Takip Et
  • 17 Mart 2016, Perşembe 14:30

“Geneleve gittim”

Semerci ile sohbetimizin üçüncü bölümünde, anılarını konuştuk. Birçok anısını paylaşan semerci, her zaman anlatmaktan gurur duyduğunu belirttiği, genelev ziyaretini ve genelev kadınlarının iade-i ziyaretinden geniş geniş bahsetti. “Onlara değer verdim. Toplumun dışlamamasını, kötü gözle bakmamasını sağladım. Onlar bedenleri ile çalışan emekçilerdi ve bunu hak ediyorlardı” dedi. Milletvekilliği ile belediye başkanlığı arasında büyük fark olduğunu belirten Semerci, belediye başkanlığının daha üretken ve daha iyi bir görev olduğunu söyledi. Milletvekili iken Söke’ye kazandırdığı bazı hizmetlerden de bahseden Semerci, siyasette her zaman birleştirici rol üstlendiğini ve ağabey gibi davrandığını, bunun da çok yararını gördüğünü aktardı.

(FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYIN)

RÖPORTAJ: EMİN AYDIN

- Milletvekilliğini kaybettikten sonra tekrar belediye başkanı adayı oldunuz mu?

Evet. 1999’da. Aslında hiç istemedim ancak o dönem sağlam bir aday çıkmadı ve çok ısrar ettiler. O yıllar DSP’nin yükseldiği zamanlardı. CHP olarak tekrar geldik. Ancak tekrar 3 sol parti çıkınca 8 bin oyla yine Azbazdar kazandı.

- Belediye başkanlığından unutamadığınız bir anı var mı?

Aslında çok var. Örneğin o zaman Anavatan Partisi’nin 7 milletvekili vardı. Benim hakkımda bir dilekçe yazmışlar. ‘Söke Belediye Başkanı Mehmet Semerci’nin görevinden alınması’ diye. Söke’nin güneyinden gelen yol tıkanıyordu, caddeyi açtım ancak iki tane elektrik direği vardı ve kaldırmadılar. Bu yüzden caddeyi hizmete açamadım. Mahalleli de sorup duruyordu bir gün tabelacıya gittim ve ‘Buradaki direkler yüzünden bu cadde açılamamaktadır, sevgili halkımıza duyurulur’ pankartı yazdırıp astırdım. Pankartları resimlemişler ama anında direkleri kaldırdılar. Bunlar devlete karşı gelmekmiş, sebep olarak bunu göstermişler. İkincisi kömür madencileri vardı. Onlarla ilgili bir olayda da ben önderlik yapmıştım. Halkı kışkırtmaktan valilikten iki tane müfettiş geldi. İnceleme yaptılar, ifademi aldılar, olayları anlattım. Suçumun olmadığına karar verdiler. Bir gün iş için Ankara’ya gittim, Söke’den telefon geldi. 'İçişleri Bakanlığı’ndan müfettiş geldi, görevden alınmanız için' dediler. Akşam uçağıyla geri döndüm. Müfettişle görüştük ifademi verdim ve imzaladım. İçişleri Bakanlığı suçlu olduğuma karar vermiş. Bunun üzerine Yargıtay’a gitme hakkımı kullandım. Yargıtay da suçsuz olduğuma karar verdi.

“PATRONİÇE BENİ MÜŞTERİ SANDI”

Bir güzel anım daha var bunu her yerde anlatmaktan büyük gurur yaşarım. Söke’nin çıkışında bir genelev vardı, seçimlerde bize oy verdiklerini bildiğim için ben bu geneleve ziyarete gittim. Seçimlerden 15-20 gün sonraydı. Benim bir meclis üyem var utangaç, beyefendi, saygın birisi. Belediyeye gelmişti. ‘Kalk ağabey bir ziyarete gideceğiz’ dedim. ‘Genelev’ desem hayatta gelmez. ‘Olur’ dedi sekreterim de yanımızdaydı. ‘Üç, dört zabıta bizi takip etsin’ dedim. Genelevin o zaman büyük bir kapısı vardı ve büyük duvarlarla örülü bir yerdi. Büyük kapıdan girdikten sonra, ilk evin merdivenlerinden çıktım. Girişte şişman bir bayan vardı, içeri girdim ve ‘ben başkanım’ dedim. 'Geç geç, her gelen ya ‘başkanım’ ya da ‘genel müdürüm’ diyor, geç içeri, kime istiyorsan gir” dedi, beni müşteri zannetti. Demek ki insanlar kendini yüksek göstermek için bu şekilde konuşuyorlarmış. Kadın beni azarlar gibi konuşurken, müşteri zannederken zabıta geldi, ‘Başkanım bir emriniz var mı, bekleyelim mi?’ deyince kadın benim gerçekten başkan olduğumu anladı. Bütün evlere haber verdi, bir sürü kadın geldi. Pastalar, çaylar derken 1 buçuk saat geçmiş. Ben onlara, ‘Her kim size bir şey yapmaya kalkarsa, baskı yaparlarsa, başınıza bir şey gelirse gece gündüz beni arayabilirsiniz’ dedim. Bir arzularının, benden istedikleri bir şeyin olup olmadığını sordum. Çünkü onlar benim bu hayatta en saygı duyduğum insanlar. Çünkü yaptıkları şey hiç de kolay değil. Sen, ben, para için vücudumuzu satabilir miyiz? Ertesi gün emniyet müdürünü de uyardım, tedbir aldırdım.

