Takip Et
  • 10 Ağustos 2023, Perşembe

ÂDET ADI ALTINDA REZÂLET...

Eğlenmek fıtrattan gelen bir istek ve ihtiyaçtır. Bu sebeple eğlenmenin önüne konulacak her türlü engel, fıtrata mani olmak demektir. Buna rağmen, her meşru işte olduğu gibi, eğlenmenin de sınırlarının olduğu unutulmamalıdır. Haddi aşmayan ve edebiyle yapılan her türlü eğlence dinen de caiz olup, bu noktada unutulmaması gereken şey, eğlenmenin hayatın tek gayesi olmadığıdır...

Hiç kuşku yok ki eğlenmenin en yaygın ve uygun olduğu yerlerden biri, evlilik veya düğün törenleridir. İnsanlık tarihi kadar eski olan bu törenlerin icrası, zamana, mekana ve toplumlara göre değişiklik gösterse de, hepsinin ortak özelliği ilan, ikram ve eğlencedir.

Evlenen kişiler ve onların yeni kurdukları aile hayatı topluma duyurulmak suretiyle neslin sıhhati sağlanırken, evlilik sebebiyle verilen ikramlarla toplumsal ve sosyal dayanışma güçlenmekte, düzenlenen eğlencelerle de ferdî ve sosyal bir doyum sağlanarak, kişi ve toplum sağlığına katkıda bulunulmaktadır.

Düğün evi ölü evi değildir; bu nedenle düğün evine yakışan gam, keder ve aşırı ciddiyet değil, neşe ve huzurdur. Atalarımız “Ölüde ağlanır, düğünde oynanır” demişlerdir ki, bu hususta ifrat ve tefrite kaçılmaması önem arzeder...

"İfrat ve tefrit" ne demek elbette bilenleriniz vardır. Bilmeyenler için söylemek gerekirse, "ifrat" herhangi bir konuda ölçüyü kaçırmak ve aşırılığa gitmek demektir. Bunun tam tersi olan "tefrit" ise, herhangi bir konuda normal ölçülerin gerisinde kalmaktır. Yani ifrat ve tefrit iki uç noktaya işaret etmektedir ki, insan davranışlarında ikisi de hoş karşılanmaz...

Bu bağlamda, düğün törenlerinde aşırılığa kaçan eğlence de, düğünün ruhuna aykırı olan ciddiyet de asla hoş olan bir davranış biçimi değildir...

Hal böyleyken, günümüz düğünlerinde eğlenceler düğünün asıl gayesi haline gelmiş ve bunların icrasında kantarın topuzu iyice kaçmış vaziyette. Rezalete varan söz konusu eğlencelerdeki ilginç olan şey ise, yapılanların "âdet" perdesi ardına saklanmaya çalışılmasıdır.

Çoğu zaman alkollü üçbeş kişinin yönetiminde cereyan eden sözkonusu düşük seviyeli eğlencelerde insanlar mağdur edilmekte, damat veya gelinin onuruyla oynanmakta ve sarhoş kafayla atılan silahlar yüzünden insanlar tehlikeye maruz bırakılmakta, kısacası, "âdetle" "rezalet" birbirine karıştırılmaktadır...

Kız isteme merasiminde damadın kahvesine tuz veya karabiber koymaya, gelin arabasının ve odasının önünü keserek bahşiş istemeye, damat gerdeğe girerken sırtına münasipçe vurmaya ve diğer masum eğlence ve şakalara eyvallah da, damada jartiyerli iç çamaşırı giydirip boynuna tasma takmak ve tasmanın ipini de gelinin eline vermek nedir Allah aşkına?

Damada kadın elbiseleri giydirilip, saçma sapan makyajlar yaptıktan sonra kadın gibi orta yerde oynatmak sizi eğlendiriyor olsa da, bu durum düğünün asıl sahipleri olan damat ve gelinin gururlarını incitmiş olamaz mı? Buna kimin hakkı var?

Ahh ah! Kadını erkek, erkeği de kadın kılığına sokup fıtrata aykırı davranmayı ne de çok seviyorsunuz...

Geçmişte hanginizin atasına düğününde makyaj yapıldı ve kadın elbisesi giydirilerek orta yerde oynatıldı, duyan gören varsa söylesin.

Damadı körkütük sarhoş edip gerdeğe göndermek hangi din kitabında yazıyor bilen varsa onu da söylesin...

Bu yapılanlar Peygamberimizin  "Evleniniz, çoğalınız, çünkü ben kıyamet gününde sizin çokluğunuzla iftihar edeceğim" hadisinin neresiyle örtüşüyor?

Merak ediyorum, âdet adı altında yapılan bütün bu rezillikleri acaba kim neresinden uydurdu diye?

Âdet diye sergilediğiniz kepazeliklerin, bırakınız İslamı, hiçbir dinde ve kültürde hoş karşılanmadığını artık öğrenin...

Eğlencede meşruiyyet sınırlarını aşmak suretiyle ifrata, tamamen kaldırmak suretiyle de tefrite kaçan düğünler yerine, dinin ve örfün izin verdiği ölçüler dahilinde eğlenmek çok mu zor?

Bize düşen, ifrat ve de tefrite kaçmadan, helal ve haram sınırına riayet ederek eğlenmesini bilmektir. Ne "dini düğün" deyip düğün evini cenaze evine çevirmeli, ne de ‘"ömürde bir defa evlenilir" deyip helal bir işe haram karıştırılmalıdır.

Son söz Ladik'li Ahmet'ten gelsin;

"Dünyaya bir daha mı geleceğiz" deyip her türlü harama bulaşanlara söyleyin;

Ahirete iki defa mı gideceğiz...

Esen kalın... 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.