Takip Et

YENİ AMAZONLAR HAREKETİ

Bir kırık zihinle; sadece yazma gayesiyle nefes aldığım, düşüncelerimin dehlizinde kaybolduğum bir an. Tanrı düşünme yetisiyle cezalandırmış bazı insanları. Zira bazıları ilkel formunu koruyarak, beynini en düşük seviyede çalıştırıp pek mutlu yaşamakta.

Antik Yunan filozoflarından Epikür’ün felsefesine değinen bir kitap okudum ve kitapta yer alan bir felsefik yorum beni hem gülümsetti hem de bana, “gerçekten çok haklı ” dedirtti. Özetle diyor ki Epikür; “Doğa insanlara, hayvanlara bahşettiği doğal korunma silahlarını ve içgüdülerini vermemiştir. İlkel insan doğada pek çok vahşi hayvanın avı olmuştur. Bu sebeple, insanlar doğada hayatta kalmak için bir arada yaşamaya başladılar, ortak bir dil kullanmak zorunda kaldılar, yoksa öleceklerdi ve şu anda var olamayacaklardı. Dolayısıyla buradan şu sonuca varılabilir, Tanrı dünyayı ya da doğayı insan için yaratmadı.”

İnsanın doğaya uyumsuz bir varlık olduğunu düşünüyorum ben de. Zira kendi ırkına, doğaya, diğer tüm canlılara aklınızın dahi alamayacağı boyutta kötülük, eziyet, işkence eden başka bir canlı yok.

İstanbul yaşamımın en dönüştürücü anlarını yaşadığım şehir olmasından mütevellit dostluklarımın da en kıymetli şehridir. Kendisine koşulsuz güven duyduğum, tanıdığım en gelişmiş insan bilincine sahip can dostlarımdan biri; “YENI AMAZONLAR HAREKETİ” ni kurdum dedi. Şaşıracaksınız belki ama bunu diyen bir erkek. Ama erkekliğin sadece biyolojik bir farklılık olduğunun bilincinde olan bir insan. Yoksa, nice kadınlar biliyoruz, erkek zihniyetinden farklı bir zihin dünyasına sahip olmayan; hatta ülkemizde nice kadınlar biliyoruz, ısrarla ve şehvetle erkek egemenliğini savunan.

Amazonlar bildiğiniz üzere, klasik ve Yunan Mitolojisinde anaerkil düzene göre örgütlenmiş, efsanevi kadın savaşçılardan oluşan bir kavimdir. Doğumundan hemen sonra erkek çocuklarının kollarını ve bacaklarını kırarak onların sadece müzik, sanat ve ev işleri ile uğraşmasına izin verirlermiş. Okuduğunuzda canice gelmiştir kuşkusuz. Bana da öyle gelmişti lakin bunu bir metafor olarak düşünmek gerektiği kanısındayım. Bu manada, erkeklerin sadece sanat ve hizmet işleri ile uğraştığı, sokakta, idari birimlerde, yönetimde, siyasette, parlamentoda, yargıda, sağlıkta, eğitimde, orduda aklınıza gelebilecek her sektörden erkek figürünün çıkarıldığını bir düşünün.... Ortama gereksiz testosteronun hakim olmadığı, saldırgan, nezaketten yoksun, agresif, cinsel bakış açısının bağnazlığından sıyrılmış, ayıp/günah/yasak/mahrem gibi dini eril anlayışının akla dahi gelmediği, kadın zekası, yaratıcılığı, zarafeti, bilgeliği, koruyuculuğu ve üretkenliğinde bir yaşam şahane olmaz mıydı? TBMM’de yüzlerce erkek, sabah akşam demeden geleceğimize dair kararlar veriyorlar. Hem de biat kültürü ve anlayışıyla. Yargı desen öyle, ordu tam bir eril cennet. Söyleyin lütfen, mevcut eril zihniyet ele avuca dokunan hangi yapının güzelleşmesini, gelişmesini sağladı? Cinsiyet temelli olmayan, şiddete uğrayan genç, yaşlı, kadın, erkek, çocuk, bebek tüm herkesi kapsayan/koruyan İstanbul Sözleşmesi dahi erkek egemen cemaat ve tarikat sarmalına takıldı. Oysa canımız erkeklerimiz sanat ile hemhal olsalar, ruhlarını doğanın güzelliklerini görerek, hissederek besleseler, insanlık; barış, sevgi ve anlayış üçgeninde bir piramit gibi yükselip zirvede yaşamaz mıydı?

Özellikle siyasete ve tüm yönetim kadrolarına dişil enerjinin hakim olacağı, etek boyu ve dekoltelerin değil, insanca yaşamanın konuşulacağı, üretken, barışçıl, bütünleştirici politikaların hayata geçeceği günler umuduyla. Belirtmek gerekir ki umutlara ulaşmak için çaba ve cesaret gerekir.

O zaman yaşasın, “YENI AMAZONLAR HAREKETİ” , yaşasın “YAH”.....

Not: Böyle bir hareket henüz yok ama olsa şahane olurdu. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.