“GENELEV KADINLARINI KAPIDA KARŞILADIM”

1 hafta sonra beni ziyarete gelmek istediklerini söylediler. ‘Genelev kadınları, başkana ziyarete gelecek’ diye de fısıltı yaydırdım. Gelecekleri sıra, belediyenin karşısında insanlar toplanmışlar, meraklı bakıyorlardı. Kapıya hemen zabıta ekibini koydum. Ellerinde çiçekler, çikolatalarla gelmişler. Amacım bütün halkın onlara saygı duymasını ve dışlamamalarını sağlamaktı. Kapıya kadar çıktım, onları karşıladım. Sonra makamıma çıkardım, bir süre sohbet ettikten sonra gittiler. Bütün bunlar halkın gözü önünde oldu. Ve bu durum günlerce konuşuldu. Bu da benim en güzel anılarımdan biridir.

“BAŞKANLARDAN ‘ÇOK YÜKLENMEYİN’ DİYE RİCACI OLDUM”

- Siz Ankara’da bürokratlarla aranızı iyi tutmuşsunuz, peki Sökespor zamanında federasyonla, hakemlerle aranız nasıldı?

Öyle ilişkilerim olmadı. Eğer bize puan lazımsa oynayacağımız takıma değil, şehrin belediye başkanlarına ‘Bize çok yüklenmeyin’ diye rica etmişimdir, birkaç kere o kadar. Bir de o dönemde Erman Toroğlu, Kadir İnanır gibi ünlüler buradaki otellere gelirlerdi, güzel dostluklarımız oldu. Onlardan iyi oyuncu veya parasal konularda destek bulmaları için yardım isterdim, Sökespor için.

“BELEDİYE BAŞKANLIĞINI DAHA ÇOK SEVERİM”

- Belediye başkanlığı mı milletvekilliği mi?

Kesinlikle, ‘belediye başkanlığı’ derim. Çünkü milletvekilliğinde kendi yeteneklerinizi çok fazla ön plana çıkartamıyorsunuz. Kürsüye konuşmak için az çıkıyorsunuz. Ben iyi, kötü konuştum. O da biraz benim inatçılığımdan, girişkenliğimden kaynaklanıyor. Özellikle tarımsal konularda hükümete çok öneriler götürdüm. İş sadece eleştirmekle olmuyor. Bir ziraat mühendisi ve ziraat ekonomisini bilen biri olarak hükümete öneriler götürüyordum. Ben kürsüde incirin ve pamuğun ne zaman ihraç edilmesi gerektiği konularında önerilerde bulundum. AK Parti iktidarının ilk tarım bakanı, Konya Milletvekili Sami Türk, benden sonra kürsüye o çıktı ve ‘Sayın Milletvekili Mehmet Semerci’ye aynen katılıyorum’ dedi ve indi, düşünün. Sonra çok uzun görevde kalmadı. (Gülüyor) Hastane yapımı ve ilçede polis sayısının artması için de çalışmalar yaptım. Belediye başkanlığı döneminde yaptıklarımın yanında bunlar hiçbir şey. O yüzdendir ki belediye başkanlığını, milletvekilliğinden daha çok sevdim.

SAĞLIK BAKANINI TEHDİT ETTİ

- Hastanenin yapımı nasıl gerçekleşti?

Buradaki hastanenin yerini de ben aldım. Temelini biz attık. Milletvekili oldum ancak üzerinden neredeyse 10 yıl geçmesine rağmen inşaat bitmemişti. Sağlık bakanını yakaladım. ‘Her kürsüye çıktığında seni protesto eder, her konuşmamda dilime dolar, seni rezil ederim’ dedim. Mecliste onunla konuştuktan sonra ödenek çıkarttılar ve o şekilde tamamlandı. Bir de Söke için altmış polis istedim. İçişleri bakanı toplamında Aydın’a altmış polis gönderebileceklerini söyledi. Kabul etmedim, iki günlük ısrarımın ardından Abdülkadir Aksu dayanamadı ve Söke’ye altmış polis gönderdi. Bu Söke için çok önemli bir gelişmeydi. Çünkü o dönem doksan polis memuru vardı ne yazık ki, her yere yetişemiyorlar, izin kullanamıyorlardı. Söke adeta hırsızların evi olmuştu ve bu çok tehlikeli bir durum haline gelmişti, neticede istediğimi yaptırdım.

EN ÇOK ZİYARET EDİLEN VEKİL

- Milletvekilliğini sevmediniz mi yani?

Beni tatmin etmedi diyelim. O belediye başkanlığı ayrı bir zevkti. Yaptıklarınızın zevkini yaşıyorsunuz. Çünkü onu ekibinizle yapıyorsunuz. Burada yaptığınız bir şey yok. Mecliste en çok ziyaret edilen milletvekili bendim. AK Partili başkanlar bile önce beni ziyaret ederlerdi. Bunun sebebi de kimseyi kimseden ayırmamam, herkese öncelikle insani yönden bakmam ve öyle sevmemden kaynaklanıyordu.

“AYRIMCILIK FELAKETTİR”

- ‘Ağabeyliğiniz siyasetin önündeydi’ diyebilir miyiz?

Evet, öyle diyebiliriz. Çünkü kimse arasında ayırımcılık yapmadım. En büyük tehlike de bu ayırımcılıktır. Bugün Türkiye’nin bu halde olmasına sebep de ne yazık ki bu durumdur. Böyle durumlar ülkeyi zora sokar, birincisi etnik ayrımcılık, ikincisi din ayrımcılığıdır. Bu raddeye gelen hiçbir ülke iflah olmaz. Dünyada olmadı, bizler de olmayız. Felakete doğru gidiyor bizim ülkemiz, nedeni de budur. Bizim görevimiz herkesi eşit tutmaktır. DEVAM EDECEK

“İmparator gibiydim”

Siyasette servet tüketti

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.