Takip Et
  • 8 Şubat 2024, Perşembe

MEDENİ AVRUPA MI? HADİ ORDAN...

Ota Benga ismini hiç duymuş muydunuz? Ne yalan söyleyeyim, internette karşıma çıkıncaya kadar ben de duymamıştım. Onun hayat hikayesi ve bağlantılı hadiseleri araştırdığımda, bugün çoğu insanın "medeni ülkeler" olarak gördüğü Avrupa ülkelerinin ve ABD'nin aslında medeniyetin değil, tam tersine zulmün, soykırımın ve vahşetin beşiği ülkeler olduklarını anladım. Yine anladım ki, bu sözde medeni ülkelerin günümüzde sıkça gerçekleştirdikleri zulüm ve vahşetler, aslında fıtratlarının günümüzdeki tezahüründen başka birşey değilmiş...

"Ota Benga, Kongo'daki bir pigme topluluğunda yaşayan yerlilerden biriydi ve birgün çıktığı avdan köyüne döndüğünde karısının ve 2 çocuğunun, kabilesinden pek çok kişi ile birlikte öldürüldüğünü gördü.

Bu vahşeti yapanlar, adeta bir alışveriş listesi gibi ellerine tutuşturulmuş bir kağıtla Kongo'ya gelen Amerikalı köle tüccarlarından başkaları değildi. Listede yer alan ve yanlarında götürmek istedikleri ise bir pigme şefi, şefin eşi, bir yetişkin erkek, bir yetişkin kadındı. İşte bu listedeki yetişkin erkek Ota Benga oluyordu...

Benga ve yanındakiler, 1904’te götürüldükleri Amerika’da önce bir “İnsanat Bahçesi”nde sergilenmişlerdi. Ota Benga, “sivri dişli saf yamyam” olarak tanımlanmış, bu tanıma göre de afiş ve broşürler hazırlanmıştı. Ziyaretçiler, Ota Benga’nın kendisini görmek için 25 sent ödüyor, dişlerine de bakmak isterlerse 5 sent daha veriyorlardı. Benga’nın insanlıktan nasipsiz tüccarları onu daha sonra Bronx Hayvanat Bahçesi’nde maymun ve orangutanlarla aynı kafese koydular. Kafesinin önündeki tabelaya da şöyle yazılmıştı:

“Afrika Pigmesi: Ota Benga, Yaş: 23, Boy: 1.49 metre, Ağırlık: 46 kg, Kasai Nehri Kongo. Afrika’dan Dr. Samuel P. Verner tarafından getirildi. Eylül boyunca her öğleden sonra sergilenecektir.”

Ota Benga, sergilendiği kafesinde maymunları kucaklayıp onlarla oynamaya ve orangutanlarla güreşmeye zorlanıyor, bu nedenle de Onun sergilendiği hayvanat bahçesi ziyaretçi rekoru kırıyordu. İnsan hakları savunucularının baskıları sonucu bir süre sonra serbest bırakılan Ota Benga, İngilizce öğrenip bir tütün fabrikasında çalışmaya başlamıştı. Ne var ki yaşadıklarının etkisinden kurtulamayan Benga, kalbine bir el ateş ederek hayatını sonlandırmıştı..."

Bu yaşanmış hikaye içerisinde geçen "İnsanat Bahçesi (Human Zoo)" ifadesi hemen dikkatinizi çekti değil mi? Çünkü bizler hayvanat bahçelerini biliyorduk da, insanat bahçelerini hiç bilmiyorduk. Hatta, insanların birer hayvan gibi kafeslerde sergilenmesini hayal bile edemiyorduk. Fakat ne yazık ki bu insanlık dışı hadiselerin onlarcası, bugünün sözde medeni ülkelerinin kirli tarihlerinde kara birer leke gibi yer almaktaydı...

Bizler televizyon ve internet gibi iletişim araçlarının ortaya çıkışına kadar bu olaylardan habersizdik. Meğer bizim atalarımızın, bırakınız normal insanları, düşmanlarına bile merhamet ettiği dönemlerde, Avrupa ve Amerikalılar Afrikadan getirdikleri pigme ve siyahi insanları, Amerika'dan getirdikleri kızılderilileri ve Avustralyadan getirdikleri aborjinleri birer mal gibi alıp satıyor, insanat bahçelerinin kafeslerinde sergiliyor ve eğlencelerine meze yapıyorlarmış.

Alın size Batı medeniyeti!

..

