Takip Et
  • 14 Şubat 2019, Perşembe

ZEHİRLİ EKMEK...

Çocukluğumun geçtiği yıllarda bir komşumuzun, yaşça benden biraz küçük olan bir oğlu vardı. Oldukça sevimli olan bu komşu çocuğunun, sokaktan bulup sahiplendiği ve her nereye giderse gitsin beraberinde götürdüğü bir de köpeği vardı. İsminin "Hacı" olduğunu hatırladığım bu köpekle o çocuk, adeta ayrılmaz bir ikili gibiydi. Söz konusu köpek, zaman içerisinde mahallede yaşayan neredeyse herkesin maskotu haline gelmişti.. Bu kadar çok seveni olan köpek, pek tabi ki hiç aç kalmıyordu.

Birgün, çocuğu iki gözü iki çeşme ağlarken buldum. Kucağında ise köpeği hareketsiz yatıyordu. Sonradan ğrendiğime göre, birileri köpeğini zehirleyerek öldürmüştü. Ne yalan söyleyeyim, hem çocuğun hıçkırıklarından hem de köpeğin ölümünden, ben de ağlamaya başlamıştım.

Daha sonra öğrendiğimize göre köpek, arasına zehir konmuş ekmek verilerek öldürülmüştü. Yani, karnı aç olan köpeğin ekmeğe olan zaafiyetinden yararlanarak, birileri köpeği zehirlemişti.

Bu yaşanmış hikayeyi neden anlattığımı sanırım merak ediyorsunuzdur. Aslında hikayedeki en can alıcı nokta, zehirli ekmekte yatıyor.

Bir köpeğe doğrudan bir zehir verirseniz, köpek o zehri yemez. Ama zehri bir ekmek parçasının arasına gizlerseniz, köpek zehri farketmez ve ekmeği yer. Kalleşçe ve haince olmakla beraber, bu yöntem malesef köpek itlaflarında sıkça kullanılmaktadır.

Sevgili Dostlarım,

Hepinizin bildiği gibi, her yıl 14 Şubat tarihi bazı insanlar tarafından "Sevgililer Günü" olarak kutlanır. Tıpkı anneler günü, babalar günü, kadınlar günü ya da yılbaşını kutladığımız gibi...

Örnek olarak saydığım isimler ne kadar da hassas isimler değil mi? Hiç kimsenin üzerlerinde en ufak polemik yapamayacağı kadar hassas...

Vahşi kapitalizm işte bu isimlerle pençesine alıyor insanları. Adını "sevgililer günü" koyunca kimsenin itirazı olmuyor. Çünkü sevgi ve sevgili önemli kavramlar ve değerler. Oysaki perde arkasındaki gerçekler ve hedefler çok farklı. Kapitalizm için tek bir sevgili var, o da para. Yeter ki insanlar tüketsinler, paralarını harcasınlar. Parası olmayan borç bulsun, ya da kredi çeksin, ama her halukarda harcasın. Yoksa, yılda bir gün gelen sevgililer gününde sevgilisine hediye almayan adama adam mı denir (?)

Kapitalizm "param yok" diye bir mazereti asla kabul etmez ve hemen çaresini bulur. Mesela, bankalar bu günlere özel kampanyalar başlatır ve televizyon reklamlarında bu kampanyalar ardı ardına yayınlanmaya başlar;

"Siz sevenlere, sevgililer gününe özel, çok avantajlı kredi!!!"

Para konusunda da sıkıntı kalmadığına göre, artık size de teslim olmak düşer. Kıyamazsınız sevdiğinize ve ona en değerli hediyelerden almak için koşarsınız alışveriş merkezlerine. Nasıl olsa para sorunu çözüldü ya, siz ona bakın.

"Ayranı yok içmeye, tahteravalli ile gider ..çmaya" sözü tam da böyleleri için söylenmiş gibidir.

