Takip Et

DENİZ OLUNMALI

Ve gülelim, hayat akıl gerektiren bir espri yapsın bize....

Gülmenin akıl ile birleştiği, üstelik bunu zarif, naif, duygulu, zeki bir dostumuzla, sevdiğimizle paylaştığımız zaman tahmin ediyorum an'ın tadına vardığımız en muhteşem deneyim olacaktır. Aslında hayat bize her dakika şahane esprilerini sunuyor. Bazen bunu görüyoruz katıla katıla gülüyoruz, bazen de o kadar duyarsız, ruhu bedeninden alınmış hiçlik deryasında oluyoruz ki hissetmiyoruz bile.

Her ne oluyorsa içimizde oluyor, mutluluk, öfke, sevgi, nefret vs bunları besleyen ve su yüzüne çıkaran bizleriz. Bir deniz gibiyiz, dışımız doğanın yansıması, kimi zaman yeşil, kimi zaman lacivert, kimi zaman mavinin onlarca tonu, kimi zaman kokuşmuş çöplerin tanımsız rengi... İçimizde ise bin bir çeşit balık, deniz canlısı, yosun, mercan, kimyasal atık, amfora, hazine sandığı, batık gemi, insan iskeleti...

Başta zikrettiğim cümle bağlamında; “Denizin akıl gerektiren esprisi ne olurdu acaba?” diye sorsam... Bir yunusun gülüşüyle gelen köpüklü bir dalga mı? Hz. Musa’nın asasıyla yarılan Kızıldeniz mi? Hz. İsa’yı batırmadan üzerinde yürütmesi mi? Poseidon’u Tanrı belleyip onun emrine amade oluşu mu? Bir insan ismiyle özdeşleşip tüm heybetiyle ölüme meydan okuyarak özgürlüğün resmi oluşu mu?

Denizin esprisi diye düşünürken aklıma Karayip Korsanları filminin baş karakteri, Siyah İnci’nin kaptanı Jack Sparrow ‘un gelmesine ne demeli? Jack Sparrow’un eğlenceli, enerjik, yetenekli, optimist, alaycı, serseri, yılmayan mizacı ile denize ve Siyah İnci’sine tutkulu yaşamı sanırım onu zihnimde canlandıran. Hepimiz bence, Jack Sparrow gibi fantastik denizimizde yüzdürdüğümüz gizemli, sıradaşı, karanlık, vazgeçilmez Siyah İnci’mizin kaptanıyız. Elimizde sadece kendimizin anlayabildiği, kalbimizle irtibatlı bir pusula ile uçsuz bucaksız denizlerde gezinip duruyoruz. Korsanların batırdığı Siyah İnci’mizi, denizin dibinden çıkarıp yeniden inşa ediyor, kalp pusulamızı tekrar tekrar kurup yola devam ediyoruz.

Binlerce yıl evvel, okyanusların yuttuğu iddia edilen, gelişmiş medeniyetlerin üzerinde yaşadığı Atlantis ve Mu kıtaları gerçekten var mıydı bilinmez ama Platon’un bile buna epey kafa yorarak eserler bırakmış olması da gözardı edilemez. Buna da okyanusların akıl gerektiren bir esprisi olarak bakıyorum. Her insanın bir okyanus olduğu önermesi ne çok karşımıza çıkıyor değil mi? Eğer insanı tanrının minyatür formu olarak kabul edersek insanın okyanus gibi pekçok bilgiyi, değeri ve sırları üzerinde barındırıyor olması şaşırtıcı olmaz. Peki biz okyanus insanlar, hangi kıtaları batırıp, hangi gelişmiş üst medeniyetleri yutarak sonsuz karanlığa gömdük kimbilir?

Ezcümle, DENİZ olup köpük köpük gülelim ve bırakalım da hayat yapsın akıllıca esprilerini.....

GÜLÇİN KARABULUT

 

BULUT MU OLSAM

Denizin üstünde ala bulut

yüzünde gümüş gemi

içinde sarı balık

dibinde mavi yosun

kıyıda bir çıplak adam

durmuş düşünür.

Bulut mu olsam,

gemi mi yoksa?

Balık mı olsam,

yosun mu yoksa?..

Ne o, ne o, ne o.

Deniz olunmalı, oğlum,

bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla.

NAZIM HİKMET RAN

 

İstekler, inançlar ve yapman gerekenler...hayatta önemli 3 şey 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.