Takip Et
  • 25 Ekim 2018, Perşembe

FARKEDİLMEK İÇİN DEĞİL, FARK YARATMAK İÇİN ÇALIŞIN...

Sevgili Okurlarım,

O kadar sıradan bir hayat yaşar olduk ki, artık ne kendimiz ne de başkaları için farklı hiçbir şey yapmıyoruz. Malesef ezbere yaşamaya başladık. Sabah kalktığımız andan gece yatağa girdiğimiz ana kadar ne yapacağımızı, bırakın kendimizi, başkaları bile biliyor artık. Çünkü her gün aynı şeyleri tekrar ediyoruz.

Peki bu mudur hayatın gayesi? Hayatımızın sonuna kadar hep aynı döngüyü mü tekrar edeceğiz? Hiç fark olmayacak mı yaşantımızda? Oysa ki Yüce Peygamberimiz bizlere, ''İki günü eşit olan zarardadır.'' dememiş miydi?

O halde yapmamız gereken şey, rutinimizi bozup farklı şeyler yapmaktır. Bunu yaparken gayemiz farklı olmak değil, bu dünya için fark yaratmak olmalıdır.

Albert Einstein'ın dediği gibi;

"Değer yaratın; başarılı olmaya değil, değerli olmaya çalışın.”

Fark yaratmak yeni şeyler yapmakla olur. Yaptıklarımız nicelikten öte nitelikle alakalı olmalıdır. Hergün yaptığımız şeylerin sayılarını artırmak fark yaratmak değildir. Örneğin; fabrikada çalışan bir işçinin, ürettiği parçaların sayısını hergün artırması fark yaratmak değildir. İnsanın kapasitesi sınırlıdır. Gün gelir, bir birim bile fazla ürün üretemez hale gelirsin. Oysa ki asıl fark, nicelikten çok nitelikte fark oluşturmakla yaratılır.

Öte yandan, fark yaratmak için illa da birşey icat etmek gerekmez. Bazen yaptığınız işle ilgili sorunlara çözüm üretmek bile fark yaratmak demektir. Örneğin, bir işçi daha az emek ve maliyetle, daha çok üretmeyi sağlayacak yeni bir metod geliştirmişse, fark yaratmış ve başkalarına da faydalı olmuş demektir.

Değerli Dostlarım,

Kendi hayatımızda ve başkalarının hayatında fark yaratmak istiyorsak, öncelikle bakmamız gereken yer kalbimizdir. Hayatta sadece akılla hareket etmek, doğru bir yol değildir. Fark yaratan insanlar, başarılı olmak için akıllarına, dünyaya faydalı olmak için ise kalplerine bakarlar.

Osmanlı’da havanın aşırı soğuk olduğu bir günde, ermiş bir zat dışarıyı seyrediyormuş. Yoğurtçunun sesini duyup, hanımına “Bir kap getir de yoğurt alayım” der. Hanım “Evde yoğurt var, ihtiyacımız yok” deyince, Mübarek de “Bizim ihtiyacımız yok, ama yoğurtçunun ihtiyacı var ki bu soğukta sokaktan üçüncü kez geçiyor” diye cevap verir.

İşte böyle değerli okurlarım; iyi insan olmak başkadır, insanlara iyiliği dokunan insan olmak daha başkadır.

İnanın bana, başkalarının hayatında fark yaratmak için çok fazla çaba sarfetmemize gerek yok. Tek yapmamız gereken şey, akıl ve kalp süzgecinden geçirilmiş yeni birşeyler yapmaktır. Tıpkı şu hikayede olduğu gibi;

Brooklyn köprüsünde, bir bahar günü, kör bir adam dilencilik yapıyormuş.

Dizlerinin dibine bir tabela koymuş ve o tabelada "Doğuştan Kör" yazılıymış.

Herkes dilencinin önünden geçip gidiyor, ancak tek tük birkaç kişi dilencinin şapkasına para atıyormuş.

