Takip Et

EMEKLİLİKTE YAŞA TAKILANLAR

Ustam seslendi uzaktan, al dedi takımları,

İşçisin sen işçi kal, giy dedi tulumları.

Cem KARACA'nın unutulmaz Tamirci Çırağı parçasının en can alıcı sözleridir bu iki dize. Öyle bir vurgular ki Çırağına ustası, senin bu hayattaki yerin çalışmak, sadece çalışmak der, romanları boşver, hayal kurma, gerçekliğine dön, işçi kal....

Hayat şüphesiz herkes için zor, lakin işçiler için epeyce zor. Geçenlerde, sevilen bir komedi programında, zengin fakir tiplemelerini izlemiştim, bir oyuncu, “zenginlere özenmeyin, onların parası var ama huzurları yok” deyince, fakiri oynayan oyuncu da cevaben, “huzurları da olmayıversin” dedi ve o an tüm seyirci bastı kahkahayı. Hakikaten, meteliğe kurşun sıkanın değil huzuru, hiçbir şeyi yok maalesef.

Size bu bağlamda EYT’den bahsetmek isterim. EYT ile ifade edilen Emeklilikte Yaşa Takılanları duymayan kalmadı sanırım. Bunu birtek çözüm üretmesi gerekenler duymadı, duyamadı.

Peki nedir bu EYT?

8 Eylül 1999’da yürürlüğe giren, 4447 sayılı yasa ile emekli olmak için aranan sigortalılık süresi ve prim ödeme şartlarının yanına bir de yaş şartı getirilmiştir.

9 Eylül 1999 öncesinde yaş şartı aranmaksızın prim günü ve sigortalılık süresi şartları sağlanarak da emekli olunabilirken 4447 sayılı kanun sonrası artık maalesef bu mümkün değil. Bu sebeple, sigorta başlangıcı 9 Eylül 1999 tarihinden önce olanlar EYT'li (emeklilikte yaşa takılan) sayılıyor.

8 Eylül 1999’dan önce sigortalı olanların yeni şartlara uyarlanması da sigortalılık süresine göre kademeli olarak sağlanmakta.

EYT'li sayılmak için sigorta başlangıcının 9 Eylül 1999 tarihinden önce olması, emeklilik için gereken yaş dışındaki sigortalılık süresi ve prim günü şartlarının sağlamış olması gerekiyor.

Yaklaşık 5 milyon civarında EYT’li olduğu söyleniyor. Seçim süreçlerinde EYT ifadesini siyasiler diline dolamaya başlıyor, seçim süreci bitince tüm vaatler ile birlikte EYT’de unutuluyor. EYT’lilerin taleplerini yerine getirmek bir külfet olarak görülüyor. Oysa, bu yöndeki bir düzenleme külfet değil, tam tersine vatandaşına kazanılmış hakkını iade etmek olarak yorumlanmalıdır. EYT asla bir seçim yatırımı olarak görülmemeli, hakkın iadesi olarak nitelendirilmelidir. EYT’lilerin mağduriyeti söz konusudur ve artık hukuksuzca, hakkaniyete aykırı olarak gasp edilen emeklilik haklarının EYT’lilere iade edilmesi gerekmektedir.

EYT’lilerin mağduriyetini, ekonomik, hukuksal, sosyal politika ve sigortalılık şeklinde değerlendirmek yanlış olmaz. Hukuksal anlamda kazanılmış hak, beklenen hak açısından tartışmaya açık bir konu olsa da sosyo-ekonomik açıdan ülke realitesi dikkate alındığında, özellikle de emeklilik için gerekli olan kanunda öngörülmüş primi yatırmış olmalarına karşın yaş şartını doldurana kadar, bir bakıma boşu boşuna, prim ödemeye zorlanılmakta olunması ciddi bir adaletsizliğe sebep olmaktadır. Ayrıca, ödenen fazla primlerin emekli maaşlarını arttırmaması ve hatta belli bir tutarın altındaysa emekli maaşını azaltan bir etki göstermesi EYT’lilerin mağduriyetinin en tipik göstergesidir.

Devlet soyut bir kavramdır, devleti var eden unsur millettir, halktır. Halkın var ettiği devlet tüm kurumlarıyla halka hizmet etmek, halkın menfaatini gözetmek zorundadır. Bu sebeple, halkının yaşadığı zorlukları, mağduriyeti görmezden gelmek halkın devlete ve organlarına güvenini sarsacağı gibi toplumsal buhrana da sebebiyet verebilir.

Temennim, EYT’liler için en makul çözümün hayata geçirilmesi, adaletin sağlanarak mağduriyetlerin giderilmesidir.

“ADALET MÜLKÜN TEMELİDİR.”

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.