Takip Et
  • 23 Kasım 2016, Çarşamba

FETÖ ile mücadelede Diyanet İşleri Başkanlığına düşen vazifeler

Sevgili Aydın Denge Gazetesi okurları,

15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra devletimiz çeşitli alanlarda FETO çetesi ile mücadeleye girişti. Bugüne kadar devlete sızmış olan FETO mensupları birer birer ayıklanmakta. Her geçen gün devletimiz bu pislikten kurtulmaktadır. Ben bu konuya girmeyeceğim, benim temas etmek istediğim esas konu, insanları bu FETO’dan kurtarmak. Bu FETO ismi bugün bu şekilde var ama 10 sene sonra başka bir sosyal grup, aynı hareketleri yapabilir. İşte bu açıdan TC Devleti, önemli kurumları ile bu sapık cemaat, dernek ve tarikat yapılanmalarına karşı ülkemizde yaşayan 80 Milyonu eğitmek zorundadır. Bu eğitim işi, ne polisliktir ne de adliyelik bir olaydır. Bana göre burada devletin önemli eğitim ve öğretim kurumlarının birleşik bir vaziyette halkın aydınlatılmasını sağlamalıdır. Halkın eğitilmesinde vazife yapacak olan kurumlar, başlıca şunlar olmalıdır:

1. Diyanet İşleri Başkanlığı,

2. Milli Eğitim Bakanlığı,

3. YÖK ve Üniversiteler,

4. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı,

5. Kültür ve Turizm Bakanlığı,

Her şeyden önce bu işler için, yüksek istişare ve eğitim konseyi ve bunun alt komitelerinin çok acilen kurulması gerekir. Bu konseyin, başkanının Cumhurbaşkanı veya Başbakan düzeyinde olması gerekir. Genel anlamda bu sapık beklenti içerisinde olanlara karşı, büyük projelerle halkımızın eğitilmesi gerekir. Bu kurumlardan sadece Diyanet İşleri Başkanlığı ile ilgili düşüncelerimi söylemek istiyorum. Bu FETO teşkilatı 50 yıldan beri Türkiye’de icra-i faaliyet gösteriyordu. Diyanet İşleri Başkanlığı da bu zaman diliminde 81 vilayette 1000 ilçede teşkilatı ve elemanları olan bir teşkilattı. Mensubu şuan 15000 civarındadır. Bunların çoğunluğu üniversite mezunudur.

FETO teşkilatı 50 yıldan beri dini duygulardan hareket eden, insanların dini yaşantısını kolaylaştırmayı ifade ederken, islami itikat, amel vb. konularda kürsüden Fetullah Gülen tarafından vaaz şeklinde yapılıyordu. Bu 50 yıl boyunca kürsülerde Fetullah Gülen, Allah ile konuştuğunu (!) Peygamberimiz ile her gün görüştüğünü (!) Peygamberimizi Bornova’daki camisine davet edip (!), Efendimiz de bu davete icabet ederek (!), camiye geldiğini söylediği zaman Diyanet İşleri Başkanlığı, il müftüleri, ilçe müftüleri vaizleri, bu aşağılık ve rezil konuşma karşısında neden sessiz kaldılar? Üstelik sahte ve metaryelist vaazlar AKP iktidarından yıllar önce başlayıp, yıllar boyu devam eden şeytani fikirlerdi. Hiçbir şekilde tepki göstermediler. Bu meydanı bu FETO’ya bırakmanın bedeli hesabını Diyanet İşleri Başkanlığı nasıl verecek? Üstelik en basit islami fetva konularında din işleri yüksek kurulunu toplayıp fetva veriyorlardı. Başbakanlardan talimat almadan dahi, kürsüye çıkıp bu diyanet görevlileri FETO’nun konuşmasının islam ile alakasının olmadığını neden söylemediler?

