Takip Et
  • 14 Ekim 2024, Pazartesi 16:08

Kilo vermenin gerçek yüzü: Yağlar akciğerlerden çıkıyor!

Avustralyalı bilim insanı Ruben Meerman, kilo vermeyle ilgili bilinen en büyük yanlış anlamalardan birini ortadan kaldırıyor. Çalışmalarıyla dikkat çeken Meerman, kaybedilen kiloların çoğunun akciğerler yoluyla vücudu terk ettiğini ortaya koydu. Bu çarpıcı keşfiyle geniş bir yankı uyandıran Meerman, insanların kilo vermek konusunda yaygın olarak yanlış anladığı bilimsel gerçekleri açıklığa kavuşturuyor.

Yıllarca kilo verme üzerine kafa yoran Meerman, bu süreçte kaybedilen yağın nereye gittiğini merak etti ve sonunda bunu bilimsel olarak kanıtladı. Çalışmalarını British Medical Journal’da yayınlayan Meerman’ın bu bulgusu, kilo verme sürecine yepyeni bir bakış açısı getiriyor.

"YAĞLAR ENERJİYE DÖNÜŞMEZ, AKCİĞERLERDEN ÇIKAR"

Kilo verirken insanların sıklıkla düşündüğü "yağların enerjiye dönüştüğü" yönündeki inancın yanlış olduğunu belirten Meerman, yağın enerjiye dönüşemeyeceğini çünkü yağların atomlardan oluştuğunu açıkladı. Çalışmalarında, kilo verme sürecinde kaybedilen yağın büyük bir kısmının yüzde 84’ünün nefes yoluyla karbondioksit ve su buharı olarak dışarı atıldığını vurgulayan Meerman, "Yağların yok olmadığını, sadece başka formlara dönüştüğünü bilmek önemli," dedi.

Antoine Lavoisier'in yüzyıllar önce ortaya koyduğu "Hiçbir şey yoktan var olmaz, hiçbir şey vardan yok olmaz, her şey sadece dönüşür" prensibini hatırlatan Meerman, kilo verirken yağın bir kısmının solunum yoluyla vücudu terk ettiğini, geri kalan kısmının ise idrar, ter ve diğer atık yollarıyla dışarı atıldığını belirtti.

"KİLO VERMENİN SIRRI: KARBON ATOMLARINI DIŞARI ATMAK"

Kilo kaybının arkasındaki mekanizmayı anlatan Meerman, insanların soluduğu karbondioksitin kilo kaybında kritik bir rol oynadığını açıkladı. "Her nefes alışverişimizde vücudumuzda bir dizi kimyasal reaksiyon gerçekleşiyor. Soluduğumuz oksijen, karbon atomlarıyla birleşerek karbondioksit oluşturuyor ve bu da nefes verirken dışarı atılıyor," dedi.

Meerman, vücudun karbondioksiti dışarı atma kapasitesinin sınırlı olduğunu ve bu sürecin yavaş ilerlediğini de belirtiyor. "Bir saat boyunca sabit bir şekilde nefes aldığınızda, sadece bir balon dolusu karbondioksit dışarı verebilirsiniz. Eğer 100 gramlık bir çikolata yerseniz, bu çikolatayı karbondioksit olarak dışarı atmanız saatler sürebilir."

Buna göre, kilo vermek isteyenlerin dikkat etmesi gereken en önemli unsur, yedikleri yiyeceklerdeki karbon atomlarını ne kadar hızlı ve verimli bir şekilde dışarı atabilecekleri. Meerman, “Yediğiniz karbon, eğer dışarı atılmazsa vücutta yağ olarak depolanır. Dolayısıyla kilo kaybı için önemli olan, bu karbonu ne kadar etkin bir şekilde dışarı atabildiğinizdir,” diye açıklıyor.

EGZERSİZ VE SOLUNUM: NEDEN "DAHA AZ YE, DAHA ÇOK HAREKET ET" ÖNEMLİ?

Ruben Meerman’ın çalışmalarına göre, daha fazla hareket etmek, vücudun karbondioksit üretimini ve dolayısıyla kilo verme hızını artırıyor. "Egzersiz yaptığınızda, nefes alıp verme hızınız artar ve bu da karbondioksit dışarı verme sürecini hızlandırır. Yani hareket ederek, daha hızlı kilo verebilirsiniz çünkü vücudunuz daha fazla karbon dışarı atar," diyor Meerman.

