Mehmet Semerci ile sohbetimizin ikinci bölümünde, Söke’ye hizmetlerinin yanı sıra toplumsal yönünü, siyasi başarılarını konuştuk. Siyasete girdiğinde eşi ile birikimleri olan ciddi mülkleri bulunduğunu belirten Semerci, bıraktığından büyük bir servet kaybettiğini, fakat hiç pişman olmadığını söyledi. “Benim 4 yazlığım vardı, şimdi yazlığa kira ödüyorum” diyen Semerci, yaptığı hizmetlerin ve kazandığı sevginin buna değdiğini ifade etti. Sökespor’un, kendi döneminde çok başarılı olduğunu anlatan Semerci, “Spora siyaset sokmadık, öyle başardık” dedi. Yolsuzluk yapan kendi partilisi personeli bile işten atan Semerci, halkın güvenini buna benzer çıkışlarla kazandığını kaydetti.
RÖPORTAJ: EMİN AYDIN
Kaynak suları dışında neler yaptınız?
Bu arada yeşil alanlarımız yoktu, ilçemiz bu açıdan çok kötü bir durumdaydı. Uğur Mumcu Parkı’nı yaptık, Kemal Paşa Parkı’nı yeniden düzenledik, Şehir Parkı’nı yeniden düzenledik ve yeşil alanları mahallelerde yapmaya başladık, bunları birinci dönemden başlayarak hızla devam ettirdik ve o dönemde de Yeni Kent Toplu Konut Projesini yaptık.
Birinci dönem kaç oy almıştınız ?
İlk dönem 6 bin 505 oy aldım, ikinci dönem de 10 bin 500 oy aldım. Bu arada altyapı hizmetlerini yaparken Söke Sporu da ikinci lige çıkardık. O zaman belediyenin imkanları iyiydi. Hem de halkı bütün tutuyordu. Ben sabah 5’te kalkardım kahvehaneleri dolaşırdım, eksiklere bakardım. Vatandaşlarla hem kahvaltı yapardık hem de eleştirilerini yaparlardı. Otokontrol sistemi vardı. Hiçbir zaman belediyemizde yolsuzluk rüşvet gibi anlayışları sokmadık. Bizden sonraki arkadaşlarım da bunlara fırsat vermediler ve çok dikkat ettiler. Söke Belediyesi bu yönünden çok iyi bir durumda. O dönem Yeni Kent’i yaptık. TOKİ modeliyle yapıldı. O dönem aynı zamanda Türkiye Kooperatifler Merkez Birliği Yönetim Kurulu Üyeliği yaptım. 1993’te konutları teslim ettim. Bu konutların yapımı yaklaşık 6 yıl sürdü, şuanda da 12 bin kişi oturmakta.
“BİZ 40’A VERDİK, DİĞERLERİ 100 MİLYONA”
Dürüstlüğün ne kadar önemli olduğunu belirtmek için sizlere bir örnek vermek istiyorum. Aynı dönemlerde diğer ilçeler de bizimki gibi kooperatifler kurdu. Aynı proje, aynı miktarda idiler. Altyapılarını da biz yaptık, yeşil alanları, otoparkı hatta Yeni Kent’in içine yirmi dört derslikli bir okul daha yaptık. Kişi başına 40 milyona teslim ettik. O tarihte aynı ölçekli projeler yüzer milyon liraya teslim edildi. Aradaki farkı anlamanız için söyledim. O tarihler arasında 8-9 kooperatifimiz vardı. Hepsinin yöneticileri vardı, ancak ben parasal anlamda kimseye güvenemedim. Bütün yetkileri kendim aldım. Para kaynaklarımız muhasebecilerimiz, mühendislerimiz ve 3 elemanımızın yönetimindeydi, onların muhasebe sistemiyle yürütülüyordu. Binalarımız da denetleniyordu bu şekilde sistemi yürüttük. Mesela müteahhitleri yemeğe götürürdük sırf, ‘kul hakkı yiyor’ demesinler diye hesabı kendi cebimden öderdim. Bu konularda oldukça hassasım. Bu durum milletvekilliği yaptığım zamanlar için de geçerli. Bunlar övünülecek şeyler değil her siyasetçide olması gereken niteliklerdir. Eğer devlet yönetiyorsanız vatandaşın haklarını korumak zorundasınız.
“YOLSUZLUK YAPANI İŞTEN ATTIM”
Böyle bir durum hiç başınıza geldi mi?
Evet geldi. Ben belediye başkanı olmadan önce usulsüzlüklerin yapıldığını duymuştum. Belediye başkanı olduktan sonra bütün personeli topladım, bir toplantı düzenledim. Daha sonra denetlemeler yaptım, kendi partilim olmasına rağmen yolsuzluk yapan personeli işten çıkarttım. Böylece 2-3 seneye kalmadı, toparlamış olduk.
“YASA VE KANUNLARIN ÇALIŞMADIĞI BİR DÖNEMDİ”
Halkın sizi sevmesini neye borçlusunuz?