AKP zamanında da iki tane Diyanet İşleri Başkanımız oldu. İkincisi 8-9 seneden beri başkanlık koltuğunda oturmaktadır. Çok hayırlı işlere imza attığına inandığım, Başkan Prof. Dr. Mehmet Görmez hocayı izninizle biraz tenkit edeyim. Çünkü 2013 yılında bu FETO teşkilata küçük bir darbe teşebbüse girişti. Artık 2013’ten beri ve 2016 Temmuz’undan beri bu FETO olayı Türkiye’nin genel siyasi olayı olmaktan çıkmıştır. İslam adı ile yola çıktıklarından dolayı artık bu FETO olayı dinin sosyal ve dini bir problemi haline gelmiştir. Bu açıdan en önemli hizmetler kurumların arasında bana göre Diyanet İşleri Başkanlığı’na düşmektedir. Allah’ın islamı kürsüden anlatılmamış, orijinal islam yerine geçmiş, ilim adamlarından nakiller yapılmış ve bu dini vaazların sonucunda toplumda büyük bir boşluk meydana getirilmiştir. Bu boşluğu en iyi dolduran sosyal cemaat ise bu FETO teşkilatı olmuştur. Ondan başka da bir sürü sosyal cemaatler ve tarikatlar sırada beklemektedir.

Diyanet İşleri Başkanlığı Allah’ın islamını çağdaş bir terminoloji ile 80 Milyona aktarmak zorundadır. Bugün Türkiye’nin önünde çok önemli sosyal ve dini sorunlar ancak Allah’ın orijinal islamı ile giderilebilir. Bu 10 tane dini sorundan sadece birini size aktarayım. Türkiye’de yıllardan beri yapılmakta olan Alevi – Sünni ayrımı toplumu derinden etkilemektedir. Böyle bir sorunu ancak Allah’ın kur’an islamı ile giderebilirsiniz. Zira Allah katında insanlar, Müslümanlar Alevi – Sünni diye ayrıma tabii tutulmazken, bazı insanlar bu ayrımı yapıyorsa bunun islamı açıdan doğru olmadığını Diyanet İşleri Başkanlığı görevlileri, halka aktarmak zorundadır. 3 yıldan beri her Cuma yüz bin camide vaaz verilir. Bu FETO’nun düşünce, uygulama ve söylemlerinin islam ile bir alakası olmadığını söyleyecek bir babayiğit vaiz çıkmaz. DAEŞ denilen vahşi mezhep mensuplarının islam ile alakası olmadığı Cuma vaazında ve hutbesinde ifadelendirilmez ise bu ülkede Diyanet İşleri Başkanlığı görevini yapmıyor demektir.

15 Temmuz Darbe teşebbüsünden sonra dahi kürsülerde bu FETO’nun islam dışı bir cemaat olduğu işlenmiyor. Hep islamı konular 100 yıl öncesinin terminolojisi ile klasik meseleler konuşuluyor. Bu meseleyi biraz daha açabilirim ama gerek yoktur. Diyanet İşleri Başkanlığı hac organizasyonunu en güzel şekilde nasıl yapacağım diye yılda 10 defa toplantılar yapıyorsa, yine aynı dönemde bu islam dışı sosyal cemaat ve tarikatların keyfiyetini Müslümanlara aktarmadığı zaman, hem hukuken hem de manen vazifesini yapmıyor demektir.

Diğer bir konu da tarikatlar meselesidir. Diyanetimizin bu konuda da sessiz ve ilgisiz kaldığını görmekteyim. TV kanallarında 21. Asır da “Mehdi gelecek” diye saatlerce program yapanları siz cami kürsüsünden Allah’ın mehdi görüşünü söylemezseniz, ortaya yığınla sapık tarikatlar türeyecek ve bunun mesulü de siz olacaksınız. Bunun sonucunda tertemiz tarikatlar da ister istemez menfi olarak etkilenecekler. Bundan da ekstra bir mesuliyet alacaksınız. Sayın Diyanet İşleri Başkanımızdan artık yalvarıyorum. Üstelik şimdi ki Diyanet İşleri Başkanımız Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu ve bu fakültenin çok değerli öğretim üyesidir. Şahsımın da bu fakülte mezunu olmakla iftihar duyduğumu belirtmek istiyorum. Dünyaya “Ankara Ekolü” deyimini gerçekleştiren bu okul, orjinal islamı en iyi anlayan ve bütün dünyanın en saygın ilim adamlarının yetiştiği bir okuldur. Bu açıdan başkanımdan şunu istiyorum; Ülkemizin sosyal ve dini sorunlarını kimseden çekinmeden kürsülerden ifadelendiriniz ki, 80 Milyon memleket evladı Allah’ın islamını öğrensinler. Böylelikle bu sapık FETO’nun peşinden gitmesinler. Üstelik sizler, 80 Milyonun vergileriyle toplanan paralardan aylık maaş alarak geçiminizi sağlıyorsunuz.

Sadece gereğini yapmanız dileği ile…

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.