Takip Et

BİR BEYİN PROBLEMİ

Her nereye baksak kötü bir haber, yorum, olay vs ile karşılaşıyoruz. Yaşamı bu denli çekilmez, acımasız, zorlu kılan, üstelik bunu bilinçli ve programlı bir şekilde dizayn eden, siyasetçisinden bürokratına, iş insanından gazetecisine, medyasından sözde sanatçısına, yazarından entelektüel geçinenine, dini istismar edeninden karanlık yüzlü tarikatlarına, sözde vakıf sözde derneklerine ve dahi nicelerine söyleyecek çok sözümüz var ama şunu hakikaten merak ediyorum; “Bu hırsınızın, bu kavganızın, bu ihtirasınızın, bu bitmeyen kötülüğünüzün sebebi ne?” Alacağım cevap gerçeklikten uzak, şişirilmiş bir “vatan, millet” sevgisi olacak kuşkusuz. Beni asıl üzen ise bu canım vatanı ve milleti oluşturan bizlerin derin uykuda olmaktan aldığımız zevk. Hep mi uyuyacaksın “Ey, Halkım!”? Sana bahşedilen, seni sen yapan, varlığının ispatı gelişime açık o beynini ne vakit kullanacak, insana yakışır bir hayatı, inancı, sevgiyi ne zaman gerçekleştireceksin? Bu manada gençlerimize, çocuklarımıza güvenmekten başka çaremiz yok sanırım. Zira kalıplaşmış düşünceye, inanca sahip, değişime kapalı, önyargılı yetişkinlerden pek bir şey beklememek gerektiğini düşünüyorum.

Siyaseti sevmedim, sevebileceğimi de sanmıyorum. Sebebi malum. Siyaset; maksadı olan halkın, devletin, milletin huzur, sükun, refah, adaletli yönetim ve eşit haklara erişimi dışında, kişisel çıkar için kullanılan bir paravan bence. Türkiye tarihinde Kurucu Liderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK’ün yaşadığı dönem dışında siyasi anlayışın halk için değil, kişisel çıkarları temin için kullanıldığını düşünüyorum. Tuzun bile koktuğu mevcut sürece tanıklık etmekten de derin üzüntü duyuyorum.

Bütün bu kötülüklerden, karamsarlıklardan kendimi koparıp sığındığım kutlu bahçemdeki çiçeklerden biri kitaplar. Bir bilge sayesinde, bir bilge ile karşılaştım.

Tanımakta geç kaldığım bilgelerle her karşılaştığımda ilk evvela büyük mutluluk duyuyorum ama sonra neden bize eğitim sürecimizde bu değerli insanlar anlatılmamış, neden bu kadar geç kaldım öğrenmeye diye üzülüyorum. Rabindranath Tagore'de bu bilgelerden biri. Kendisi Hindistanlı Nobel ödüllü şair, yazar, felsefeci. Londra’da Hukuk eğitimi almış, Atatürk, Gandhi, Einstein gibi dehalara ilham kaynağı olmuş, Bülent Ecevit’in şiirlerini Türkçe ’ye çevirdiği bilge insan.

İşte bilgeye ait manidar şiirlerinden biri;

ANLAT BANA ESİR

“Anlat bana, esir, seni bağlayan kimdi?”

Esir, “Efendimdi”, dedi. “Servet ve iktidarda dünya yüzünde herkese üstün

olabileceğimi sandım ve hükümdarıma ait olan paraları kendi hazine odamda

biriktirdim. Uyku bastırınca, efendime hazırlanan yatağa uzandım; uyanınca

kendimi kendi hazine odamda mahpus buldum”.

“Söyle bana esir, bu kırılmaz zinciri kim döğdü?”

Mahpus, “bu zinciri ben kendi ellerimle döğdüm” dedi, “yenilmez kuvvetimin

bana rahat bir serbestlik vererek, alemi tutsak edebileceğini sandım.

Böylece muazzam ateşler ve insafsız, sert vuruşlarla bu zincir üzerinde gece

gündüz çalıştım. Halkalar tamam ve kırılmaz olup nihayet iş bittiğinde,

kendimi ona sımsıkı bağlı buldum.”

Rabindranath Tagore 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.