Takip Et
  • 4 Nisan 2017, Salı

Referandumun Anatomisi Değil, Siyasi Partilerin ve İllegal Örgütlerin Anatomisi

Sevgili Aydın Denge gazetesi okurları, anayasa değişikliği ile ilgili referandum çalışmaları esnasında siyasi partiler, siyaset arenasına ve halkın karşısına çıktı. Sadece siyasi partiler değil, yeraltı ve yer üstü illegal kuruluşlar da meşru siyasi partilerden daha hızlı bir şekilde çalışıyor. Onların derdi anayasa değişiklikleri değil. Bu seçim münasebeti ile cumhurbaşkanı ve 'AKP’den kurtulabilir miyiz?' ümidi. Ben, bugünkü yazımda 'Evet' ve 'Hayır'la ilgili konuşmayacağım. Benim dikkatimi çeken husus şudur: Bu çalışmalar esnasında CHP, HDP ve illegal kuruluşların bu çalışmalarda izledikleri politikalar, iftiralar, karalamalar bir de korkunç derecede seviye düşüklüğü ile ilgili olarak düşüncemi belirtmek istiyorum. Bunları izah etmeden önce 36 yıl önce Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde lisans tezim olan kitabımdan bir alıntıyı ortaya koymak istiyorum, izin verirseniz! Bu lisans tezimi, dünya çapında ünlü felsefeci Prof. Dr. Mehmet Aydın onaylamıştır.

Bu yazımdan önce bir iki noktayı ifade etmek istiyorum; bu referandumda MHP 'Evet' için gece gündüz çalışmakta, bu partide bir iki yıldır bir iç çekişme var. 5, 6 genel başkan adayı ve bunların hepsi Devlet Bahçeli’ye karşı gruplar. Bunların en kuvvetlisi de Meral Akşener. DYP kökenli bu siyasetçi, harıl harıl 'Hayır' için çalışmakta. Sırf Devlet Bahçeli 'Evet' dediği için ve onun yıkılması içi. Meral Akşener’in kendisi MHP Genel Başkanı olsun, seve seve 'Evet' için çalışacak. İşte bu, siyasette 24 ayar ilkesizliğe ve kişiliksiz bir siyasete en ideal örnektir. Demokrasideki rejim değişikliğine karşı olmak değil, Devlet Bahçeli’ye karşı olmak üzere konuşlandırılmış bir siyaset, bunun adına siyaset denirse tabi. Çünkü hiçbir Ülkücü'nün, MHP’linin HDP ve PKK ile aynı hedefe doğru gideceğini asla düşünmüyorum. Üstelik 30 yıl önce rahmetli Türkeş’in başkanlıkla ilgili düşünceleri gayet açık bir vaziyette bulunurken.

CHP ise gece gündüz 'Hayır'ın galip gelmesi için harıl harıl çalışmakta. Söylediklerinde iki temel nokta var:

1)Başkanlıktan diktatör çıkacak.

2)Cumhurbaşkanlığın TBMM’yi fesih yetkisi var.

"Bu sistemden diktatör çıkacak" diyor CHP. Diktatör kelimesinin lügat ve ıstılah manasını Kılıçdaroğlu ve CHP bilmiyor galiba. Demokrasinin beşiği kabul edilen İngiltere’de bir işçi partisi var. Sayın Kılıçdaroğlu’nun İşçi Partisi Genel Başkanı’na telefon açmasını istiyorum, seçimlerin yapıldığı demokratik bir ortamdan diktatör nasıl çıkacak, bunu da Harvard Üniversitesi siyaset bölümü başkanından öğrensin Sayın Kılıçdaroğlu.

İngiltere ve Amerika, demokraside teoriği ve pratiği yüksek olan ülkeler olduğu için bunu söyledim.

Bir de Saadet Partisi’nin 'Hayır' çalışmaları var. Dillere destan öyküyü gerektiriyor. Bu eski dostlar, partinin MKYK’sında toplanıp karar almışlar, 'Hayır' çalışmaları yapmak için vilayetlere haber göndermişler, bizim davamıza gönül verenler 'Hayır' oyu versin diye. TV ve gazetelerden aldığımız haberlere göre Saadet Partisi'ne gönül verenlerin yüzde 99’u 'Evet' oyu verecekmiş. Bunun anlamı şudur: Genel Merkez ile taban arasında taban tabana zıt bir görüş var. Bu görüşle de Saadet Partisi'nin ve onun genel başkanı Guinness Dünya Rekorlar Kitabı'nda mümtaz yerlerini alacaklardır. Üstelik demokrasi tarihimizde başkanlıkla ilgili ilk söylemde bulunan devlet adamı Merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan olduğu halde.

Şimdi, 36 yıl önceki bir yazımı naklederek sözlerimi tamamlıyorum.

“Ahlak, parçayı bütün için hazırlamaktır, ferdin hareketlerini cemiyet ve insanlık için düzene koymaktır. Ahlak, son hedefinde insanlık içindir. Ancak insani ahlak olacaktır.

İnsanlığı fiile çıkarmak iktidar içindir, iktidar, siyaset iledir. Siyaset, ahlak iledir ve ahlak ruh ile ruhun kudreti iledir.

Ahlaksız siyaset, vatan için değildir. İnsanlık için değildir o yalnız, ikbal hırsını doyurmak içindir. Ve bir zorbaya baş eğdirmek, bütün gafiller sürüsünü zalime esir etmek içindir.

Fakat siyasetsiz ahlak, yalnız çocuklar içindir. Dünyadan elini çeken bunaklar içindir.

BİZ, DOĞRU OLMAYI NE YAPALIM, DOĞRULUĞU YETİŞTİRMEKTEN SONRA, BİZ İYİ OLMAYI NE YAPALIM, İYİLİĞİ KUVVETLE FİİLE KOYAMADIKTAN SONRA? BİZ; NASİHAT EDEN, VAAZ EDEN KURU SÖZLERLE HİÇBİR NETİCEYE VARAMAYAN AHLAKI DEĞİL FAKAT TELKİN EDEN, MUKTEDİR OLAN VE İNSANLARA, İÇİNDE MESUT OLACAKLARI YENİ BİR CEMİYET VEREN AHLAKI İSTİYORUZ”

(Prof. Dr. Hilmi Ziya Ülken-Aşk Ahlak)

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.