Sus, dinle, anlat
1 Ekim 2016, CumartesiTweet |
Hafızam kuvvetlidir. Ezberim de aynı şekilde. Bir kere göz teması kurduğum insanı yüz metreden tanırım. Yüz metreden tanıyamadığımda da "Ben bunu nereden hatırlıyorum ya?" diye kafamda bir yüz taramasından geçiririm. Vatandaş yanımdan süzülüp gittikten sonra "Hııııı" der, yine hatırlarım. Sürekli iletişimde olduğum insanların telefon numaraları, doğum günleri, evlilik tarihleri... Kısacası özel günlere ve sayılara karşı bir ilgim, hassasiyetim var.
Bunların yanı sıra muhabbet esnasında bana anlatılan bir olayı da unutmam mesela. Konusu geçen bir şey olduğunda, örneğin "Sen şunu yapmayı seviyordun di mi?" diye sorduğumda karşılık olarak "Aaa sen nereden biliyorsun?" sorusunu duyuyorum bazen. Sinir oluyorum. Vahiyle gelecek hali yok. Anlatmışsın, ben de seni tam manasıyla dinlemişim işte. Ama suç benim, "He" de geç di mi yani? Ya da bana daha önce yöneltilen bir soruya cevap verdiysem, aynı soruyu tekrar tekrar duymak da beni yıpratan şeylerden biri. Aynı olayı, "defalarca" ilk kez duyuyormuş gibi tepki veren birini hiç göresim gelmiyor sağımda solumda. Direkt olarak vatandaştan soğumaya başlıyorum. Boş yere muhabbet etmişiz gibi gelir o an bana. "Ne gerek varmış ya?" diye geçiririm içimden, "Senin için harcanan zamana yazık" sözlü şarkıyı mırıldanırım hemen. Çünkü Sezen'e bayılırım. Neyse... "Ha havaya, ha sana..." durumları yani. Niye sınırlı zamanımı sürekli bir şeyleri tekrar ederek geçireyim ki? Varsa çevrenizde böyle tipler bence yol yakınken ilişiği kesiverin, kafanız rahat olur.
MUHABBET KARŞILIKLIDIR
Sürekli halde bir şeyler anlatıp da karşısındakini dinlemeyen insanları da hoş göremiyorum. Çünkü kimse istediği an, istediği yerde, istediği kişiye konferans verme hakkına sahip değil. "Ha çok meraklıysan gün, yer, zaman verirsin; sadece senin konuşmanı istiyorsak telefonları sessize alır, ağzımıza bant çeker geliriz tabii" demek istersin bazen ama şartlar olgunlaşmamıştır. Muhabbet dediğin karşılıklı yapılan bir eylemdir ve anlatmak kadar dinlemek de önemlidir. O zaman tatlı olur, hoş olur, anlamlı olur. Hemzemin geçitlerde "Dur, bak, dinle, geç" levhası vardır ya? Oturduğumuz masalara da "Sus, dinle, anlat" levhası lazım.
Kalabalık bir ortamda, arkadaş grubunda uzun uzun bir şeyler anlatan insanlar, en uzun göz temasını benimle kurar. Neden acaba? Öğreniniz bilmeyenler öğreniniz, dinlemeyi lütfen öğreniniz!
Telefonlarımızın zaman zaman verdiği "Hafıza yok" uyarısı var ya? Çok iyi bir özellik. "Benim bir kapasitem var, yeni bir şeyler eklemek istiyorsan önce eski bir şeyleri silmen lazım kardeşim" diyor burada şair. Böylelikle sürekli taze kalıyor. Mis gibi bir şey bu. Ben de hafızamda yer açayım diyorum. Gereksiz dosyalardan arınayım. Biraz da yorgunluk verdi bu unutmama işi çünkü. Herkesi kendi dinleme oranına göre dinlesem çok fazla yere sahip olurum. Cımbızlamayı öğrenmek lazım, çok zorda kalırsan geçici hafızayı sokacaksın devreye. Unutursam fısıldamayın lütfen!
***
Kelimeden şarkı çıkarmaya karar verdim. Anahtar kelime "Unutmak." Takdir edersiniz ki içinde "unutmak" geçen milyonlarca şarkı var. Haydi bu hafta yakışıklı Megastar Tarkan'ımızın kulağını çınlatalım ve "Unutmamalı" şarkısıyla tezatlık yaratalım.
Tarkan dile gelir:
"Unuttu dediler,
Hiç sevmedi dediler,
Gücendim yar.
Yalanmış dediler,
Bir anlıkmış dediler,
Kırıldım yar."
İç sesim de şarkıya şöyle devam eder:
"Unutmamalı o güzel günleri
Anılarla gönülleri hoş tutmalı, avutabilmeli...
Hatırlamalı, sevgiyle anmalı
Ümitlerle yarınları hoş tutmalı..."
Konferansa değil de muhabbete katılacağınız iyi bir hafta sonu geçirmenizi dilerim sevgili okurlarım!