Olayın bir de başka boyutu vardır; ama o boyut kimsenin umurunda değildir, hatta sorgulanmaz bile.

Mesela, sevgililer günü nerden gelmiştir?

Neden başka gün değil de 14 Şubat gün sevgililer günüdür?

Bunları kimse sorgulamaz. Çünkü konu sevgi ve sevgilidir. Tıpkı arasına zehir konulmuş ekmek gibi...

Yeri gelmişken, sevgililer günü denen günün kökeninin ne olduğundan da biraz bahsedelim;

Aslında bu günün kökeni hakkında değişik rivayetler bulunmaktadır. Ama bunlardan en yaygın olanı, bu geleneğin Hristiyanlıktan bile önceki tarihlere kadar uzandığını söyler.

Bu rivayete göre, sevgililer gününün kökleri Roma döneminde Luepercalia adı verilen ve üç gün süren bir festivale dayanmaktadır.

Doğurganlık tanrısının şerefine gerçekleşen sözkonusı festival, Şubat ayının ortasına denk gelmekte ve baharın resmi başlangıcını müjdelemektedir.

Kutlamaların bir parçası olarak erkekler, bir kutunun içine atılmış ve üzerinde kız isimleri yazılı kağıtlardan birini çekiyor ve çektiği kızla eşleşerek festival boyunca sevgili oluyor, hatta belki de evleniyordu.

Daha sonraki yüzyıllarda kilise, bu şenlikleri Aziz Valentine adına kutlamalara dönüştürdü. O tarihlerden beri de, aşk ve romatizmin kutlandığı özel günlerden biri olan 14 Şubat'ın adı "St. Valentine's Day (Aziz Valentine Günü)" olarak bilinir.

Gel gelelim kapitalist düzenin ileri gelenleri, bu günün ismini bize "Sevgililer Günü" olarak sunmuşlar ve ticari kazançları için elverişli bir pazar meydana getirmişlerdir. Biz de, her yıl 14 Şubat gününü, aslında Hristiyan bir din adamına adanmış bir gün olduğunu bilmeden, kutlamaya devam ederiz.

İnsanın aklına takılan bir başka husus ise, sevgi gibi yüce bir kavramın yılda bir güne hapsedilmesinin saçmalığıdır. Hiç kimse, "Yılda bir gün sevdiğime hediye alarak kutlama yapmamın nesi kötü?" diyerek kendini avutmasın. İnsanın sevdiği ile hediyeleşmesinin tabi ki kötü bir yanı yok, hatta bu durumu iyi bir davranış olarak görürüm. Fakat, insanların sorgulaması gereken şey, kendilerine dikte edilen bir tarihte bu hediyeleşmeyi yapmış olmalarıdır. "14 Şubatın manası ve kökeni nedir?" diye kendi kendilerine sormamalarıdır. Yoksa, sevgiye karşı çıkmak asla haddim değildir...

Öte yandan, dinimiz kâfirlere, munafıklara, batıl din ve ideoloji mensuplarına muhalefet etmeyi emretmiş ve onlara benzemeyi kesin bir şekilde haram kılmıştır.

Onlara benzemek, onlar gibi olmak, onların bayramlarını kutlamak da bize kesinlikle yakışmayacak hal ve hareketlerdendir. “Ne olacak bir hediyeden” demeyip, bizden olmayan kafirlerin kültürüne şiddetle muhalefet edilmelidir. Eğer sevdiklerinize bir hediye alacaksanız, sırf 14 Şubat'a muhalefet olsun diye, başka bir gün almak daha iyidir.

Resülullah (SAV) Efendimiz:

“Kim bir millete benzemeye çalışırsa, o da onlardandır” diyerek bizim ölçümüzü açıkça ortaya koymuştur.

Son söz;

Uyanık olun ve sevginizin kapitalist düzenin oyuncağı olmasına asla müsade etmeyin...

Esen Kalın... 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.