Bir reklamcı bunu görmüş ve tabelanın arkasına bir şeyler yazarak tekrar yerine bırakmış.

Ne olduysa ondan sonra olmuş...

Gelip geçen ve bu tabeladaki yeni yazıyı okuyan herkes, başlamış dilencinin önündeki şapkaya habire para atmaya.

Çünkü, reklamcı tabeladaki yazının altına aynen şu cümleyi yazmış;

"Güzel bir bahar günü, ama ben baharı görmüyorum"

İşte böyle dostlarım; onca kişiyi etkilemeye ve dilencinin şapkasının kısa sürede ağzına kadar parayla dolup taşmasına bir cümle yeter de artar bile...

Benim inancıma göre, şu yaşadığımız imtihan dünyasında yapılabilecek en şerefli ve faydalı işlerden biri, başkalarına faydalı olabilmektir. Sakın ola ki bu sözümden, "kendin için değil yalnızca başkaları için yaşa" manası çıkarılmasın. İnsanın bu dünyaya gelişindeki asıl gaye, Allah'ın rızasına uygun yaşayıp son nefeste iman ile göçüp gitmektir. Allah'ın razı olacağı ve hoşuna giden amellerin en değerli olanlarından biri ise, ihtiyaç halinde olanların ihtiyaçlarının giderilmesidir. Bu ihtiyaç sahipleri sadece insanlar olmayıp, yerine göre bir hayvan ya da bitki de olabilir. Yaralı bir hayvanı iyileştirmek, ağaçlar zarar görmesin diye yanan bir ateşi söndürmek bile Allah'ın hoşnut olacağı güzel amellerdendir.

Sevgili Okurlarım,

Sözlerimin daha iyi anlaşılabilmesi için isterseniz size şu hikayeyi nakledeyim;

Bir adam bir sabah okyanus sahilinde yürüyüş yaparken, uzakta telaşla denize bir şeyler atan bir çocuğu görür. Çocuğa biraz daha yaklaşınca, sahile vurmuş deniz yıldızlarını denize attığını fark eder. Ona;

-  "O deniz yıldızlarını neden okyanusa atıyorsun?" diye sorar.

Topladıklarını hızla okyanusa atmaya devam eden çocuk;

- "Yaşamaları için. Güneş çoktan yükseldi ve sular çekiliyor. Eğer onları suya atmazsam susuzluktan ölecekler" yanıtını verir. Adam şaşkınlıkla:

- "İyi ama burada binlerce deniz yıldızı var, hepsini atmana imkan yok. Senin birkaç yıldızı denize atman ne farkedecek ki?" diye sorar.

Yerden bir deniz yıldızı daha alıp okyanusa atan çocuk;

- "Benim için değil, ama bu deniz yıldızı için çok şey fark etti" karşılığını verir.

Adam, çocuğun yalnızca okyanus manzarasının keyfini çıkarmaya gelmeyip, bir fark yaratmak istediğini anlar ve ona katılarak bütün sabahı okyanusa deniz yıldızı atarak geçirir.

Dostlarım,

Unutmayınız ki, Allah tarafından hepimize bir fark oluşturma yeteneği bahşedilmiştir. Eğer hikayedeki çocuk gibi, bu yeteneğimizin farkına varabilirsek, geleceği şekillendirme kudretini elde edebiliriz.

Hiçbirimiz herkesin hayatını değiştiremeyiz, ama en azından yalnızca bir kişinin daha iyi yaşamasını sağlayabiliriz.

Tüm denizyıldızlarına elimiz değmeyebilir. Ama bir deniz yıldızının kurtulması, ondan doğacak bir neslin kurtulması demektir.

O halde, hepimiz kendi yıldızımızı bulmalıyız. Eğer yıldızımızı okyanusa doğru ve akıllıca fırlatabilirsek, dünya hiç kuşkusuz harika bir yer olacaktır.

Zaman hızla akıp giderken, başkaların ve de sevdiklerimizin hayatında bir fark yaratmak için, haydi işbaşına..

Esen kalın dostlarım...

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.