Bu bilgiler, "Daha az ye, daha çok hareket et" formülünün bilimsel olarak neden etkili olduğunu da gözler önüne seriyor. Kalori yakmak yerine karbon atomlarını vücuttan atmaya odaklanan bu bakış açısı, kilo kaybına yeni bir perspektif kazandırıyor.

 YAĞ YAKIMI: KARBONHİDRATLARDAN YAĞ ASİTLERİNE

Meerman, insanların tükettiği tüm makro besinlerin – karbonhidratlar, yağlar ve proteinlerin – kilo kaybındaki rolünü detaylandırıyor. Karbonhidratlar, yağ asitlerine dönüşerek vücutta depolanır ve kilo vermek için bu yağ asitlerinin karbondioksit ve suya dönüşmesi gerekir. Ancak bu süreç sadece egzersizle hızlandırılabilir.

"Düşük karbonhidrat diyetleri veya ketojenik diyetler popüler olabilir, ancak ne yediğinizden bağımsız olarak, sonuçta karbon atomlarını dışarı atmak zorundasınız. Vücudunuz yağları ya da karbonhidratları enerjiye dönüştürmez; onları sadece karbondioksit ve suya çevirir ve bu süreç nefes yoluyla gerçekleşir," diyor Meerman.

ÇOCUKLARA BİLİMSEL EĞİTİM: ERKEN YAŞTA "ATOMLAR" ÖĞRETİLMELİ

Ruben Meerman, ayrıca obeziteyle mücadelede erken yaşta bilimsel eğitimin önemine dikkat çekiyor. Çocukların kilo kaybını ve vücutlarındaki değişimleri daha iyi anlamaları için atomlar ve moleküller hakkında eğitim almaları gerektiğini savunuyor. "Ne yazık ki, müfredatta atomlar ve moleküller ancak 9. sınıfta tanıtılıyor. Eğer çocuklar daha erken yaşlarda bu bilgileri öğrenirlerse, beslenme ve kilo kaybı gibi konuları daha iyi anlayacaklar," diyor Meerman.

Meerman, bu konuda Bundaberg’de bir proje başlatmayı planladığını da ekliyor. Bu projede çocuklara atomların ve karbon döngüsünün öğretileceği, bu sayede obeziteyle mücadelede daha bilinçli bireyler yetiştirileceği düşünülüyor. "Eğer çocuklar, vücutlarındaki karbon atomlarının nasıl işlediğini öğrenirlerse, uzun vadede daha sağlıklı yaşam alışkanlıkları edinebilirler," diye vurguluyor.

KİLO VERMENİN ÖZÜ: DAHA AZ YİYİN, DAHA FAZLA HAREKET EDİN VE NEFES ALMAYA DEVAM EDİN

Sonuç olarak, Ruben Meerman’ın bulguları kilo vermeye dair yeni bir bakış açısı sunuyor. Kalori hesaplamalarına değil, karbon atomlarının vücuttan nasıl atıldığına odaklanan bu bilimsel yaklaşım, kilo kaybının sadece enerji yakma süreci olmadığını gösteriyor. "Kilo vermek için daha az karbon atomu almalısınız ve aldığınız karbonu nefes yoluyla dışarı atmalısınız," diyen Meerman, "Daha az ye, daha çok hareket et ve nefes almaya devam et" formülünün arkasındaki bilimsel gerçeği gözler önüne seriyor.

Meerman’ın bu çığır açan çalışmaları, insanların kilo verme sürecine dair yanlış anlamalarını düzeltirken, sağlık okuryazarlığındaki boşlukları da doldurmayı hedefliyor. Bu yaklaşım, hem çocuklara hem de yetişkinlere vücutlarının nasıl çalıştığını daha iyi anlamaları için önemli bir fırsat sunuyor.

Kilo vermek isteyenler için Meerman’ın önerisi açık: Daha az karbonhidrat ve yağ tüketin, daha fazla hareket edin ve vücudunuzun karbon atomlarını dışarı atmasına izin verin. (HABER MERKEZİ)

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.