir. Biraz maliyetli ancak yapılabilir. Koyuncuoğlu Pasajı imalat olarak çok kötü. Toprağı verimsiz ve altı oyulmuş. Ben geldiğim zaman yıkılıyordu zaten. Dereyi düzelterek dükkanları kurtardım. Koyuncuoğlu Çarşısı çatlaktır, çökmek üzere ve kaldırılması şart. Burada bir peyzaj çalışması yapılması gerekmektedir. Türkiye’de Aydın Bölgesi’nde ilk arıtmayı yapan Söke Belediyesi’dir. Bağarası yolu üzerinde görmüşsünüzdür. Çevreye kötü koku yayılıyor ama biz doğaya tabi arıtmayla temiz su veriyoruz.
- Arıtma tesisi hangi sistemle çalışıyor, sazlıklar mı diktiniz?
Hayır, çukurlar ve dinlendirme havuzlarımız var 7 tane, bu yöntemle yapıyoruz. Hatta iyi yapmadılar ve kullanılır durumda değildi. Ben, ‘Teslim alamam’ dedim, çünkü çalışmıyordu. Sonra üniversiteden heyetler geldi, inceleme yapıldı, projeyi tekrar çizdiler ve analiz ettiler, düzenlemeler yapıldı. Şu anda da çalışır vaziyette. Bunun dışında bizim bir sürü etkinliklerimiz oluyordu insanları sosyalleştirmek ve çağdaşlaştırmak adına. Benim yaptığım 17 büyük yatırım, bugünkü değeriyle aşağı yukarı 150 milyon lira tutan yatırımlardır. Ama bizim kaynaklarımız vardı.
BAĞLAMA YA DA KEMAN
- Pişmanlığınız, ‘keşke şunu da yapsaydım’ veya ‘bunu yapmasaydım’ dediğiniz bir şey var mı?
Benim hayatta hiç pişmanlığım olmadı. Keşke dediğim hiçbir şey de yoktur. Böyle bir yapıya sahibim. Ama bir şey için keşke derim. İyi bir enstrüman çalamadım, örneğin bir bağlama bir keman. Diğerleri için ‘keşke’ dediğim hiç olmadı. Çünkü o gün benim önceliklerim onlardı ve onları yaptım. Daha fazlası yapılabilir miydi; yapılırdı ama benim kaynaklarım ona bile zor yetiyordu. Kavgayla, gürültüyle, yukarıyla dalaşmayla, kendimi yıpratarak ancak bu kadarını yapabildik. Yani o tarihte o paraları bulmak kolay değildi. Mesela Aydın Belediyesi bulamadı. Nevzat Ağabey (Nevzat Biçer) çok güçlü, iktidar partisinden olmasına rağmen olmadı. İllaki iktidar partisi olmak gerekmiyor, önemli olan fonları iyi kullanabilmek, iyi faydalanabilmek. Buradaki adliye sarayını kim yaptı; Mehmet Semerci tabii ki. Adliye sarayımız bile yoktu. Hakimler yıkık dökük binalarda oturuyordu, çok kötü bir durumdaydı. Şimdi bizim adliye binasını bir görün. Açılışında da ben milletvekiliydim, açmak bana nasip oldu. Buradaki bütün kurumlarla bizim ilişkilerimiz müthişti.
“BURADAYIM YA, NEREDEN GELDİĞİMİN NE ÖNEMİ VAR?”
- Sohbetin başlarında özel hayatımla ilgili çok şey konuşuldu, hiçbirini gizlemedim dediniz skandallar oldu mu?
Hayır asla. Benim için mesela dışarıda 35- 40 senedir, '‘Semerci zampara, kumarcı’ dendi ama bir Allah’ın kulu beni bir kadınla görmedi. Ama bu laflar oturur. Kumar oynarım, yalan da söylemedim ama param varsa oynarım, bu söylediğim 35-40 sene önce tabi. Şehir kulübü vardı, orada arkadaşlarla otururduk, Söke’nin seçkin insanları gelirdi. Kaymakamlar, müteahhitler, savcılar vs. hem Söke’nin durumundan bahseder, yemekler yer, oturup oyun da oynardık. Bu durum vatandaşa kötülemek için söylendi. Bununla ilgili bir anımı da anlatmak istiyorum. Daha yeni seçildim başkanlığa. Sabah erkenden çıkar kahveye giderdim. Birkaç ihtiyar ve işçi oturuyor. 'Hoş geldin başkan' dediler. Elimde gevrek peynir, ‘Haydi hep beraber kahvaltı yapalım’ dedim. Çayları da söyledim. İki kişi duvarın kenarında oturuyor. Doğru Yol Partisi kökenli adamlar, ‘Gelin’ dedim onlara da ‘Yemeyeceğiz’ dediler. Arkama döndüm kulağım onlarda ama sabah erken gittim ya kahveye, ‘Ya zamparalıktan geliyordur ya da kumardan’ dediler. Beni tutabilen mi var o dönem, kalktım, yakalarına yapıştım, ‘Nereden geliyorsam geliyorum, geliyorum ya, buradayım ya, seni dinliyorum, seninle konuşuyorum ya, sen ona bak!’ dedim, tuttum bunları masaya getirdim ve zorla yedirdim gevrekleri. Sonra o iki adam benim en has adamlarım oldu. Bu da benim en güzel anılarımdan biridir.
“NAZİLLİLİ VE SÖKELİ KOMPLEKSLİDİR”
- Aydın, Söke ve Nazilli ile bir bütün olamıyor, sizce neden?
Nazilli ve Söke, Aydın merkezini çok tercih etmez. Nazillili ve Sökeli bu konuda komplekslidir. Büyükşehir Yasası'ndan sonra bu ayrım iyice ortadan kalktı. Artık, şimdi böyle bir durum yok. Belediyelerimiz de çok başarılı ve iddialı. Ama büyükşehir yasaları olduğu için ilçe belediyelerinin çok fazla inisiyatifi yok ne yazık ki. Özlem Hanım çok başarılı bir başkan, çok sevilen bir başkan, şimdi bunu absürt anlayışlarla çekememezliklerle, yasanın getirdiği olumsuzlukların ona mal edilmemesi gerekmektedir. Şimdi herkes der, ‘Belediye başkanları birbirleriyle anlaşamaz’ diye, öyle bir şey yok. Özlem Hanım şu anda başkanların da başı. İstekler ve arzular ebette var ama bu projelerin bir zamanı, programı var. Özlem Hanım da bu projeleri gerçekleştirmeye başladı. Herkes Aydın’ın bir bütün olduğunu biliyor ama birliktelik yok. Bunun sebebi; tarım toplumları kendi başlarına iş yapamazlar. Aydın’ın bu halde olmasına sebep; birlik ve beraberliğin olmamasıdır. Tarım alanında kazanılan kaynakların bilime, fenne yatırıma dönüştürülmesi gerekiyordu. 1960’lı yıllarda ekonominin yüzde 40’ı tarımdı. Tarım bir zenginlikti. Bu paralar yatırıma dönmedi. Mesela Kayserililer fakirlikten çıktıkları için birlik oldular ve yavaş yavaş büyüdüler. Bizim toprak varlığımız, zenginliklerimiz, fakirleşmemize neden oldu. DEVAM EDECEK
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.