Takip Et
  • 12 Aralık 2019, Perşembe

BAZEN DİKİZ AYNASINA BAKMAK GEREKİR..

Mecazi bir tanımla, ömür dediğimiz şey mutlak başlangıcı ve sonu olan, fakat hiçbir zaman geriye dönüşü olmayan bir yolculuktur. Doğumla başlar ve vakti geldiğinde de ölümle sonuçlanır.

Aslında hep sorunsuzca devam etmesini dilediğimiz bu yolculuk, bir bakımdan uzun soluklu bir araba yolculuğuna benzemektedir.

Hayat denilen bu uzun yolculukta, bizi zorlayan ve sıkıntılara sokan büyüklü küçüklü iniş ve çıkışlar ve virajlar mevcuttur. Bazen durmak, bazen yavaşlamak ve bazen de geri manevra yaparak rotamızı düzeltmek zorunda kalsak ta, bu yolculukta önemli olan şey, arabayı sağ salim varış çizgisine ulaştırmaktır.

Araba kullananlar bilir; her arabada dış yan aynalara ilaveten bir de içeride dikiz aynaları bulunur. Şimdi biraz kafa yoralım; bu dikiz aynaları ne işe yarıyor?

Dikiz aynaları, seyir halinde iken şerit değiştirmek istediğimizde ya da arabada bulunanlarla sohbet edilirken göz teması sağlamak için kullanılırlar.

Peki, dikiz aynası olmadan araba kullanılamaz mı?

Tabi ki kullanılır. Fakat, araba kullanırken yüzün hep ileriye dönük ve yolda olsa da, önünde bir dikiz aynası vardır. Zaman zaman bu aynaya bakmak gerekir. Araba kullanırken hep dikiz aynasına bakmamız durumunda kaza yapmamız kaçınılmazdır. Fakat, arada bir dikiz aynasına bakmak ise muhtemel kazaları önleyeceği gibi, arabada bulunanlara değer verdiğimizi de gösterir. Yani, yolculukta hep ileri bakmak iyi gibi görünse de, arada bir dikiz aynasına bakmak daha iyidir.

Hayat da tıpkı bunun gibidir. Yani, hep ileriye bakmak yerine, arada bir arkaya dönüp bakmak lazım. Kendi kendimize şuna benzer soruları sormamız lazım;

Ne yaptım, ne yapmadım, neleri istemediğim halde yapmak zorunda kaldım...

İçinde bulunduğumuz işyerindeki, ailemizdeki, şirketteki, kısacası toplumdaki diğer bireylere de kulak verip itibar etmemiz gerekir. Mesela, sadece kar elde etmeye ve para kazanmaya odaklanan bir işletme, eğer çalışanlarını ve diğer paydaşlarını ihmal ediyorsa uzun soluklu bir başarıdan mahrum olur. Hatta bazen, kar yerine zarar bile edebilir. Bu nedenle, aynı gemide bulunanların birbirleri ile irtibatlı olmaları ve birbirlerine değer vermeleri gerekir.

"Hayat geçmişe bakarak anlaşılabilir, ancak ileriye bakarak yaşanmalıdır" denilmiştir.

İnsan geçmişe bakmayı ne kadar iyi bilirse, uzağı o kadar iyi görür. Onun için hayatı daha iyi anlamak ve dersler çıkarmak için mutlaka geriye bakmalıyız.

Bu bağlamda, toplumların ve milletlerin dikiz aynası tarihtir.

Hep ileriye girmeye odaklanmış insanlar, bazen öyle bir çıkmaza girerler ki, onları bu çıkmazdan ancak geri vitese takarak yapacakları bir manevra kurtarabilir. Yani, tıpkı arabalarda olduğu gibi, hayatta bazen geri vitese takmamız gereken durumlarla karşılaşabiliriz. Böylesi durumlarda ileri gitmeyi zorlamak, bizi ileriye götürmeyeceği gibi, yolumuzdan da alıkoyar. Fakat dikkat etmemiz gereken husus ise, geriye gidişlerin kısa süreli olmasıdır. Yani, aklımız hep geride takılıp kalmamalı, istikametimizi düzelttikten sonra tekrar yolumuza devam etmeliyiz. Geri vitese takmak, bazen olumsuzluk değil, olumlu bir davranıştır.

Hayatta da böyle değil midir? Her başarısız girişimde pes edecek olsaydık, doğruyu asla bulamazdık.

Thomas Edison ampulü icat edene kadar binlerce başarısız deneme yapmıştı. “Yaşadığınız bu kadar başarısızlık size neler hissettirdi?” diye sorulduğunda ise, “Ben başarısız olmadım ki sadece ampulün işlemeyen on bin çeşidini buldum.” demişti.

Bir konuda başarısız olmak, en iyi öğreticidir. Başarısız her deneme, başarıya giden yoldaki en iyi rehberdir. Çünkü biz, en çok hatalarımızdan öğreniriz. Yeter ki hatalarımızdan nasıl ders çıkaracağımızı bilelim.

B. Shaw’ın dediği gibi, “Hiç bir şey yapmadan yaşanacak bir ömür yerine, hata yaparak yaşanacak bir ömür daha faydalı ve daha şereflidir.”

Esen Kalın...

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.