Beni, halkın istediği insan haline getiren olay, 12 Eylül hadiseleridir. O zamandan sonra halkı hiç yalnız bırakmadım. O zaman siyasette önder olanalar, Doğruyol ve CHP’de aktif görev alanlar ortalıklardan kayboldular. O yıllarda, ‘köylüde silah var’ diye ihbar ediliyordu. Jandarma içeri alıyordu ve halka haksız yere işkence ediyordu. Duyduğum her vatandaşın yardımına koştum, gittim o insanları karakoldan çıkarıp aldım. Çünkü 12 Eylül döneminde yasalar ve kanunlar çalışmıyordu. Benim üzerimde de baskı kuruldu ancak ben meydan okumasını bildim. O insanlar hep birleşti ve ‘Bu adam bize sahip çıkar’ dediler. Yoksa SODEP’in o dönemde o kadar oy alması, mümkün değildi. Sağ kesim de çok oy vermiştir bana, milletvekilliğinde de öyle oldu.
“DÖRT YAZLIĞIM VARDI ŞİMDİ KİRADAYIM”
Bir siyasetçi hangi görevi yapıyorsa, birinci niteliği dürüst olmasıdır. İkincisi yapamayacaklarının sözünü vermemesidir. Ve bir siyasetçi asla kanunsuz bir iş yapmamalıdır. Ben geceleri emniyet müdürü gibi sokaklara çıkardım. Her zaman kapım herkese açık olmuştur. Davetli olduğum her düğüne giderdim bugüne kadar 3 bin nikah kıydım, 5 bin sünnet düğününe katıldım. Katıldığım her düğünde altın takardım. Ancak hiç birini devletten karşılamadım, hepsini kendi cebimden ödedim. Benim bayağı mülklerim vardı. Eşimle birlikte ortak birikimimizdi. Belediye başkanı olduktan sonra birer birer sattım hepsini, 4 tane yazlığım vardı, ama şuanda yazlığa kira ödüyorum. Servetimi yitirdim, ama sevgimi kaybetmedim. Çünkü gittiğim her kapı bana ardına kadar açık.
“MARMARARİS’İN ÇAMURUNU TEMİZLEDİK”
Diğer belediyelere de yardım ettiniz mi?
Biz Kuyucak’a kadar bütün ilçelere yardımda bulunduk. Didim, Güzelçamlı, Davutlar, Kuşadası, Germencik ve Koçarlı da dahildir. Aydın’ın bütün ilçeleri ve beldelerine ne ihtiyaçları varsa; makine, teknik eleman takviyesinde bulunduk. 1985 yılında Marmaris’i sel basmıştı ama çok şiddetliydi. Neredeyse 1 metre yüksekliğinde çamur vardı. Ellerinde iş makinaları yoktu. Ben de makinaları bir dilekçe karşılığında gönderdim, bir haftada temizlenebildi. Yoksa hastalıklar yayılacaktı. Bunu engellemiş olduk. O yıllarda bakanlıkların fonları vardı. Biz bu fonları çok iyi değerlendirdik ve belediye olarak güzel paralar aldık.
Buradaki rakiplerle aranız nasıldı?
Biz birbirimizi eleştirirdik, ancak dedikodu yaparak aslı olmayan şeyleri söyleyerek değil. Birbirimizin eksiklerini ve hatalarını söyleyebiliyorduk. Milletvekili olduğum dönemlerde de ilçe başkanlarıyla kahvaltılar yapardık, Söke’nin menfaati bir durumsa yardımcı oluyordum.
“SPORA SİYASET KARIŞTIRILMAMALI”
Söke Spor nasıl 2.Lige çıktı?
Ben geldiğim zamanlarda böyle ligler yoktu. 1, 2 ve 3. Lig vardı. 1985 yılında Söke Sporu direkt olarak 3. Lige aldılar. O dönemde sporu sevdirmeye, yaygınlaştırmaya çalışıyorlardı. Biz o yıl çok iyi sporcular ve futbolcular getirdik. Bu sayede birinci olduk. Galatasaray gibi bazı büyük takımları Söke’ye getirdik. O sene şampiyon olduktan sonra tekrar düştük, düştükten sonra tekrar şampiyon olduk. Ben belediye başkanlığını bitirene kadar Söke Spor 2. Ligde kaldı. Ben gittikten sonra yanlış siyaset ve politikalar uygulandı ve spor sevenler elini ayağını çekti. Maddi güçleri de gitmiş oldu. Ne olursa olsun spora siyaseti karıştırmamak gerekli. Biz Söke’nin sahibi değiliz, burası hepimizin memleketi ancak herkes taşın altına elini koymalı. Mesela o dönem Tariş’in önüne traktörlerini koyanlardan 5’er lira Sökespor’a bağış aldık. Fırıncılardan, kendi beyanlarına göre işledikleri çuval başı bir bağış alıyorduk. O dönemde sosyal hayata da ciddi önem verdik. Yaşlı insanların bakımlarını, sağlık hizmetlerini karşıladık. 200’e yakın çocuğun sünnetini yaptık. Camilerden, okullardan su faturası almadık. Kültür evleri yaptık, böylelikle kadınların yaptıkları el işlerini satmalarını sergilemelerini sağladık. Amfi tiyatrolar yaptık, ancak ne yazık ki bizden sonra tamamen kaldırıldı. DEVAM EDECEK
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.