Gelelim sözde medeni Avrupalıların kirli tarihlerindeki bir başka insanlık dışı hadiseye;

Bazı okuyucularım bir zamanlar tvde yayınlanan ve konusu İsviçre'nin Alpler bölgesinde geçen Heidi adlı diziyi hatırlayacaklardır. Bu dizinin ana karakteri olan öksüz Heidi, yaz kış demeden neden hep çıplak ayakla dolaşıyordu bilenleriniz var mı?

Pek çoğumuz "Heidi'nin özgür bir ruha sahip olduğu ve bu nedenle de ayakkabı giymeyi kendisinin reddettiği"ni düşünebiliriz; oysa ki gerçek hiç de öyle değil.

Heidi köle bir çocuktur (Verdingkinder) ve dönemin İsviçre yasalarına göre köle çocuklar asla ayakkabı giyemezler...

"İsviçre’de gayri meşru olarak dünyaya gelen, anne babası hapiste olan, suç işlemiş yahut kimsesiz kalmış çocuklar kilise papazları tarafından onlara bakabilecek kişilerin yanına yerleştiriliyor ya da bir başka deyişle satılıyorlardı.

Toplum tarafından dışlanan bu çocuklar çiftliklerde çalışmaları için kiralık olarak verilir veya şehir, kasaba merkezlerinde kurulan çocuk pazarlarında ev işlerinde kullanılmak üzere satışa çıkarılırlardı.

Çocuklar satın alındıklarından itibaren onları satın alan kişinin vesayetinde sayıldıkları için, başlarına gelen dayak, işkence, taciz ve hatta tecavüz vakalarıyla hiç kimse ilgilenmezdi. Çünkü bu çocuklar toplumun gözünde iyi bir ailenin yanına yerleştirilerek kurtarılmış sorunlu çocuklardı ve şikayet etmek yerine kurtarıldıkları için sadece minnettar olmalıydılar.

Ahırda hayvanlarla yatıp kalkmaya layık görülen, çuvaldan elbiseleriyle sadece ekmek yedirilen bu çıplak ayaklı çocuklar uzun yıllar boyunca İsviçre halkı tarafından kanıksandı. Hatta öyle ki, çoğu aile diğer çocuklardan ayırt edilmesinde kolaylık sağladığından, bu zavallı çocukların çıplak ayakla dolaşmasının daha uygun olduğunu düşünmekteydi️."

İşte Heidi de bu zavallı çocuklardan biri olduğu için, yaz demeden kış demeden kırda bayırda çıplak ayaklarla dolaşıyordu...

Alın size Batı medeniyeti!

...

Bilindiği üzere dünyanın en iyi çikolatalarını üreten ülkelerin başında Belçika gelmektedir. Belçika çikolatalarının tadını neredeyse herkes bilir ve beğenir. Bu çikolatalardan en meşhur olanı ise "kesik el" şeklinde olanıdır. Kesik el şeklindeki bu çikolatalar bana göre dünyanın en acı çikolatalarıdır. Neden mi? Bunun için kesik elin ne manaya geldiğini bilmek lazım...

"Belçika Kralı II. Leopold 1908'e kadar sömürdüğü Kongo'da 15 milyon insanı katletti ve kauçuk hasatını eksik yapan kölelerin ellerinin ceza olarak kesildiği bir vahşeti sergiledi.

İşin acı tarafı ise, "Kesik el çikolatası’’ ile ünlü Belçika’ya kakao Kongo’dan gelmekteydi"

İşte Belçika'nın meşhur çikolatalarındaki o kesik eller, kauçuk hasadını eksik yapan Kongo'lu yerlilerin kesilen ellerini ifade etmektedir. Bir başka deyişle, vahşi batı o veya bu şekilde zulmünü utanmadan itiraf etmekte ve bununla da övünmektedir...

Alın size Batı medeniyeti!

...

Anlatmış olduğum üç farklı yaşanmış hikaye, ABD ve Avrupanın insanlık dışı binlerce vahşet ve zulmünden sadece birkaçıdır. Sakın ola ki Onların bu vahşetlerinin artık geçmişte kaldığını zannetmeyin.

Bugün fiziken olmasa da, batının zihin dünyasında ''Human Zoo''lar ve benzerleri halen mevcuttur. Örnek mi istiyorsunuz, İsrail ve destekçisi ülkelerin Filistinlilere uyguladığı zulme şöyle bir bakıverin yeter de artar bile...

Esen Kalın...

 

 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.