Takip Et
  • 9 Mart 2016, Çarşamba

Dokunulsun mu dokunulmasın mı?

Sevgili okurlar, on günden beri ülkenin gündemindeki bir numaralı konuyu irdelemek istiyorum.

Malumunuz odur ki HDP'nin eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, kendi partisinin Kürt kamuoyu önünde tükenişini hazin hazin seyrederken, çırpınışlar içerisinde bir karar alarak veya aldırılarak Diyarbakır'ın Sur ilçesinde halkı teröristlere karşı kahramanca mücadele veren güvenlik güçlerinin üzerine yürümeleri için ok işareti gösterdi.

Bu şekilde fiziki bir manevrayla teröristleri kurtarabileceğini düşündü ya da olayların bir halk ayaklanmasına dönüşmesine ortam sağlamayı amaçladı.

BİRLEŞİK KAPLAR İÇİNDELER

Bu karar dahi şunu göstermiştir ki; HDP ile PKK terör örgütünü birleşik kaplar içerisindedir. Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde bir siyasi partinin böyle hazin ve dramatik duruma düştüğü görülmemiştir. Dünyada bunun tek istisnası HDP'dir. Güneydoğu'daki Kürt kardeşlerimiz şunu net bir şekilde gördüler ki, HDP sonucu itibari ile PKK’nın emrindedir ve Kürt halkının aleyhindedir. Uluslararası güç odaklarının emrinde olan bu terör örgütü, artık amaçlarına ulaşabilmek ve ayakta durabilmek için Kürt halkına düşman gözüyle bakabilmektedir.

Şimdi esas meselemize gelelim. Demokratik ve hukuk yollarından ayrılmayacağına söz veren genel başkan, Kürt halkını isyana davet etmekte ve güvenlik güçlerine başkaldırmayı ifadelendirmektedir. Bu keyfiyetin kanunlar karşısında suç olduğu herkesin malumudur. Bu durumu kimse tartışamaz, zira tartışılmayacak kadar açık net bir durumdur. Bütün mesele, böyle aleni bir suç karşısında problemin nasıl çözüleceğidir. İlk etapta savcılar harekete geçti, fezlekeler düzenlendi, bu fezlekeler Bakanlık ve Başbakanlığa intikal ettirildi. Şimdi ise TBMM’ye intikali gerekmektedir. Meclise intikalinden sonraki aşama da TBMM'nin toplanarak bu eş genel başkanın dokunulmazlığını kaldırıp adalet önünde yargılanmasını sağlayabilmesidir. Zira 80 milyon Türkiye kamuoyu bunu beklemektedir. Ezilen ve sömürülen Kürt halkı da bunun arzusu içindedir.

KAMUOYU CEZALANDIRILMASINI İSTİYOR

Bir siyasi partinin genel başkanı, terör örgütü militanı gibi hareket edemez. Eğer kanunlara rağmen buna teşebbüs ediyorsa bu genel başkana kanunun öngördüğü cezanın verilmesi, kamuoyunun vicdanı ve isteğidir. Bu insanlar ve gruplar, bu ülkenin sahipsiz olmadığını anlamaları için bağımsız hakim karşısına çıkarılmalıdır. Siz bir siyasi parti olarak hem demokrasinin nimetlerinden faydalanacaksınız, milletimizin vergileriyle toplanmış hazine yardımını alacaksınız; bunun akabinde de o bölgede yaşayan insanları, güvenlik güçlerinin karşısına çıkması için alenen tahrik edeceksiniz. Demokrasinin beşiği olan İngiltere’de bir siyasi parti bunu yapabilir mi? İngiltere’de hiç kimsenin bunu kalbinden dahi geçirmediğine eminim. Kalbinden geçirse dahi buna asla cüret edemez. Benim ülkemde, Avrupa’ya medeniyet ihraç etmiş olan bu topraklarda ayrılıkçı bir partinin genel başkanı buna cesaret ediyorsa bu kişi ve kurumlara haddini bildirmek önce TBMM’nin daha sonra da bağımsız yargı organlarının işidir.

Bu süreç işlemez, bu da arada kaynar giderse Türkiye bu olaydan siyaseten, idari ve asayiş yönünden ağır darbe alır. TBMM’deki dört siyasi partiden (HDP) hariç, bir tek problem CHP’den gelmektedir. Her zaman olduğu gibi olaylara dar bir pencereden bakan CHP, burada şunu iddia etmektedir. 'Dokunulmazlık kaldırılırken rüşvet, irtikâp ve benzeri suçları olan milletvekilleri de bu kapsam içine alınmalıdır.'

Şimdi size soruyorum, Sayın Demirtaş’ın halkı isyana teşvik eden eylemi ile rüşvet ve irtikâp suçlarını aynı kefeye ve aynı zamana sokmak o kadar yanlış bir zihniyet ve siyasi anlayıştır değil midir? Bu davranış, CHP’nin âdeti haline gelmiştir. Bunların sonucunda CHP marjinal parti şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Bir devleti ve milleti tehlikeye sokmak niyetiyle yapılan eylemle, bir milletvekilinin bireysel rüşvet ve irtikâp olayını aynı kefeye koymak izahı mümkün olmayan apolitik bir davranıştır. Ana muhalefet konumundaki bir partiye de bu görüntü asla yakışmamaktadır. Bu olayın tek başına halledilmesinin ayrı bir siyasi anlamı olacaktır. Bu yüzden diyorum ki, 81 vilayetteki sağduyu sahibi ve vatanını seven CHP’lilerin genel merkezlerine baskı yapmaları ülkemizin çıkarınadır. Bu olay karşısında MHP’nin ortaya koyduğu görüş ve politikalarından dolayı bu siyasi partiyi tebrik ediyor, bu politikalarını diğer ülke sorunlarında da genişleterek devam ettirmelerini temenni ediyorum.

MİLLET DSP'YE HADDİNİ BİLDİRDİ

Üstelik TBMM’nin yakın mazisinde yaşanan dramatik dokunulmazlık olaylarını gözümüzün önüne getirelim. 17 yıl önce İstanbul Milletvekili Merve Kavakçı’nın yemin merasiminde yaşanan yüz karası olayları ne çabuk unuttuk. O günün başbakanı Sayın Ecevit meclis kürsüsünden “Bu bayana TBMM haddini bildirmelidir” diye konuşma yaptı. 3 yıl sonra Türk halkı bunu bir emir telakki etti. DSP'ye haddini bildirdi. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden hızla uzaklaştırılan Sayın Kavakçı ne kadar şanlı ve onurlu bir mücadele vermiş ki bugün TBMM’de hanım milletvekillerimizin özgür iradeleriyle verdikleri fiziki görüntünün sevabı Sayın Kavakçı’nın hanesine yazılmıştır. Bir de Sayın Kavakçı’nın evine baskın yapan Cumhuriyet Savcısı Nuh Mete Yüksel de hala hafızalarımızda kayıtlıdır.

Sonuç itibariyle şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki; bir siyasi partinin genel başkanı sıfatı ile Sayın Demirtaş, halkı güvenlik güçlerinin üzerine salmak istiyorsa, bunu da aleni vaziyette yapıyorsa TBMM’nin yapması gereken tek şey o milletvekilinin dokunulmazlığını kaldırarak adalet önünde yargılanmasını sağlaması, sonucun da en kısa zamanda ilanı ile kamu vicdanının rahatlamasıdır. Kamuoyu da bunu beklemektedir. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.